Konu YÖK Başkanlığı.
Sızan değerlendirme şöyle:
-
YÖK Başkanı Erdoğan Teziç’in görev süresi, Cumhurbaşkanı Sezer’in görev süresinden kısa bir süre sonra doluyor. Böylece yeni YÖK Başkanı’nı Sezer değil, yeni Cumhurbaşkanı’nın seçme olanağı doğuyor. YÖK ve Milli Eğitim arasındaki çatışma ortada. İşte bu çatışma ortamında AK Parti’nin seçeceği bir Cumhurbaşkanı’nın Milli Eğitim Bakanlığı doğrultusunda seçim yapma ihtimali üzerinde duruluyor.
İşte bu değerlendirmenin ardından ne yapılacağı sorusu geliyor.
Kulislere düşen plan şu:
-
Eğer YÖK Başkanı Sezer’in görev süresi dolmadan sağlık nedeniyle istifa ederse, bu durumda yeni YÖK Başkanı’nı yine Sezer’in seçme olanağı sağlanıyor. Ayrıca bazı kritik üniversitelerin rektörleri de benzeri bir yöntemle belirlenebilecek.
Evet, Ankara’nın derin kulislerinde ve şimdilik üniversite kampuslarında dile gelmeye başlayan plan bu...
Erdoğan Teziç’le bu konuyu konuşmadım. Ancak çok yakın çevresinde bu değerlendirmeyi yaptığını, hatta karar bile aldığını duyuyorum. Bu arada YÖK kulisleri bu senaryonun Cumhurbaşkanı’nı zor duruma düşürmeden nasıl uygulanacağı sorusuyla çalkalanıyor. Benim yaptığım temasların sonucu ise şu:
Nisan ayına kadar çok şey olabilir. Bu yüzden istifa zamanlaması önemlidir. Cumhurbaşkanı’nın titizliği nedeniyle, istifa zamanlaması önemseniyor. Bu yüzden ilk planda
Teziç Hoca, şu an böyle bir şey yok, cevabını bile verebilir.
Baykal’ın önündeki çok gizli bilgiler
DENİZ Baykal’a önceki gün çok önemli bir bilgi ulaşıyor. Bilgi resmi belgeye dayanmadığı için Deniz Bey bir açıklama yapmıyor. Ama CHP kurmaylarıyla olayı değerlendiriyor. Ve bekleyip görme kararı alıyor.
Soru şu:
- Türkiye Lübnan’a asker göndermekte neden gecikiyor?
Gelen bilgi ise şöyle:
- Türkiye Lübnan’a insani yardım amaçlı güç göndermek istiyor. Karar da buna göre alınmıştı. Ancak daha sonra bölgeye keşif için giden askeri uzmanlara farklı taleplerde bulunuldu. İnsani amaçlı yardımdan çok askeri güç istendiği vurgulandı. Bu da gönderilecek gücün yapısını belirlemekte zorluklara neden oldu. Ayrıca yerleşim için gösterilen yer de etkili oldu. Çünkü askeri stratejik değerlendirmeye göre gösterilen yer yardımdan çok silahsızlandırma ve askeri güç kapsamında.
Bu konudaki detay ise şöyle özetleniyor:
- TBMM’den çıkan karara göre planlanan güç insani amaçlı olacak ve yalnızca bu unsurları korumak için özel kuvvet gücü bulundurulacak.
İşte bu noktada sorun çıkıyor. Genelkurmay, ciddi bir askeri güç göndermenin TBMM kararına aykırı olduğunu düşünüyor. Lübnan’dan ise ciddi askeri güç talebi olduğu için sorun ortada kalıyor. Bu nedenle Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt önceki gün Lübnan zirvesi yaptılar.
Sonuca gelince:
- Eğer Lübnan insani yardım yerine ciddi askeri güç istemekte direnirse oraya yalnızca iki devriye gemisi gönderilebilir. Bu nedenle önümüzdeki günlerde Lübnan’a gönderilecek askerin güç yapısı merak ediliyor. Tabii bu konuda Cumhurbaşkanı da titizlikle bekliyor.
Atabeyler derin komplo unutulduGECE yarısı polis kaynaklı sızdırılan haber şuydu:
"Eryaman’daki bir hücre eve baskın yapıldı. Aralarında subayların da bulunduğu çeteye ait evde Başbakan’a suikast planları ve bombalar bulundu."
Haber müthişti.
Gece Ankara’da yer yerinden oynadı. Gazete bürolarında deprem oldu. Ertesi gün haberin pompalanması devam etti.
"Sonuna kadar gideceğiz" diye açıklamalar yapıldı. Ve suikast krokileri Genelkurmay önünde gazetecilere sarı zarf içinde servis edildi. Sanki TSK içinde derin bir hücre yakalanmıştı. Yazılar yazıldı servisler yapıldı. Türkiye sallandı.
Peki şimdi ne oldu?
Krokiler nerede?
Suçlular nerede?
Derin devletin
"Atabeyler suikast timi"nin akıbeti nedir?
Cevap koskoca bir balon.
Hepsi serbest kaldılar. En son Yüzbaşı Murat Eren sivil mahkemeden sonra askeri mahkeme tarafından da serbest bırakıldı.
Krokilere gelince...
Krokiler de palavra çıktı.
Peki biz şimdi bir dönem Türkiye’yi sarsan bu balondan ne sonuç çıkartacağız?
Sonuç şudur:
Ordu mallarını dışarı çıkartmakla suç işlenmiştir. Bu yapılan hatadır.
