Paylaş
Bu soruları:
* 43 yıldır el ve ayaklarını hiç kullanamayan...
* Tüm hayatını iki dişi arasına sıkıştıran...
* Dişleriyle tuttuğu hayatına 4 kitap, 4 da üniversite sığdıran...
* Tüm bunlara inat, yüzünden tebessümü hiç eksik etmeyen...
M. Oğuz Mucurluoğlu’na sordum.
“Tabi ki engellerle yaşamak” yanıtını verdi.
Ve ekledi:
“Destek olmayan, köstek(engel) olmasın...
Gölge etmesin yeter.”
*
Engelliler, güneşli günler beklerken...
Mucurluoğlu’nun “Gölge etmesin” lafına takıldım.
Galiba, şunları söylemek istedi:
* ‘Bir varmış bir yokmuş’ diye başlayan, yaprak gibi dökülen sarı şeritler.
* Engelli rampası olmayan kaldırımlar.
* Kaldırımlara park eden araçlar.
* Asansörü olmayan, olanı da çalışmayan üst geçitler.
* Bozuk yollar, oluklar, mazgallar, dik rampalar.
Bu yüzden onlarca engelli, evden dışarı çık(a)mıyor.
*
Engellilerin başkentteki eli-ayağı, gözü-kulağı olan Mucurluoğlu...
Bi yandan da Burada Okur Yazar’a gönüllü muhabirlik yapıyor.
İşte Mucurluoğlu’nun kentte karşılaştığı, sonrada dişleriyle kalema aldığı -sorun ve şikâyet dolu- iletisi:
ÇİLE BÜLBÜLÜM ÇİLE
Tekerlekli sandalyeye mahkûm yaşamak zorunda olan engelliler, her gün onlarca sorunla karşılaşıyor. Mesela toplu taşıma...
EGO ve halk otobüslerinin çoğunda, engelliler için iki ayrı sistem var.
ASANSÖR MEKANİZMASI: Sadece şoförün kullanımıyla çalıştırılabilen bir düzeneğe sahip. Ve bu demek oluyor ki, engelli bir yolcu şoför inisiyatifine bağlı olarak yolculuk yapmakta. Şoför vicdan sahibiyse, sorun yok. Fakat ya vicdan özürlüyse, onun da engeli buysa; vay halinize –vah halinize- işte o zaman...
MANUEL RAMPA MEKANİZMASI: Engelliyi sadece şoföre bağımlı bırakmıyor ama elle tutulan tutaç kısmına biriken çamur bulamacı tutkal haline dönüşmüş olduğundan, refakatçinin veya iyi niyetli insanların yardımcı olma heveslerini kursaklarında bırakıyor.
Engellilerin çilesi daha çok halk Otobüsleri yönünde çıkıyor. Haklarını yemeyelim, kardeş EGO otobüsleri de zaman zaman bu çileyi çektirmeye hevesli oluyorlar.
* Asansör sistemlerinin çoğu bozuk olduğundan çalışmıyor. Çünkü periyodik kontrolleri yapılmıyor.
* En vahimi de halk otobüsleri için şoför ve/veya muavinleri. Durakta bir engelli gördüklerinde, tüm Ali-Cengiz cambazlıklarıyla kaçma gayreti gösteriyorlar. Böylece de o engellinin erişim haklarından en önemlisi olan ulaşım hakkını gasp edip suç işliyorlar.
* İşledikleri bu suçu, 153 no’lu hattan şikâyet ettiğinizde, birkaç gün sonra cep telefonuna özetle şöyle bir mesaj geliyor: “İlgili başvurunuz üzerine, ‘sözlü uyarı’ yapılmıştır.”
* Böylesi bir yaklaşımın caydırıcılığı ve yaptırım zorunluluğunu mecburiyet bazında gücü olmadığından hiçbir şey düzelmiyor.
