AVRUPA Birliği'nin 13 Kasım'da, yani geçen hafta yayınladığı Türkiye ile ilgili ilerleme raporuna ne yanıt verdik, bilin bakalım.
Bilemezsiniz çünkü Cumhurbaşkanımızın, Hükümetimizin, Hükümetimizin içindeki her partimizin, hatta sevgili okuyucularım, aynı partimizin, aynı liderinin aynı hafta içindeki tavırları farklı farklıydı.
Avrupa Birliği'nden sorumlu bakan olarak ANAP Lideri Mesut Yılmaz, İlerleme raporu yayınlandıktan hemen sonra 13 Kasım'da yaptığı açıklamada, ‘‘Eleştirilerin önemli bir kısmı, açık yüreklilikle söylüyorum ki, maalesef doğrudur’’ diyordu.
‘‘Rapor mümkün olduğunca objektif verilere dayandırılmıştır’’, ‘‘Türkiye AB'ye uyum yolunda başta Anayasa değişiklikleri olmak üzere bazı önemli adımlar atmış olmakla birlikte, henüz Kopenhag kriterleri tam olarak karşılanabilmiş değildir.’’ Bu sözler de Yılmaz'a aitti.
‘‘Gelişme trendini gölgeleyen münferit olayları ise yakından izliyor ve hükümet olarak gereken tedbirleri alıyoruz’’ sözleri Hükümet'in Brüksel'e yanıtı niteliğindeydi.
* * *
AVRUPA Birliği'nden sorumlu bakanın, ‘‘gereken tedbirleri alıyoruz’’ diye biten bu açıklamasından sonra işlerin ne yönde gelişmesini beklerdiniz?
Öncelikle uyum yasaları üzerinde çalışmanın hızlandırılması ve bizim bugün bunları tartışıyor olmamız gerekirdi değil mi?
Ama geriye dönüp on gün içinde yapılan açıklamaları alt alta sıraladığımızda çok farklı bir tablo çıkıyor karşımıza.
Bu tablo, Türkiye'nin Avrupa Birliği iradesindeki zaafları da açıkça ortaya koyuyor.
Yılmaz'ın ilk açıklamasına yanıt, Bahçeli ve Ecevit'den hem de ağır biçimde geldi.
‘‘Bu eleştirilerin haklı bulunmasının, Ulusal Program'da ortaya konulan siyasi iradeyi sekiz ay sonra sorgulamak anlamına geleceği açıktır’’ dedi Bahçeli.
Ardından, ‘‘AB yanında saf tutan çarpık kafalar’’ı eleştirdi:
‘‘Sorun birilerinin zannettiği ya da bilinçli olarak takdim ettiği gibi ülkemizin AB kriterlerine uyup uymama meselesi değildir. Esas mesele AB Yönetimi'nin kapılarını ülkemize açma niyetinin düzeyi ve buna hazır olup olmamalarıdır.’’
Bu arada Başbakan Ecevit, ‘‘AB'nin istekleri kabul edilir de Türkler ve Rumlar Ada'da bir arada yaşamak zorunda bırakılırsa, Türk Barış Harekatı'ndan önceki soykırımın daha ağırlarıyla karşılaşılacaktır.’’
Cumhurbaşkanı Sezer, ‘‘Rapor objektiftir. Türkiye Kopenhag kriterlerine uymak zorundadır’’ derken, Başbakan AB'nin isteklerinin kabul edilemeyeceğini açıklıyordu.
* * *
TÜRKİYE'nin AB raporuna çelişkili yanıtları bu kadarla kalmadı. İlk açıklamasından tam dört gün sonra Mesut Yılmaz şaşırtıcı bir geri adım attı.
Yılmaz, Türkiye Genç İşadamları Derneği'nin düzenlediği ‘Yes For Europe Forumu’nda yaptığı konuşmada, ‘‘Biz Avrupa Birliği'nin hükümlerinde adil olmasını istiyoruz’’ diyordu‘‘AB, adaylar arasında eşit davranmalı’’ydı.
Sanki dört gün önce ‘‘AB'nin eleştirileri doğrudur. Rapor objektiftir. Türkiye Kopenhag kriterlerini henüz karşılayamamıştır’’ diyen o değildi.
* * *
SORUYORUM. Sizce Türkiye'nin AB raporuna yanıtı ne oldu?