Paylaş
1. Fenerbahçe Kalamış’taki ofislerine gittiğimde uzun bir masada 5 kadın toplanmış, aralık ayının dergisini konuşuyorlardı. Masanın başında simsiyah bir kedi, ‘Biber’ uzanıyordu. Ofis dedim ama değil.
Sanki eve dönüşmüş bir tekne sıcaklığındaydık.
Tuba Noyan’la sarıldık. Elif, Ayşegül, Şule ve Aylin... Kahveler.
Bir ara “Yahu ne kadar oldu Naviga” diye sordum.
Tuba, “21 yıl oldu Fatih Abi” dedi. İnanamadım. İşte bu sohbet böyle çıktı.
“Bu yıl bitmeden tam 21 yıldır Türk denizciliğinin amatör tarihini oluşturan Naviga dergisinin hikâyesini yazmalıyım. Tuba’nın hikâyesi” dedim.
Naviga yalnızca bir dergi değil, daha çok bir duygu olduğu için;
Yazının başlığına “Türk denizciliğinin duygu jurnali” dedim. Denizci olmayanlar için “jurnal”in denizci dilinde “günlük” anlamına geldiğini hatırlatmalıyım. Geminin rotası, hızı, geldiği ve gideceği liman, vardiya değişimleri gibi bilgiler seyir defteri jurnale not edilir.
Bu kısa bilgiden sonra doğrudan sohbete geçiyorum:
-Tuba, biraz geri gidelim. Sen bu işe nereden başladın, denizci olan ailenden mi geldi?
-Aslında babam dergici olmamı istemedi. 1991 aralık ayıydı bu konu açılınca babam bana aynen şöyle demişti: “Bırak dergiyi, sen gazeteci olacaksın.”
O zamanlar çevremle çok iyi ilişki kurduğum için halkla ilişkiler yaparım diye düşündüm ve bir şirket kurdum. Ama yapamadım.
-Neden yapamadın ne oldu?
-Düşündüğümü söyleyen bir karakter olduğum için şirketleri, insanları bu nedenle mutlu edemedim. Şirketi kapattım. Sonra dergicilik peşine düştüm. Çünkü iyi bir dergi okuruydum.
Duygu Asena’nın çıkardığı ‘Kadınca’. Almanca ‘Bravo’. Bunları okuyordum. ABD’den dedem bize Yachting World dergisini gönderirdi. O dergide çok sevdiğim Duran Duran grubundan Simon Le Bon’un teknesinin devrildiğini okudum. Bu olay ve o dergi beni çok etkiledi. Kendi kendime o an dedim ki ben dergici olacağım.
2. BABAMIN TEPKİSİ
-Şimdi gelelim en kritik ana. Baban Turgay senin dergicilik düşüncene ne cevap verdi?
-Bu düşüncemi babama söyledim. Çok tepki verdi. ‘Sen olacaksan gazeteci ol’ dedi. Sonra Emre Aköz’le bir iş görüşmesine gittim. Elle dergisi çıkacaktı Sabah gazetesinde. Sonuçta Elçin Yahşi’nin ekibine dahil oldum.
Ercan Arıklı ve Elçin Yahşi. Benim için harika öğretmenler oldu.
Hatta yıllar sonra Naviga’nın ilk sayısı çıktığı an doğrudan Elçin Yahşi’ye gönderdim.
3. TAM PASTACI OLUYORDUM Kİ...
O sırada bir arkadaşım pastacı açıyordu. Ortak olmak istedim. İşte o akşam babam bana ‘Kızım senin ne işin var pastayla, sen dergicisin senin en büyük hobin deniz. Gel bu işi yapalım’ dedi.
Ve böylece başladık...
Erol Kepenek’le konuştuk. Ardından Serkan Tığlıoğlu ile görüştük. Tığlıoğlu Ailesi fuar işleri yapıyordu. Ve ben birden kendimi dergide buldum. Sabah pastaneye gidiyorum, öğlen hemen dergiye geçiyorum. Yavaş yavaş notlar çıkarıyoruz. Yani yelkenli de motor yat da denizin üstünde ne varsa bizim konumuz olarak bakıyoruz. O günlerde efsane dergi Yelken Dünyası var. Ama az resim çok yazı ile çıkan bir dergi. Biz görseli artıralım dedik.
Erol Kepenek, Mesut Kayalar, babam ve ben. Dört kişilik bir ekip kurduk, gece gündüz dergiyi planlamaya başladık sıfır sayılar çıkardık. Naviga böyle doğdu.
4. EFSANE DENİZCİLER
Bu noktada soruyorum:
-Bu dergi çevresinde denizciler, doğaseverler oluştu. Birçok ilişkin oldu. Kimler yazdı ve yazıyor? Biliyorum ki çok şöhretli usta denizciler var.