* İlgili birim ve bölümlerin ivedilikle hassasiyet gösterip, duyarlılık konusunda tüm ekiplere sıkı talimatlar verilmeli. Çünkü ulaşım imkânını bir engelli kullanamıyorsa, ücretsiz ‘serbest’ ve/veya ‘refakâtçili’ geçiş kartların ne anlamı olabilir?
Engelliler için “Çile Bülbülüm Çile” şarkısının dillere pelesenk olmayacağı günler dileğimle.
Eski kaldırımlarımı
GERİ İSTİYORUM
Büyükşehir’in, Küçükesat ve Tunalı Hilmi caddelerinde yaptığı kaldırım çalışması sonrası, engelli rampalarının unutulduğuna dikkat çeken Mucurluoğlu, “Biz engellilerin yok sayıldığı bir kez daha ayyuka çıktı. Göstermelik ‘sarı şeritler’ dışında hiçbir hassasiyet olmadığı gibi, eski kaldırımlarda gerçekleştirebildiğimiz neredeyse tüm erişimimiz yok edilmiş durumda. İlgili birim ve sorumlulardan, söz konusu problemlerin giderilmesi yönünde ve gerekli yerlerde rötuş yapılması için bir çözüm gerçekleştirilmesini bilgilerinize sunuyorum” diyor.
OKUR YAZAR
SORUN ÇÖZER
Yanlış anlaşılmaları giderdiler
Burada Okur Yazar’da, 21 Eylül 2015 tarihinde ‘Bu prosedür öldürür’ başlığıyla verdiğim okur Ahmet Şükrü Gürhan’ın iletisi, gazetenin de manşeti olmuştu.
Apartman yöneticisi olarak, binanın 43 duraklı 3 asansörünün denetimini Makina Mühendisleri Odası’na yaptıran okur Gürhan, “Bir sıkıntı var mı” sorusuna, genç yetkiliden, “Paranızı ödediğinizde raporunuzu alırsınız” yanıtını almıştı.
Daha sonraki günlerde asansörün, ‘kullanımı can ve mal güvenliği açısından sakıncalıdır’ anlamına gelen kırmızı etiketli olduğunu öğrenen okur, iletisinde, “İnsan hayatı bu kadar ucuz mu” diye isyan etmişti.
Ahmet Şükrü Gürhan’dan, 2 ay sonra yeni bir ileti daha aldım. Özeti şöyle:
“Haber üzerine, söz konusu odanın bizzat yönetim kurulu başkan ve üyeleri aşırı hassasiyet göstererek ilgilendiler. Hem yanlış anlaşılmaları giderdiler, hem de teknik konularda bizi bilgilendirdiler. Ben kendilerinin samimiyetine inandım ve eğer sizce de uygunsa gazetemizin aynı köşesinde konuya sahip çıktıklarını ve bizleri rahatlattıklarından bahseder, hassasiyetlerine teşekkür edebilirsek memnun olurum. Eleştiri ne kadar hakkımızsa, insanlara hakkını teslim etmek de o kadar görevimizdir.”
KISA... KISA...
* Emek 8. Cadde’deki galericilerin bir çoğu, her sabah hortumla iş yerlerinin önünü ve sergilenen arabaları yıkıyor. Su kaynaklarının giderek tükendiği ve geleceğin su savaşları üzerinden şekilleneceğinin öngörüldüğü bir dönemde, halkı bilinçli su tüketimi konusunda eğitmek üzere Ankara Büyükşehir Belediyesi yetkililerini göreve çağırıyorum.
Ayşegül ÇAKMAK GENÇ
* Kızılay’da, İzmir Caddesi’ni Sakarya’ya bağlayan üst geçidi, her gün binlerce Ankaralı kullanıyor. Lakin, bu üst geçit bakımsızlıktan, pislikten geçilmiyor. Yürüyen merdiveni olmayan, seyyar satıcılar ve ne idüğü belirsiz dükkanlarla işgal edilmiş bu üst geçit Ankara’ya yakışmıyor. Ankara için, “Avrupa şehri” diyenlere duyurulur.
E.DEMİROĞLU
Paylaş