Paylaş
Hirai’nin söylediklerinden çıkarttığım manşet şuydu:
Özgürlük teknolojisi...
Ne demek? Anlatayım.
Teknolojiyi belirleyen en temel şey, yaratıcılıktaki amansız rekabettir.
Yaratıcılık ise ancak hayal kurmakla mümkün oluyor.
Bunun için de en önemli şey, yaratıcılığın temel şartı olan ifade özgürlüğüdür.
Yani, ifade özgürlüğü yoksa yaratıcılık da yok demektir.
Kendisini özgürce ifade edemeyen bir çalışan neyi yaratabilir ki?
İşte o özgürlük teknolojiyle birleşince...
Mesela Steve Jobs’un tableti çıkıyor.
iPhone 6... Belki makinesiz haberleşme dönemi. Organik haberleşme. Avatar...
Ekrana dokununca resimleri getirebildiğiniz bir dünya bu.
4’üncü boyuttaki yeni teknolojiler...
O yüzden çağımızın en temel özgürlüğü.
İfade özgürlüğünü teknolojiyle birleştirebilen yaratıcılıktır.
Yani...
Özgürlük teknolojisidir...
Bu nedenle ifade özgürlüğü artık yalnızca siyasi bir kavram değildir.
Yaratıcılık ve rekabet boyutunda teknolojik bir kavramdır.
Apple’dan Sony’ye... Ve daha nice teknoloji markalarına kadar.
Eğer ifade özgürlüğün yoksa, yaratamazsın...
Yalnızca taklit edersin...
Eyvah yine unuttum
300 madencimizi toprak altında kaybettiğimiz gün ulusal yas ilan edilmişti...
Ve bayraklar yarıya indikten ancak birkaç gün sonra aklıma gelmişti...
- Biz de bu ulusal yasa Hürriyet logosundaki bayrağımızı yarıya indirerek katılsak...
Acaba nasıl olurdu?
Kendi içimizde birkaç konuşma yaptım. Küçük bir anket.
Ve gördüm ki...
Herkes “Keşke önceden aklına gelseydi” diyordu.
Ve son yıllarda basın tarihinin en büyük acısı Paris’ten geldi.
12 meslektaşımız “düşündükleri ve çizdikleri” için katledildi.
Bir ulusal yas değil ama...
Bir meslek dayanışması olarak yine aynı şey geldi aklıma.
Hürriyet logomuzdaki bayrağı yarıya indirmek...
Ama yine atladım.
Sevgili Yayın Yönetmenimiz Sedat Ergin’e önermek için yine geç kalmıştım.
Bir daha buna gerek kalsın istemem.
Ama bir daha önermek gerekirse eğer, unutup geç kalmamak için şimdiden yazıyorum.
Bu fikir artık Hürriyet okurlarına emanettir.
Ve tabii...
Ben kendi içimdeki meslek bayrağını yarıya indirdim.
Bravo İstanbul Milli Eğitim Müdürü’ne
OKULA giden çocuğu olmayan bilmez...
Akşama doğru kar tatili haberi almak için bekleyen anne-babaları.
önceki gün bir dostum hatırlattı.
Anne-babalar ve elbette çocuklar her akşam heyecanla haber bekliyor.
Akşam geç vakit tatil kararı geldikçe de sinirler geriliyor.
Son tatil olayında İstanbul Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer Yıldız çok ilginç bir uygulamaya gitti.
Bir tweet atarak çağrıda bulundu:
“Bana bulunduğunuz yerdeki hava şartlarını ve yol durumunu iletirseniz. Biz de daha hızlı karar alabiliriz...”
Ve tabii İstanbul’un her yerinden fotoğraf ve bilgi yağdı.
Müthiş bir dayanışma ve haberleşme zinciridir aslında bu.
Sonunda Dr. Yıldız tatil kararını hiç bekletmeden Twitter hesabından açıkladı...
Evet artık böyle bir çağdayız.
Bürokratlar devletin makam odalarından yüce kararlar yayınlamıyorlar.
Tam tersine paylaşarak, haberleşerek birlikte karar almanın en geniş zincirini kurabiliyorlar.
Paylaş