Ama çok daha önemlisi, o sahte krokileri çizip basına dağıtanlar kimlerdir ve nerededir? Bu soru ortada kalmıştır. Bu kişiler hálá bulundukları yerde ya da görevdedirler.
Devletin kurumlarını birbirine düşürmeye çalışarak asıl suikastı onlar işlemiştir. Asıl derin komplo budur.
Bunu kim yapmıştır? Bunu yapanların polisin içindeki bir grupla ilgisi var mıydı?
Neden bunca zaman geçmesine rağmen bulunamadılar.
Bu olay devletin bazı kurumları arasına nifak sokma gayretini açıkça ortaya koymuştur. O zaman suçlamalar yağdıranlar sahte krokiler karşısında neden susuyorlar?Bu rapora dikkat
ABD’de nisan ayında çok önemli bir istihbarat raporunun bir bölümünün gizliliği kaldırıldı.
Raporun adı
"Küresel Alanda Terör Eğilimleri Ulusal İstihbarat Tahmini"...
Bu rapor Müslüman coğrafyası açısından çok kritik maddeler içeriyor.
En azından, Batı’nın ve özellikle ABD’nin Müslüman coğrafyaya bakışı ve Türkiye’nin yeri açısından çok önemli. Hatta Papa’nın sözlerinin kaynağını belirlemek açısından da değerli.
Şimdi rapordaki bazı detaylara gelelim. Okuyun ve karşılaştırın:
Irak’ta deneyim kazanmış mücahitler elle yapılmış patlayıcılarla kentlerde saldırıya geçeceklerdir.
Cihat grupları kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer silah imkanlarını kullanmaya çalışmaktadırlar.
İran, dar kapsamlı olarak Suriye terörü en faal şekilde destekleyen ülkeler arasındayken, diğer birçok ülke (sanıyorum burada Türkiye de var) toprakları ve kaynaklarının teröristler tarafından kullanılmasını engelleyemeyecek duruma gelecektir.
ABD ve küreselleşme karşıtlığı konusundaki hassasiyet artmaktadır. Radikal ve ulusalcı unsurlar, bu konuda yoğunlaşmaktadır.
Müslümanların sadece küçük bir bölümü olan ve kendilerini mücahit olarak tanımlayan eylemcilerin hem sayısı artmakta hem de yayıldıkları coğrafi alan genişlemektedir.
Radikal grupların ABD’ye ülke içinde ve dışındaki saldırılarının artacağı gözlenmektedir.
Mücahitler Avrupa’yı Batı menfaatlerine saldırılabilecek bir alan olarak görmektedirler.
Irak sorunu mücahitler için önemli bir dava haline gelmiş, ABD’nin Müslüman dünyasına girmesine karşı çok fazlı kızgınlık duyulmasına ve mücahit hareketinin destekçilerinin artmasına neden olmuştur.
Cihat hareketinin yayılmasında dört temel faktör vardır:
1)
Öfke, utanç ve güçsüzlük hissine neden olan adaletsizlik, yolsuzluk ve Batı hákimiyeti korkusu.2) Irak’taki cihat.
3)
Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde ekonomik, siyasi ve sosyal reformların yavaşlığı.
4) Müslümanların çoğunda olan ABD karşıtlığı.
Evet manzara ortada. Rapor açık. Bu rapor, dünyanın nasıl bir savaşın ortasında olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Şimdi birleştirelim. Papa’nın son sözleri. ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın
"Artık yeni bir Ortadoğu’nun zamanı geldi" demesi. ABD’li subayların NATO kolejinde ortaya çıkardığı ve içinde Kürdistan hayalinin de bulunduğu harita. Bunlar ufkumuzda biriken kara bulutların zifir yüklü serinliğidir.
Talabani koordinatörünü bildirdi
TBMM’nin dün akşamki açılış resepsiyonunda ilginç sahneler ve önemli kulisler vardı...
İlk sıcak bilgi şu:
Bir süredir beklenen Talabani’nin koordinatörü belirlenmiş ve önceki gün akşam saatlerinde koordinatörün kimliği Ankara’ya bildirilmiş...
Çok yetkili bir diplomata soruyorum:
- Koordinatörün kimliği konusunda bir sakınca var mı?
- Daha henüz isim bildirildi. Şu an için bir sakınca yok.
Resepsiyon salonu hınca hınç dolu. Köşede Meclis Başkanı Arınç, komutanlarla sohbet ediyor. Bütün salonu tek tek dolaşıyorum...
Sıkıntılı bir atmosfer var. Zaten Cumhurbaşkanı gelmemiş, Deniz Baykal yok. Arınç ile her resepsiyonda bir espri yaparız. Bu defa Cumhurbaşkanı ve komutanlar ’var’ diyor Başbakan ’yok’ diyor. Sizce irtica tehditi var mı?
- Yine esprili bir cevap:
- Birkaç gün içerisinde herkesin öğrenmesi gerekenleri söyleyeceğim. Ama daha önemlisi sen önümüzdeki ilk resepsiyona bak.
Önümüzdeki ilk resepsiyon 29 Ekim. Bu tarihin altını espriyle çiziyoruz.
Resepsiyondan bir başka önemli sıcak bilgi ise şu:
- Lübnan’a asker gönderme konusunda gerçekten sıkıntı var. Şimdilik bir fırkateyn gidiyor. Müzakereler sürüyor.
Evet, meclisin son çalışma dönemi bir "gerilim atmosferinde" başlıyor. Önümüzde yoğun günler var.