Paylaş
Büyük zaferin yıldönümünde:
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’la Akşehir’deki Garp Cephesi Karargâhı’ndayız...
Büyük bir coşku var. Halk meydana toplanmış. Atlılar, bayraklar, dev pankartlar... Rengârenk bir coşku. Halk, Bakan Akar’ı ve kendisine eşlik eden Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarını alkışlıyor. Şehit yakınları marşlar söylüyor. Akşehir’i sevdik. Ve Mustafa Kemal’in karargâhı neden buraya kurduğunu bu sevgi selini görünce daha iyi anladık.
Evet... Atatürk’ün silah arkadaşlarıyla gizlice toplanıp 25 Ağustos gecesi taarruz emrini verdiği o masada Bakan Akar’la sohbet ediyoruz.
Ne garip tesadüftür ki...
100 yıl önce işgalci Yunan kuvvetlerine karşı taarruz emrinin verildiği bugün, konu yine Yunanistan taciziydi.
Biz helikopterlerle Akşehir’e gelirken...
Yunan jetleri, NATO görevini yapan Türk jetlerini iki radar kilitlenmesi yaparak taciz etmişti. Bu radar kilitlenmesi askeri dilde “ağır taciz” anlamına geldiği için ilk soru da bu oldu.
Bakan Akar içinde bulunduğumuz o tarihi odaya baktı. Hemen masada Atatürk’ün taarruz emrini verdiği telefon duruyordu. Duvarlarda siyah beyaz fotoğraflar. Şehitlerin isimleri. Atatürk ve silah arkadaşlarının toplantı masasındaki fotoğrafları.
Hulusi Akar işte o zafer masasından tarihi bir uyarı yaptı: “Bu karargâh her şeyi anlatmıyor mu? Büyük zaferin 100’üncü yıldönümünü kutladığımız bu günlerde çok açık ve net şekilde Yunanistan’a diyoruz ki, 1 asır önce girişilen maceranın bedelinin ne kadar acı olduğunu gördünüz. Tarihten ders almanızı ve hüsranla sonuçlanacak yeni maceralardan kaçınmanızı şiddetle tavsiye ediyoruz.”
YUNAN TACİZİNİN PERDE ARKASI
Peki Yunanistan’ın peş peşe yaptığı bu taciz olaylarının perde arkası neydi?
(22-30 Ağustos için özellikle yapıyor olabilirler mi?) Bakan Akar şöyle açıkladı: “2 Temmuz günü Amerikalılardan bir talep geldi. Bir NATO tatbikatı yapacaklar. Ve jetlerine bizim jetlerimizin koruma yapmasını istediler. Talepleri de şuydu. 4 F-16, 1 HİK ve 1 tanker uçağı... ‘Tamam’ dedik ve uçuşlar başladı. Ve bu uçuşlar bütün NATO ülkelerine bildirildi. Düşünün, 2 Temmuz’da bildirilmiş ve faaliyet 22 Ağustos’ta olmuş. İşte o sırada Yunanistan belirlenmiş uçuş rotasını değiştirip ‘askersizlik statüsü’ndeki adalara çevirdi.”
Peki bu değişikliğin anlamı nedir?
Rotayı illaki bu adaların üzerinden geçirmek istiyor. NATO’yu buraya sokmak istiyor, yani Lozan’ı delmek istiyor. Bunun için son dakikada güzergâhı değiştiriyorlar. Sonra da gelip uçaklarımıza 3 dakika veya 5 dakika süreyle radar kilidi atıyorlar. Neden bunu yaptın diye sorulduğunda da “Bunlar bize bu uçuşu bildirmediler. ‘Kimliği belirsiz uçak’ olarak değerlendirdik” diyorlar.
Ne demek kimliği belirsiz, oysa bu bir NATO tatbikatı değil mi?
Aynen öyle. Kimliği belirsiz uçak olur mu? 24 Ağustos’ta da NATO’nun Nexus Ace eğitiminde görevli uçaklarımız vardı. Orada da gelip 5 dakika boyunca radar kilidi atmak suretiyle tacizde bulundular. Uçaklarımızın NATO görevinde olduğunun bilinmemesinin imkânı yok. NATO’da böyle bir şey olamaz. Uçuş görevleri aylar öncesinden yayımlanıyor, kayıtlar tutuluyor, yazılar yazılıyor. Buna rağmen 22 Ağustos’ta ve 24 Ağustos’ta NATO görevi yapan uçaklarımıza radar kilidi atarak taciz yaptılar.
BÜYÜKELÇİ VE ATAŞE ÇAĞIRILDI
Biz ne tür bir tavır alıyoruz?
Elbette gerekeni yapıyoruz. 22 Ağustos’taki hadise olunca Mevlüt Bey (Çavuşoğlu) hemen ABD Büyükelçisi’ni ve Yunan Büyükelçisi’ni çağırdı. Biz de Yunan Askeri Ataşesi’ni çağırdık ve tepki gösterdik. Biz kimseyi taciz etmiyoruz ama hiçbir tacizi de karşılıksız bırakmıyoruz. Bunu NATO’da da söyledik, her yerde de söylüyoruz. Biz Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde; kişilikli ve kimlikli bir politika uyguluyoruz. Ve çok ciddiyiz, bunun şakası yok.
