Paylaş
ÖNCE şu iki gizli kahramanın isimlerini yazıyorum...
Mustafa Metin ve Hakan Akburak...
Neden yazıyorum?
Ve neden onlara kahraman diyorum?
Çünkü kendisine “Ümitsiz bir vakaydım” diyen Muhammed’i büyüttüler.
Anlatayım efendim...
Muhammed küçük yaşından itibaren...
Anne babasıyla değil...
Bir aile ortamında değil...
Geceleri başını okşayan bir annenin eliyle değil...
“Hadi kalk yavrum. Kahvaltın hazır” sesiyle değil...
Adana Seyhan Çocuk Evleri Sitesi’nde büyümüştü.
Hayata kimi zaman yalnızlık kimi zaman umutsuzluklarla başlamıştı.
Ürkek bakışlarla geldiği Seyhan Çocuk Evleri Sitesi’nde çaresiz ve çekingendi...
Şimdi kahramanlara geliyorum...
Yurdun müdürü Mustafa Metin, Muhammed’in grup sorumlusu ise Hakan Akburak’tı...
Onlar Muhammed’in en büyük destekçisi oldular. Aile oldular. Abi oldular. Yeri geldi disiplin için müdür oldular.
Ve böylece okudu Muhammed...
Ve girdiği ilk üniversite sınavında Giresun Tıp Fakültesi’ni kazandı...
BU SÖZLER UNUTULMAZ
Muhammed, DHA muhabiri Can Çelik ve Ezer Pazarbaşı’na hikâyesini anlatırken, kullandığı şu cümle beni adeta çarptı:
“Yurttaki arkadaşlarıma rol model olduğumu düşünüyorum, çünkü ümitsiz bir vakayken en alttan en üste tırmanışımı gördüler.”
Evet kendi deyişinle:
“Ümitsiz bir vakayken...”
Kaybolmanın kıyısından döndün ve...
Üniversite yarışında en üstlere tırmandın.
Helal olsun size Mustafa ve Hakan kardeşlerim... Bir çocuğu bize kazandırdınız.
Helal olsun evladım sana...
Zaman zaman yurtlardan gelen rezil haberlerden sonra içimizi aydınlattın.
Ve elbette Muhammed Uğur’u destekleyip kutlayan Adana Valisi Süleyman Elban’ın bu başarıyı Türkiye ile paylaşması harika olmuş...
Sana başarı dolu bir eğitim diliyorum Muhammed.
Mezuniyetinde buluşmak dileğiyle...
AMAN ÇOCUKLAR! YURTDIŞINDAKİ ÜNİVERSİTE TUZAĞINA DÜŞMEYİN
ÜNİVERSİTE sınavlarına 3 milyon öğrenci giriyor.
1 milyon öğrenci üniversitelere hak kazanıyor.
2 milyon öğrenci açıkta...
Peki ne yapacak bu çocuklar?
Bir bölümü yurtdışındaki paralı üniversitelere yöneliyor.
Orta Asya’da mühendislik... Bazı Balkan ülkelerinde tıp fakültelerine geçiyorlar.
Bunu yaparken de “Denklik yok ama bir şekilde af çıkar, paralel geçiş olur” umuduyla hareket ediyorlar.
Türkiye’de ilk 1 milyona giremeyen çocuk, başka bir ülkede doktor olarak mezun olacak?
Tabii sonra denklik sorunu başlıyor.
Elbette YÖK o ülkelerdeki denkliği kabul etmiyor.
Böylece öğrenci boşu boşuna yıllarını veriyor. Aile boşuna parasını harcıyor.
Sonuç hüsran...
İşte o nedenle diyorum ki:
“Aman çocuklar. Aman anne babalar. Bu tür ülkelerdeki denkliği olmayan üniversitelerin hayallerine kapılıp hem çocuğunuzun yıllarını hem de kendinize ait yılların birikimlerini boşa harcamayın...”
Paylaş