Paylaş
Sokağa çıkmak, ciddi hazırlık gerektirir.
Kazak, kaban, eldiven, atkı...
Bir nevi ‘kış seferberliği’, ama nafile.
Buz gibi hava, ilmek arasından sızar.
Tene iğne gibi batar, korunamazsın.
Ayazdan kaçıp, eve girsen, soğuktan kaçamazsın.
Sobanın, radyatörün gücü yetmez.
Bir türlü ısınamazsın.
* * *
Karasal yayın gibi, karasal iklimimiz var:
‘Yazlar sıcak kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlı.’
Hâl böyleyken de...
Ankara ve Kırıkkale’nin coğrafya sınavı zor geçer.
Biri hapşırsa, diğeri grip olur.
* * *
Konu kış, söz de Kırıkkale’ye gelmişken...
Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nden ‘soğuk’ bir mektup, ayaz iddialar var.
Ve ister dışarda olsun, ister ‘içerde’, ‘Burada Okur Yazar’...
Dört duvarın ‘buzdan beton’ olduğu demir parmaklıklar ardından gelen ‘Donuyoruz’ feryadının soğuktan titreyen kelimeleri şöyle sıralanıyor:
NE TOPRAK VAR NE DE KİLİM-HALI
İç Anadolu’nun, bozkırın, Kırıkkale’nin kışı mâlumunuz... Soğuk, insanın tenine değen bıçak gibi keskin.
Hapishanede ise soğuk daha etkili. Çünkü burada soğuğu bir nebze de olsa kıracak ne toprak, yeşil var; ne de kilim, halı...
Sağımız-solumuz, altımız-üstümüz her yer beton. Pencere ve kapılarda sağlıklı bir yalıtımın olmadığını sanırım söylemeye bile gerek yok.
Tüm hapishanelerde olduğu gibi burada da, ağır kronik hastalıklarla boğuşan arkadaşlarımız var. Betonlarla birleşen soğuk havalar ‘sağlam’ insanı bile hasta edecek düzeyde. Buna rağmen hapishane idaresi kaloriferleri gündüz saatlerinde söndürmekte ve düzenli yakmamakta. Yazılı ve sözlü taleplerimiz ise görmezden gelinmekte. Yani soğukla en çok boğuştuğumuz zaman diliminde kaloriferler buz gibi... Oysa mahkeme, hastane sevklerinde farkettiğimiz üzere; idare bölümünde kaloriferler her vakit yanıyor.
Ağır hastaların, kronik hastalıkları bulunanların yaşadıklarını; Adalet Bakanlığı’nın yaptığı, ‘13 yılda 2300 mahkum öldü’ açıklaması aslında anlatıyor. Sadece soğuk iskencesi değil, son 1.5 aydır revire çıkamayan, yazdırdığı ilacı gelmeyen, ilacını alamayan tutsaklar da var. Yani ‘2300 mahkum öldü’ ifadesini açıklayacak o kadar çok şey yaşanıyor ki...
ÖNERİM VAR
Sağdan katılımlar tek şerit olmalı
Ankara’daki bazı yolların şerit çizgileri hatalı... Bunlardan biri de Çetin Emeç Bulvarı. Şöyle ki; Ayrancı-Balgat yönünde ilerleyen bir sürücü, Kuzgun Sokak kavşağından Çetin Emeç’e yönelip, Hoşdere Caddesi alt geçidinden çıktığında iki şeritli yolun tek şeride düşmesiyle, tehlike yaşıyor. Aslında geçitlerden çıkan yol çift şerit devam ederek, sağdan katılımlar tek şerit olmalı. Yetkililer, bu uyarımı dikkate alarak, gerekli düzenlemeyi yapmalı.
M. Semih KUYULULU
SÖZÜ/ÖZÜ
Mazgallar 4 mevsim tıkalı
Rögar kapaklarıyla nam salan Gazi Mahallesi Silahtar Caddesi’nde oturuyorum. Hem de 1967’den bu tarafa. 4 mevsim tıkalı olan mazgallar, kışın bizi daha çok korkutuyor. Yetkililere durumu bildirdiğimizde, ‘Düzenli temizliğini yapıyoruz’ yanıtı alıyoruz. Şimdi Yeni Başbakanlık binası için yol yapılıyor. Eski yolu kazarken mazgalları kırıp döküp, üstünü örttüler. Araçların biriken yağmur sularını üzerimize sıçratmasıyla banyo yapmak istemiyoruz. Mazgalsız yol mu olur? Bu işi çözmek bu kadar mı zor?
(İsimsiz okur)
ENGELİMİN ENGELLERİ
Yasaklı kaldırımlar
Özürlü olmama karşın aktif bir birey gibi akülü sandalyemle çoğu zaman Ankara cadde ve sokaklarındayımdır. Özürlü olmayı kabullenmek kolay da, engelli olmak çok acı veriyor. Çünkü, engellerle engellenmek korkunç bir şey. Akülü aracımla, refakatçili ya da refakatçisiz kimi zaman Ankara kazan ben kepçe dolaşırım. Lâkin Kuğulu Kavşağı, Atatürk Bulvarı ve TRT Kavşağı benim tam anlamıyla kâbusum. Çünkü kaldırımı kullanmam mümkün değil. Hatta tam anlamıyla imkânsız… Akün Sahnesi’ndeki bazı oyunları izlemeye giderkenki yolculuğumu örnekleyeyim sizlere:
Kennedy Caddesi’nden bulvara iniyorum önce. Sadece bu mesafe bile başlı başına bir sorun. Bulvara indikten sonra yolun Kuğulu’dan iniş yönündeki sağ tarafında, iki aracı yan yana görmeyi bırakın, tek araç zannedersiniz iğne deliğinden geçiyor. Kaldırım kullanabilmeme zaten yasaklı. Ters yönde ilerliyorum. Otomobiller üzerime üzerime geliyor sanki. Kaza riskleriyle sonunda Akün Sahnesi’ne varıyorum. Oyunlar genellikle, bilindiği üzere akşamları gösterime sunulur. Karanlıktaki eve dönüşümü de varın siz hayal edin! Akün’e gelincede beni el üstünde tutuyorlar. Çok sevdiklerinden değil, üst kattaki sahneye merdivenleri kullanarak çıkamadığımdan.
Paylaş