-Kitap olarak biz ilk kez Osman Atasoy’un “Uzaklar 1” kitabını bastık. Bizim için çok özel bir kitap tabii. İlk göz ağrısı. Zuhal-Osman Atasoy dünya seyahati. Sonra Hülya Leigh... Çok sağlam bir dostluğumuz oldu. Kitabını yayınladık. Hülya ayrıca çok değerli kitapları çevirdi.
Sonra Hakan Öge... Tek başına dünya seyahatine çıktığında babamla birlikte bir bota binip onu uğurladık. Küçücük bir tekneyle çıkmıştı. Sonra Hakan Öge yolda Sofi’yle karşılaştı ve âşık oldular. O arada Sadun Abi (Boro) benimle çok alay ederdi:
-Kızım sen hâlâ kimseyi bulamadın mı?
-Sadun Abi bulamadım (gülerek)...
-Yahu millet okyanusta buluyor be...
Böylece gülerdik. Sofi ve Hakan’ın kitabı da bu nedenle benim için çok özel bir kitaptı. Bizim için kitap ticari değil, dostluk zinciri. Sonra elbette Meriç Abi’nin (Meriç Köyatası) kitabını bastık. O bizim “bestseller”imizdir. En çok satan ve baskı yapan kitap.
5. BENİM İHTİYAR HEYETİM
Ve elbette Sadun Abi (Boro)... Sonra Necati Abi (Necati Zincirkıran), Can Pulak ve babam (Turgay Noyan)... Benim “ihtiyarlar heyetim”dir. Dergi çıktığında beni ararlar. Beğenmedikleri şeyi hemen söylerler (fırça atarlar). Ya da çok beğendiklerinde duygusal oluyorlar.
6. SADUN ABİ’NİN GÖZYAŞLARI
Örneğin 2008’in haziran ayında “Sadun Boro Özel Eki”ni çıkarttık. Çetin Kent’in çok emeği vardır. Zuhal Atasoy Abla ile söyleşi yaptı. Dergi çıktı. Önce Can Pulak aradı beni. Böyle tok bir sesle şöyle dedi: “Canım kızım telefonunu Necati’den aldım. Sadun’la konuştum. Ama Sadun’la konuşulmuyor şimdi.”
Bir panikledim. Acaba ne oldu? Sadun Abi kızdı mı yandın. İçim içimi yedi. Sonra Necati Abi aradı beni. “Tuba seni alnından öpüyorum. Ellerinden bile öpüyorum kızım” deyince ben rahatladım. Ardından Sadun Abi aradı, “Yahu kızım” dedi. Ses kesildi. Konuşamadığını anladım. Ağlıyordu. Ve şöyle dedi: “Şimdi ben bir kadeh koyup içeceğim, seni sonra arayacağım...”
Sonra aradı. O ağladı ben ağladım.
-Aslına bakarsan Türk denizciliğinin duayenleri, ustaları, maceraseverler, keşif tutkunlarının neredeyse tamamı burada yazdı ve yazıyor. Bunu 20 yılda başardın. Ve hâlâ Naviga ayakta.
-Evet Alim Sür, Ayça Kirişçioğlu, Ekrem İnözü, Haluk Karamanoğlu, Fatih Aksu, Haldun Sevel, Mustafa Yurtbulmuş, Başak ve Can şimdi dünya seyahatindeler; Güney Kutbu’ndan yazıyorlar.
-Peki 20 yıl sonra geldiğiniz bu noktada ne düşünüyorsun?
7. DENİZCİLİK ZENGİN HOBİSİ DEĞİLDİR
-Bu iş zengin etmez. Etmesin de. Çünkü gönülle yapılan bir iş. En zorlandığım şey denizciliğin bir zengin sporu ya da hobisi olduğunun düşünülmesi, beni çok üzüyor. Aslında hayal kurulacak bir olay bu. Denizin iyileştirici, birleştirici bir yanı var. Keşif ve hayal duygusu.
-Peki senin denizle durumun nasıl? Biliyorum ki denizde ve teknede büyüdün neredeyse.
-Benim 9 metrelik bir teknem var. Adı “Minibar”. Biz iki nesildir teknede, denizde yaşamayı ortalama bir Türk ailesi olarak başarabildik. Ama şimdi teknenin barındırılması çok zor.
8. BİR AŞK DÖRT KUMA
-Baban Turgay Noyan hem denizden hem meslekten benim arkadaşım. Denizci/gazeteci/yazar/ müzisyen ve en önemlisi dost. Şimdi bir kitap çıkarttı. ‘Bir Aşk, Dört Kuma’... Denize olan aşkı ve 4 teknesini anlatıyor. Okudun mu?
-Okumaz mıyım? Sevgi ve Turgay Noyan. Ama şu kadarını söyleyeyim. Orada yazılanların bir kısmında ben varım. Ama aynı şeyleri bu kadar ayrı yaşamaları, benim de bu kadar ayrı yaşamam bu kitabı ortaya çıkartmış. Harika...
Sevgili Tuba, 20 yıl boyunca Naviga dergisiyle Türk denizciliğinin birkaç nesil duygu jurnalini tuttun. Nice yıllar dilerim.
Paylaş