Paylaş
Pamuktan yapılmış kenar süsü olmayan bir kalp.
Camında balıklar...
Ve sıvası dökülmüş pembe boyalı kırık dökük binanın penceresinden bakan o çocuk siluetleri...
Korkudan sinmiş çocuk siluetleri...
Kamera yaklaştıkça o siluetlerdeki korkunun rengi daha da koyulaşıyor.
Zifiri bir korku bu...
Ve pencereden bakan çocuk siluetleri...
Elişi dersinde yapıp pencereye yapıştırdıkları o beyaz kalbi göremez oluyorlar.
Sanki korkuları nasır bağlamış.
Öylece seyrediyorlar.
Dışarısı yanıyor.
Ve bir patlama sesi daha...
Yoğun bir gaz tabakası yayılıyor okulun bahçesine.
Ve koşuyor abilerden birisi...
Polislere doğru bir tekme gaz bombasına. Bir tekme daha...
Bir diğeri alıyor öteki gaz bombasını, fırlatıyor yine polislere doğru.
Neredeyse top oynuyorlar ortalığı dumana boğan gaz bombasıyla.
Ne bir öksürme, ne de bir gözyaşı.
Dün Doğan Haber Ajansı’ndan geçen bu görüntüyü izledim dakikalarca.
Sıvası dökülmüş pembe boyalı kırık dökük okul binasının bahçesindeki o çocuk siluetleri...
Gaz bombasıyla oynayan abilerine bakarken...
Bütün haberler silindi gözümden.
Ankara’daki “mühim toplantılar”...
Yıllardır bir türlü bitmeyen “komisyonlar”.
Milli Güvenlik konsept ve strateji belgeleri...
Siyah makam arabalı ve takım elbiseli ağır “iç güvenlik” toplantıları...
Çocukların elişi dersinde yapıp pencereye yapıştırdıkları o beyaz kalple birlikte hepsi silindi gitti.
Ve o çocuk siluetlerinden geriye bir tek soru kaldı:
- Bir devletin görevi nedir?
- Ve nasıl anlatacağız bu çocuklara...
Öfkenin ve nefretin ekildiği tarlalarda...
Dehşetin nasıl serpilip geliştiğini?
Paylaş