Paylaş
RTÜK'ÜN BÜYÜK AYIBI - WEB TV Erkek egemen çünkü. Ekranlardan vıcık vıcık “çöpçatan”lık programları taşarken... Spor programlarında, küfre yakın ve Türkçeyi katleden konuşmalar yapılırken. Sinemalarda 7+’ya rağmen ana avrat küfürler seyircinin yüzüne patlarken... Müjde’ye uyarı... Erkek yapınca “bina”, kadın yapınca “zina” kafasıdır bu...
Bana göre mesele Müjde’nin ne söylediği değil... Bunları bir kadının söylemesi... Çünkü bir kadın böyle zeka gösterince daha da kışkırtıyor birilerini.
İKİNCİ YAZI
Sizi en çok ne mutsuz eder?
BÜYÜKADA ’da Fıstık Ahmet’in lokantasında bir masa... Masamızda bir şair. Iskaladığımız hayallerin gizli kaşifi..
Ataol Behramoğlu...
Ve Hülya, Nehir, Tuna...
Dışarıda birkaç martı çığlığı.
Nebil Özgentürk’ün bir yeni televizyon programı projesini konuşuyoruz. 60 keskin soru... Sırayla hepimize soruyor. Heyecanlanıyoruz. Sorulardan birisi şu:
- Sizi en çok ne mutsuz eder?
Hepimiz bir şey söylüyoruz. Ama en yaralı cevabı şair veriyor:
- Kendimi tarif edemeden yitip gitmek...
Bu sözü duyunca masa donuyor. Dışarıdaki dalga sesleri donuyor. Martı çığlıkları, balıkçı ağları donuyor.
- Kendinizi tarif edemeden yitip gitmek.
Geriye doğru yaslanıyorum. İçimden asi bir ses yükseliyor:
- Toplum olarak geldiğimiz bu noktada kim kendisini tarif edebiliyor ki...
- Üzerimize çöken bu “zihin karışıklığı” içinde kendimizi nasıl tarif edebiliriz?
Yitip gidiyoruz.. Kendimizi tarif edip anlatamadan. Birbirimize anlatamadan yitip gidiyoruz...
Belki de artık içine düştüğümüz bu uçurumda;
Siyasetçilerden çok şairlere ihtiyacımız var?
Eğer siz de böyle düşünüyorsanız çekinmeden sorun kendinize:
- Sizi en çok ne mutsuz eder?...
ÜÇÜNCÜ YAZI
Kozmik mutabakat
GENELKURMAY Başkanı Başbuğ’a bazı belgeler gösteriliyor... Kuşku yaratacak ilişkiler ve bağlantılar... Bir dosya halinde sunuluyor... Ama bir “bilek bükme” olarak değil.. Daha çok şöyle bir üslup:
“Sizce de bunlar el birliğiyle ortaya çıkartılması gereken iddialar değil mi?”
İşte mutabakat da burada oluşuyor... Belli ki Genelkurmay Başkanı da bazı kuşkular içinde... Yani bilmediği bazı bağlantılar olabilir. Kendisinin dışında başka ve “eski bağlantılar”...
Askerdeki kaygı ise şu:
- Soruşturma sonuna kadar sürsün. Ama TSK’nın millet nezdinde güvenirliğini sarsacak yayınlar, asılsız sızdırmalar moral bozuyor. Bir de bu soruşturma sanki TSK’ya karşı bir operasyon gibiymiş gibi gösterilmemelidir.
Ve böylece “kozmik mutabakat” oluşuyor... Şimdi bu bilgiden yola çıkarak şunu söyleyebiliriz:
KAYGILAR GİDERİLDİ
- Kurumlar arasında bir mutabakat oluştu. Genelkurmay Başkanı’nın kaygıları giderildi.
Bu noktada askerin de elinde bazı şeyler var...
- Yani içlerine sızma girişimleri ve hükümetle askeri karşı karşıya getirme çabaları... Ve bu girişimleri destekler ve tahrik eder yayınlar..
İşte “kozmik mutabakat”ın öteki yakası da böyle oluşuyor. Bütün bunlardan benim çıkardığım sonuç ise şu:
- Herkes kendi içindeki “bilinmezleri” ve “kontrolsüz güçleri” tespit etsin ve ayıklasın... Bu ayıklama faaliyeti birlikte yapılabilir.
Ve bunun ilk uygulaması hemen devreye giriyor.
- Kurumlar arasında bir gerilim, güvensizlik, çatışma varmış gibi gösterecek açıklama ve faaliyetlerden kaçınılsın...
NORMALE DÖNÜYOR
Bu amaçla Genelkurmay Başkanlığı haftalık bilgilendirme toplantılarını erteliyor. Böylece sanki “Hükümet ayrı asker ayrı bilgi veriyor. Çelişkili açıklamalar oluyor” gibi bir görüntünün engellenmesi amaçlanıyor. Yani ortaya bir belge çıkıyor. Sonra asker “Belge sahtedir” diyor. Hükümet “İncelensin” diyor. İşte bu çelişkili görüntüye izin verilmemesi kararı var.
Mutabakat bu. Böylece durum normale dönüyor. Umarım yargı hızla sonuç alır...
DÖRDÜNCÜ YAZI
Değişim parolası: 14 Şubat
GÜRSEL Tekin 14 Şubat’ta İstanbul İl kongresini topluyor... Bu kongre önemli.. Çünkü yalnız bir il kongresinin ötesinde... Seçilecek 160 delegeyle genel merkezdeki değişim hareketini tetikleyecek...
Baykal’ın liderliğinde ama daha genç ve daha dinamik bir kadroyla yeni CHP yönetimi... Hedef bu... Sokağa çıkan, halkın arasına giren. Güneydoğu’ya yalnızca bir “coğrafi bölge” olarak bakmayan bir CHP yönetimi...
Bu durumda Önder Sav ve arkadaşlarının gidip gitmeyeceği sorusu ön plana çıkıyor. Evet 14 Şubat’tan sonraki soru işte budur... İstanbul il başkanlığı seçimi bu açıdan belirleyici olacak. İstanbul delegesi her zaman etkileyici olmuştur. Bu nedenle bahardaki CHP genel kongresi aynı zamanda CHP’nin genel seçim stratejisini de gösterecek.
Ya eskiyle devam... Ya yeni yönetim...
İstanbul “yeni yönetim” diyor... 14 Şubat bu nedenle çok önemli...
Paylaş