Paylaş
Bir alkış tufanı.
Trump, Roma döneminde gladyatörleri selamlayan bir imparator edasıyla ellerini kaldırıyor.
Ve sonra kafesin önüne oturuyor.
Hangi kafes mi?
Dünyanın en kanlı dövüşlerinin yapıldığı, milyonlarca izleyicisi olan UFC kafesi bu.
Yani;
Ultimate Fighting Championship...
Ben bunu “Ölümcül Dövüş Şampiyonası...” diye anlıyorum. Şiddetin zirvesi yani.
Son dönemde özellikle gençler arasında müthiş tuttu.
ABD merkezli...
Sonra İngiltere, Avustralya, Asya...
Çıplak elle ya da basit bir eldivenle yapılan bir dövüş. Yumruk, tekme, dirsek her şey serbest.
Anlayacağınız kafesin içinde kan gövdeyi götürüyor. Bayılan, komaya giren, felç olan, ağzı burnu dağılan dövüşçüler.
Bu vahşet çılgınlar gibi alkışlanıyor.
Müthiş de para dönüyor.
Geçtiğimiz günlerde işte böyle bir fotoğraf geliyor önüme.
Ve biraz araştırınca görüyorum ki;
Trump bu dövüşlerin müdavimi. Hemen her büyük dövüşü izliyor. Seyircilerle selamlaşıyor, sarılıyor, kucaklıyor.
İzleyenler de onu çok seviyor. Başka bir dünya yani.
Fanatiklerin dünyası. Aşırı sağ ve ırkçılığın yükseldiği bir şiddet dünyası.
Şimdi buraya kadar aktardıklarıma bir ara verip, önceki hafta Trump’ın seçim ofisinden yapılan bir çağrıya dikkat çekiyorum.
2) SAVAŞ İLANI GİBİ
Trump’ın ağzından yapılan çağrı özetle şöyle:
“Siz seçmenlerin Amerika’yı yeniden mükemmel bir ülke yapmak için, ‘Donald J. Trump’ için oy kullanma hakkına sahip olup olmadığınıza ülkedeki en yüksek mahkeme bir kez ve herkes için karar verecek!
Hata yapma: Bu dava benden öteye gidiyor... Bu savaş, Amerika’nın hâlâ seçmenlerin cumhurbaşkanını seçebileceği bir cumhuriyet olup olmadığına mı yoksa tarihteki en özgür ulusu zulme ve esarete kaptırdığımıza mı karar verecek? Bunun ne kadar acil olduğunu söylememe gerek yok. Desteğiniz hiç bu kadar kritik olmamıştı.”
Çağrı bu.
Dikkat edin Trump bu olaya artık “savaş” diyor...
Doğrusu bu çağrıyı ve Trump’ın gittiği kanlı kafes dövüşündeki seçmenlerini ve taraftarlarını düşününce;
Bir an Trump’ın kaybettiği seçim sonrasında basılıp yakılan Kongre olayları geldi aklıma.
O zaman sormuştuk?
-Kimdir Trump için Kongre Salonu’nu basan insanlar?
İnsanların kafeslerde ölümüne dövüştüğü bu dünya aşırı ırkçılığın doruk yaptığı bir kitleye hitap ediyor.
Bütün bunları birleştirince siz olsanız ne düşünürsünüz?
Şubat ayında mahkeme Trump’ın seçime girip giremeyeceğiyle ilgili kararını verecek.
3) İŞTE AŞIRI SAĞIN İLKELERİ
Şimdi bunlara şu düşüncede olan seçmenleri de ekleyin:
-Yasadışı göçmenlere olan tepki.
-Ülkenin kurucu değerlerinden uzaklaşmış yönetimdeki ‘elitler hanedanlığı’na duyulan öfke.
-Devleti yönetme gücü şaibeli hale gelmiş, kazanırsa 85 yaşında koltuğa oturacak bir Biden...
Ve Trump’ın önünü kesmeye çalışan bu kesim. Bu düşüncede olanların sayısı hiç de azımsanacak ölçüde değil. Trump’ın yakın durduğu şiddet tutkunu ateşli gençliği de ekleyin.
İşte bu nedenle önümüzdeki seçimler çok kritik.
4) SEÇİM TAKVİMİ
Önseçim süreci tam bir hafta sonra başlıyor. 5 Kasım’da da sandığa gidilecek. Kazananın göreve başlaması için de 2.5 aylık bir sürenin geçmesi gerektiğine göre, 20 Ocak 2025’te yeni başkan koltuğa oturacak.
Peki Trump’ın seçimlere katılması engellenirse ne olur?
İşte ABD’de çok yaygın bir hale gelen ‘kafes dövüşü’ gençliğini bu nedenle hatırlatıyorum.
5) MİT’İN UYARI GİBİ RAPORU: “AŞIRI SAĞ HAREKETLER”
Ben önceki hafta bu yazı üzerine çalışırken MİT’in 97’nci kuruluş yıldönümü daveti gelmişti.
Davette bize bir de “2023 Değerlendirme Raporu” dağıtıldı.
MİT’in yeni kurulan akademisinin çalışmaya başladığını gösteren bu raporun konusu “Batılı ülkelerde aşırı sağ hareketler” olarak seçilmişti.
Bunca konunun arasından seçilen bu başlığın çalıştığım konuyla örtüşmesi dikkatimi çekti. Raporun geneli göçmen ve yabancı düşmanlığı, İslamofobi üzerinden aşırı sağ hareketlerin geliştiğine dikkat çekiyor.
İlgilenenler raporu MİT Başkanlığı’nın internet sitesinde bulabilirler.
ABD’de Trump başta olmak üzere Avrupa’da yükseliş gösteren aşırı sağ liderlerin, göçmen ve yabancı düşmanlığını neredeyse bir parti manifestosu haline getirdiğini zaten biliyoruz.
Sonuç olarak 2024 yılında, dünyada ABD, Hindistan, Endonezya, Meksika, Güney Afrika ve Avrupa Parlamentosu’nun 27 ülkesi de dahil olmak üzere yaklaşık 50 ülkede milyarlarca insan sandık başına gidecek.
Bu açıdan bakınca;
2024 dünya demokrasileri açısından çok önemli bir yıl olacaktır.
Ve işte böylesine önemli bir seçimden iki fotoğraf paylaşıyorum:
Bir tarafta 85 yaşında koltuğa aday ve yönetme becerileri tartışılan Biden;
Diğer tarafta şiddetin egemen olduğu kanlı dövüşlerde alkışlanan bir Trump...
Dünyanın gelip sıkıştığı noktayı anlatabiliyor muyum?
Paylaş