Paylaş
“Bugün bir umutsuzluk yeli ortalığı kasıp kavuruyor.
Ben diyorum ki, bu yaraların sağalması bizim elimizde.
Ülkemizin onurunu, ekmeğini, kültür zenginliğini kurtarmak elimizde.
Gelin de doğru dürüst bir demokratik düzenin kurulması için aklımızla, yüreğimizle el ele verelim.
Bu bir çağrıdır. Sözüm sizedir.”
NE garip bir rastlantıdır ki...
Ve öyle bir yüreği varmış ki...
O kalp durduğu gün o çağrı, bir niyet beyanı olarak tarihe geçti...
Bu okuduğunuz çağrı Yaşar abimizin son çağrısıydı...
Doğruluğu, düşüncesi için dik durmayı memleket ve insan sevgisini hepimize bir harita gibi çizen Yaşar abimiz son nefesini verdiği gün, onun çağrısı ses buldu...
Yaşar Kemal bu çağrının son cümlesinde ‘Sözüm sizedir’ diyor.
Peki kimdir bu “siz”?
O “siz” biziz aslında. Yani hepimiz.
Yani Türkiye’yiz.
BİR NEHİR AKIP GİDER
Önceki gece NTV’deydik.
Özlem Yurt Sarıkaya sordu:
“Yaşar Kemal’in ardından ne söyleyebilirsiniz?”
İçimden bir şiir koptu. Ataol Behramoğlu’ndan.
“Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Bir nehir akıp gider...
...
İyi günler sevgilim...”
Türkiye’nin başı sağ olsun.
Asıl bundan sonrası zor
Önce şunu söylemeliyim:
Cumartesi günü açıklanan niyet beyanı, üzerine titreyip desteklememiz gereken bir “barış duasıdır”.
Ve elbette burada birçok soru işareti olacaktır.
Tartışmalar olacaktır.
Zorluklara gelince...
Maddeler halinde sıralarsam:
Abdullah Öcalan’ın bahar aylarında PKK’ya bir kongre önermesi önemlidir. En azından silah bırakma görüşmesinin önerildiği bu kongre aynı zamanda PKK için bir “siyasi meşrulaşma” haline gelebilir.
Hemen anlıyoruz ki bu noktada kuşkular var.
Güvensizlikler var.
Mesela niyet beyanının hemen ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Uygulamaya bakarız. Uygulama... Uygulama...”uyarısında bulunuyor.
HDP Eşbaşkanlığı bir başka yerde yaptığı açıklamada, “Hükümet bizi oyalıyor” diyor.
MHP zaten keskin.
CHP temkinli.
Demek ki hâlâ pratikte güvensizlikler sürüyor.
Zorluk dediğim de işte budur.
FİDAN SORUSU
Tarihi açıklamanın yapıldığı saatlerde kulislerde bir soru işareti yükseldi:
Kariyerini riske atma pahasına bu barış görüşmelerinin en etkin aktörü olan MİT Müsteşarı Hakan Fidan neden bıraktı?
Bu zorlu görüşmeler tarihi açıklamaya kadar gelmişken neden çekildi?
Neden bunca meşakkatten ve riskten sonra bu anlamlı görüntüde yer almadı?
Sanıyorum bu sorunun cevabı yakın tarihimiz açısından önemli olacaktır.
MAYIS-HAZİRAN EN KRİTİK DÖNEM
Öcalan’ın bahar ayında PKK kongresini toplama çağrısı...
Silah bırakma görüşmeleri...
Ve haziran genel seçimleri.
Dikkat edin, Türkiye demokrasisi açısından bu iki hassas konu de aynı takvime peş peşe yerleşiyor.
Mayısta PKK kongresi, haziranda genel seçim...
Belli ki bütün siyasi partiler, seçim meydanlarında bu iki hassas takvimin arasında çalışacaklar.
30 yıldır akan kan...
Kardeş kavgası...
Ocaklara düşen ateşler...
Ağlayan analar...
Kaybolan gençlikler ve acılı bir tarih...
Mayıs ve haziran işte bu acılı tarihin ve Türkiye demokrasinin dönüm noktası olacaktır.
Paylaş