Paylaş
Ama dikkat edin, bir tek Arap ülkesinin sesi çıkmamaktadır...
Hani neredeler?
Örneğin “namaz kılmadı” diye bir Türk’ü kırbaç cezasına çarptıran, bir başkasını idama gönderen “heybetli!!” Suudi Arabistan Kralı nerede?
Nerede, egoları petrol geliriyle şişirilmiş emirler, şeyhler?...
Gazze’de açlığa mahkûm edilen Müslüman Araplar için ne yapıyorlar?
Altın kaplamalı saraylarından yönettikleri korku krallığında suspus oturuyorlar... Yeni bir özel uçak sipariş etmekten, 60 metrelik yatını 70 metrelikle değiştirmekten başka ne yapıyorlar...
İKİNCİ YAZI:
Gazze’ye bir gemi daha göndermek isterlerse...
YAZININ sonunda soracağım soruyu başından soruyorum:
- Bir yardım kuruluşu daha Gazze’ye bir yardım gemisi kaldırmak isterse, hükümet ne yapacak?
İzin verse bir türlü...
Vermese, başka türlü...
Kimisi “korktular” diyecek...
Bir diğeri, “O zaman ilk gemiye neden izin verdin. Bu tehlikeyi öngöremedin mi?” diye soracak...
Daha da ağır bir soru:
“Mavi Marmara baskını Gazze’deki zulmü unutturdu mu? Hani oraya yardım götürmek kutsaldı. O kutsallıkta ne değişti?”
Tam bir açmaz...
Sorunun detayları Dışişleri Bakanlığı’yla doğrudan ilgili...
YETERİNCE ODAKLANMADILAR
İsrail komandolarının “Mavi Marmara katliamı”ndan 1 gün önce, çok tecrübeli iki diplomatla konuşuyorum.
- İsrail, o gemileri Gazze’ye geçirmem diyor... Gemidekiler ısrarlı. Ne olur sonunda?
Birinci diplomat:
- Bir şey olmaz... İsrail donanması geminin önünü keser. Gemi geçemez... Orada birkaç hafta bekler. Sonra olay gevşer. Ya İsrail’in gösterdiği limana yardım malzemelerini bırakırlar. Ya da geri dönerler.
İkinci diplomat:
- Ben de önemli bir şey olacağını sanmıyorum. Sonuçta bu sivil bir gemi. Donanma önünü keser ve biter... Geri döner...
- Peki İsrail’den size hiçbir uyarı gelmedi mi? Bu gemiyi göndermeyin diye.
- Biz ne yapabiliriz ki... Oraya gitme diyemeyiz ki...
Evet, katliam öncesi Dışişleri Bakanlığı’ndaki beklenti buydu... Dahası bakanlık böyle bir ihtimali kesinlikle hesaplamamıştı...
Ve işte bu konuşmanın ertesi günü olay patladı...
Belli ki kimse İsrail komandolarının gemiye indirme yapacağını beklemiyordu.
Ve gemidekilerin de onlara demir çubuklarla direneceğini...
Bu noktada özellikle Dışişleri Bakanlığı bürokrasisinin bu olaya yeterince odaklandığını zannetmiyorum...
Eğer öyle olsaydı, siyasi otoriteyi “kötü senaryolar” için uyarırdı...
Soru şudur:
- Bu süreç içinde örneğin İsrail Büyükelçimiz Ankara’ya durumun risklerini içeren bir “mesaj” verdi mi?
Ya da;
Dışişleri Bakanlığı, diplomasinin en temel kuralı olan, “risk değerlendirmesi”ni yaptı mı?
Örneğin bir yardım gemisine neden yüzlerce kişinin bindiği sorusunun cevabını araştırdı mı?
Gemiye kimlerin bindiğini sorgulattı mı?
Bütün bu soruları şunun için soruyorum:
- Ya şimdi bir insani yardım derneği daha bir gemiye binip Gazze sularına dayansa...
Dışişleri bakanlığı buna izin verir mi?
Eğer verirse daha büyük bir kriz var demektir. Ama vermezse, o zaman şu soru ortaya çıkar:
- İlk gemiye neden izin verdiniz?
Paylaş