Paylaş
Tam umutlanmışken...
Ne oldu da yine kan var?
Cevapları bulmak için son dönemdeki bazı haberleri birleştirmek gerekiyor. Öncelikle şu söz:
- Çözüm sürecinin etkin faktörleri artık sınırlarımızın ötesine çıkmıştır.
Anlatayım:
ERBİL’E ABD ÜSSÜ
ABD’nin, Erbil’de ‘askeri üs’ kuracağı iddiaları üzerine KBY sözcüsü Sefin Dizayi açıklıyor: “Bu konu üzerinde sadece konuşulmuştur. Ancak şu ana kadar alınmış bir karar yok. Nihai neticeye varılmış değil. Şüphesiz ABD, karar alınmadan Bağdat hükümetini bilgilendirecektir...”
Demek ki neymiş?
ABD artık İncirlik’e karşı bir alternatif oluşturmaktadır. Daha önce birkaç kez sormuştum:
- Erbil Havaalanı neden pist uzunluğu açısından dünyanın en büyük alanlarından birisi olarak inşa ediliyor?
İşte cevabı...
- ABD artık iktidara rağmen parlamentosunda ‘ters köşe tezkeresi’ yapmayacak bir üs arıyor.
- Yani, demokratik değil, kayıtsız destek istiyor.
- Erdoğan’ın uyarısına rağmen PYD’ye silah yardımı yapan Obama’nın gündeminde artık bir Erbil alternatifi olduğu açık. Bu da dengeleri zorluyor.
ABD ve Batılı koalisyon güçleri, IŞİD ve El Kaide benzeri ‘radikal İslamcı’ diye tanımladıkları terör örgütlerini öncelikli hedef olarak görüyor.
Peki buna karşı kim mücadele verecek?
- Peşmerge, PYD ve PKK...
PYD, konjonktürü anında değerlendiren bir manevrayla Batı’ya mesajı gönderiyor:
“Ben laik bir organizasyonum. IŞİD’le mücadele ederim. Ama bana silah desteği verin...”
Ve elbette koalisyon liderleri bu öneriyi kabul ediyor. Çünkü seçim bölgelerinde kendi gençlerinin tabutlarını görmek istemiyorlar.
Benzeri bir mesaj elbette PKK için de geçerli. PYD’nin silahlanması, Kandil’in müzakere sürecindeki psikolojisini kuvvetlendirmiştir. Bu da sınırımızın ötesindeki bir başka etkidir.
PETROL BAĞLANTISI
Kuzey Irak petrolü belirleyicidir. Nitekim PYD-PKK’nın IŞİD’e karşı savaşına Peşmerge de katılıyor. Böylece üçlü tamamlanıyor. Bu noktada yine Sefin Dizayi’nin şu açıklamasını okumak gerekiyor:
“Petrol satışından artık gelir olarak istifade edebiliyoruz. Aynı zamanda dünyadaki büyük petrol şirketlerine Kürdistan’da çalışmaları için güven verdik. Kürdistan bölgesinin petrol siyaseti başarıya ulaşmıştır.”
Demek ki neymiş:
- Bu da dev petrol şirketlerinin iştahına yönelik olarak sınırlarımızın ötesindeki Kürt petrolü etkisiymiş...
VE ROJAVA
Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ya da Irak Kürdistan’ı, Suriye’nin kuzeyindeki özerk Kürdistan hazırlığına destek vermektedir. Belgesi de yine Sefin Dizayi’nin şu sözlerinde yatıyor:
“Rojava Kürdistan’ındaki halkın iradesine saygı duyulmalıdır. Kendilerini her şekilde yönetme hakları vardır.”
Demek ki neymiş...
Irak’ın kuzeyi ile Suriye’nin kuzeyi, psikolojik ve askeri olarak ‘içselleşmeye’ başlamıştır.
Ve Batı IŞİD’e karşı mücadele edecek böyle bir gücü desteklemektedir...
Dolaylı ya da dolaysız, PKK bu gücün içinde olmak için hareketlenmiştir.
Şimdi sorumuza gelelim:
- Bütün bu sınır ötesi gelişmeler sonrasında, çözüm süreci yalnızca kendi sınırlarımızın içinde kalabilir mi?
Ciddi şekilde zorlaşmıştır.
Kandil bu desteği görünce ‘müzakere çıtası’nı yükseltmek isteyebilir.
Ya da birileri yükseltmesi için gerekli desteği vermiş olabilir.
Sınırlarımızın ötesindeki o müthiş ve kanlı satrancın hamleleri bize dayanmıştır.
Böylece zor olan daha da zorlaşmıştır.
Üzülerek görüyorum ki:
- Çözüm süreci artık sınırlarımızın ötesindeki faktörlerin etkisindedir.
- 6 ay sonra yapılacak olan genel seçimlere kadar çözüm sürecinde açık bir sonuç beklenemez.
Yani süreç, ‘sürmekten’ ve ‘sündürülmekten’ yorgun düşüp bahara kalmıştır.
Paylaş