Paylaş
Biraz direndi. Doktorlar, ilaçlar. Ama giderek zorlanıyordu.
Bir coğrafya öğretmeni olarak...
Her sabah dağları, denizleri, ufukları, keşifleri, doğayı yani insan olmayı anlattığı çocuklarına hayatı anlatmakta zorlanıyordu.
Derslerin tadı kalmamıştı. Giderek üzerine çöken o yorgunluğu çocuklar da anlıyordu.
Daha fazla dayanamadı. Gitti okul müdürüne...
İzne çıktı...
En büyük ilaç moraldi...
Ve 8 ay sonra tekrar okula döndü... Çocuklarına kavuşmuştu...
“Coğrafyacı Muharrem Hoca...”
Daha binadan içeri girer girmez nasıl bir coşkuydu...
“Muharrem öğretmen döndü...”
Öğrenciler, balkonlardan konfetiler yağdırmıştı... Alkışlar...
“Hoş geldiniz öğretmenim” çığlıkları...
Sevinç gözyaşları...
Cemile Yeşil Anadolu Lisesi burası... Bakar mısınız Muharrem Hoca’nın yüzüne.
Kanserin verdiği o acı, o korku, o hüzün gitmişti...
Saf sevgiyle gelen bir mutluluk haliydi bu...
Muharrem Hoca ağlıyor, öğrenciler ağlıyor. Öğretmen arkadaşları ağlıyordu...
Ama ne yazık ki...
An geldi...
Geçtiğimiz cumartesi günü Muharrem öğretmen kansere yenik düştü...
Kaybettik onu...
Ona ömrünün son deminde bu sevgiyi verip, mutluluğu yaşatan çocuklara, öğretmen arkadaşlarına helal olsun...
24 Kasım Öğretmenler Günü haftasında bir ders gibiydi bu fotoğraflar...
Yazının başlığına neden “Sevgili Öğretmenimiz” dedim, biliyor musunuz?
Çünkü ölümün kıyısından dönüp 8 ay sonra geldiği okulundaki öğrenciler onu o kadar büyük bir sevgiyle karşılamıştı ki...
İşte o sevgi fotoğraflarını görünce bizim de sevgili öğretmenimiz olmuştu...
Ve eğer öğretmen sevgisi nedir diye soran olursa...
Çocukların fotoğraflardaki bu coşkusunu gösterin derim...
Ve Muharrem öğretmenin verdiği son ders olarak...
Okul dediğin böyle olmalı.
Yalnızca bilim değil, bir o kadar da sevgi öğretmeli...
Bravo size çocuklar...
Bravo okul yönetimi...
Güle güle sevgili öğretmenim...
Allah rahmet eylesin...
YASİN HOCA’DAN İÇİMİZE SU SERPEN HABER
BODRUM’dan Fethiye’ye kadar Muğla kıyılarında 52 bin hektar ormanlık alan yanmıştı...
Düşündükçe hâlâ içim yanıyor...
Tabii sonra şüphe ve dedikodu başlamıştı...
“Yanan yerlere beton geliyor...”
İşte bir daha söylüyorum. Hem Orman Bakanlığı’na hem Çevre Bakanlığı’na defalarca sordum.
Yok böyle bir şey...
Ama daha güzeli var.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Çevre Koruma Teknolojileri Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Yasin İlemin, içime su serpen şu müjdeyi veriyor: “Yanan alanlarda toprak içinde bulunan birçok otsu bitkiye ait tohumlar çimlenmiş, çiçeklenmiş. Toprak altındaki kısımları yanmadan maki türlerine ait sürgünler hızlı bir şekilde gelişmeye devam ediyor.”
Yani... Eğer rahat bırakırsak doğa kendini yeniliyor...
Çünkü böylesine verimli topraklardayız...
YASİN HOCA UYARDI
Bir de uyarı var...
Yanan alanların ağaçlandırıldığını göstermek için iş makineleri devreye sokuluyor.
Teraslandırmalar yapılıyor.
Yapmayın...
Çünkü Dr. İlemin uyarıyor: “En çok uygulanan yöntem ağaçlandırılacak sahanın iş makineleri ile sürülmesi, teraslar yapılması ve ağaçlandırma başta olmak üzere toplu dikimler için alan hazır hale getiriliyor. Böylece özellikle kamuoyunun beklentisini dindirecek olan görselliği bol ve eylemsel bir hareket tarzı benimseniyor. Özellikle kıyı alanlarında yanan sahalarda bu yöntem yoğun kullanılıyor. Bu yöntemi belli bir birikime sahip bilim insanları olarak, uzun vadeli olarak ekosistem dostu görmüyoruz.”
Lütfen ağaçlandırma için doğaya gereksiz bir müdahale yapmayalım.
Köprü, yol yapar gibi iş makinelerine gerek yok...
Bırakalım. Sakin olalım. Koruyalım ve doğa kendini yenilesin...
Paylaş