Biz diyoruz ki 3 bin adanız var, buna rağmen burnumuzun dibine kadar geliyorsunuz. Adaları silahlandırıyorsunuz, 6 mil karasuyu olmasına rağmen 10 mil hava sahası iddiasında bulunuyorsunuz. Burnumuzun dibine kadar gelmişsiniz ve bize yayılmacı diyorsunuz, insaf!
ABDÜLHAMİD HAN SONDAJ GEMİSİ
Konu Abdülhamid Han sondaj gemisinin faaliyetlerine geliyor. Bakan Akar burada da net bir uyarı yapıyor:
“Ege Denizi’nin, Doğu Akdeniz’in iki ülke arasında bir ortak çalışma alanı olması konusunda gerçekten çok samimiyiz ve bunu da hep talep ettik, ediyoruz. Maalesef bunların karşılığını görmüyoruz. Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta ne kendimizin ne de Kıbrıslı kardeşlerimizin hakkını, hukukunu çiğnetmeyiz, buralarda bir oldubittiye meydan vermeyiz. Orada bunun hesabı, kitabı yapıldı ve şu anda bizim araştırma gemimiz çalışmalarını sür-dürüyor. Yörükler-1 bölgesinde TCG GEDİZ fırkateynimiz refakat ediyor. Dileğimiz, temennimiz herhangi bir yanlış yapmamaları. Herhangi bir yanlış-lık yaparlarsa misliyle karşılık vereceğimizi herkes biliyor ve herkesin bunu anlamış olması lazım.”
YUNAN HALKININ PARASINI KULLANILMIŞ SİLAHLARA HARCIYORLAR
Tabii bir de Yunanistan’ın son dönemde başlattığı silahlanma konusu var. Bakan Akar şöyle diyor:
“Biz diyoruz ki Yunanistan’da beyhude bir silahlanma başladı. Ekonomik ömrünü tamamlamış silah ve araç gereçlerle Yunan halkının parası boşa harcanıyor. Kullanılmış uçaklar, kullanılmış tank, kullanılmış top, her ne varsa Fransa Yunanistan’a satıyor, para kazanıyor. Bununla da bir yere varamazsınız. Bu yaptığınız çalışmalarla eğer Yunanistan’ı savunmaya çalışıyorsanız bu savunma için fazla. Savunmak için bu kadar silaha ihtiyacınız yok. Ama bu Türkiye’ye karşıysa çok az!”
SURİYE’DE ŞARTLARA BAKIYORUZ
Suriye ve yapılacağı söyleyen harekât konusuna gelince Bakan Hulusi Akar şöyle diyor: “Bizim üzerinde durduğumuz en önemli konu; istikrarın sağlanması için her türlü katkıyı sağlamak. Ve tabii ki önümüzdeki dönemde acilen -mümkün olduğu kadar gecikmeksizin- bir anayasanın yapılması, seçime bağlı olarak meşru bir hükümetin ortaya çıkmasıyla sınırlarımızın güvenliğinin sağlanması. Diğer taraftan da Sayın Cumhurbaşkanımız ve bakanlarımız da gerekli açıklamaları yaptı. Görüşmeler, şartlara ve duruma bağlı bir süreç.”
TAHIL SEVKIYATI GECİKSEYDİ
Sohbetin sonuna doğru iki konu var. ABD ile F-16 satışı ne oldu?
Ve Ukrayna’dan tahıl sevkıyatı...
Bu noktada Bakan Akar tahıl sevkıyatının hiç bilinmeyen bir etkisini anlatıyor:
“Ukrayna’daki tahıl özellikle Afrika ülkelerine zamanında gitmeseydi, oradaki açlık ciddi boyutlara gidiyordu. Ve bu durum oralarda iktidar değişikliğine bile sebep olabilecekti. Tahılın taşınmasıyla fiyatlar ve tansiyon düştü. Tansiyonun düşmesiyle siyasi kriz beklentisi de azalıyor. Tahıl sevkıyatı gecikseydi Avrupa’ya ve Türkiye’ye göç dalgası artacaktı.”
F-16 İÇİN HİÇBİR ŞARTI KABUL ETMEYİZ
Hulusi Akar ABD’den alınacak F-16’lar için şöyle diyor:
“Ağustosta askeri heyetimiz ABD’ye gitti. ABD Savunma Bakanlığı askeri heyeti ile sorun yaşamıyoruz. Yeni alacağımız uçaklardaki radarlardan, elektronik harp sistemlerinden, simülasyonlardan teknik olarak neler olabilir, bunlar çalışılıyor. Beklentimiz; Kongre ve Beyaz Saray dahil uçak tedarikinde sürecin tamamlanması. ABD Savunma Bakanı ile dün görüştük. Açık ve net, biz hiçbir şekilde şart kabul etmiyoruz.”
Evet arkadaşlar. Akar’la tarihi bir mekânda yaptığımız sohbetin özeti böyle.
Malazgirt’te “yurt açan” Alparslan’dan, Anadolu’da “yurt kuran” Osmanlı’dan, Akşehir’de “yurt kurtaran” Atatürk’e bir zafer ayındayız.
Akşehir’den karayoluyla büyük zaferin cephelerini gezdim.
Mustafa Kemal’in ağzından harita üzerinde iki gün süreyle yazmaya devam edeceğim...
Büyük zafer kutlu olsun...
Paylaş