Paylaş
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce’nin annesini hastanede ziyaret ediyordu.
Fotoğraf karesinde ismi yazılmamış. Yapılan açıklamada da ismi yoktu.
Baktım...
Saçları bembeyaz olmuş. Ama zaman o güler yüzlü, sevecen halini silememişti.
Fotoğrafa bakarken çok gerilere gittim.
İşte şimdi fotoğraftaki bu doktorla başka bir doktorun hikâyesini anlatacağım.
Türkiye’nin ilk organ nakillerini yapmış, Ankara’da muazzam bir hastane kurmuştu.
Ecevit’in en güvendiği doktordu. Yüzlerce hastayı ölüm döşeğinden aldı, hayata döndürdü. Sonra bir kumpasla birlikte Ergenekon davasından hapse atıldı.
Aylar geçtikçe sağlık durumu kötüye gidiyordu. Avukatı Dilek Helvacı, müvekkilinin sağlık durumunun kötü olduğuna yönelik defalarca başvuru yaptı.
Doktorun hapishane koşullarına dayanacak gücü kalmamıştı.
Avukat Helvacı son bir kez yaptığı başvurunun cevabını İstanbul Adli Tıp Merkezi’nden aldı..
Adli Tıp doktoru “Şüphelinin sağlık durumunda risk yoktur” diye yazınca, avukat Helvacı isyan etti. Akıl alır gibi değildi.
Her yere şikâyet dilekçesi yazdı. Ama çare yok. Adli tıp doktoru ısrarla “Hapishanede kalabilir” diyordu.
Aradan yıllar geçti. Geldik bugünlere...
ÇOK GİZLİ KOSOVA OPERASYONU
MİT’in özel uçağı sabaha karşı Priştine Uluslararası Adem Yaşari Havalimanı’na iniyordu.
Uzun süredir Kosova’nın başkenti Priştine’de çok gizli bir “izleme/araştırma” görevi yürütülüyordu.
FETÖ davasından aranan çok önemli bazı isimler, Priştine’den ABD ve Avrupa’ya örgüt elemanlarının kaçışlarını organize ediyorlardı.
Uzun süren izlemelerden sonra 6 kişi tespit edilmiş, kaldıkları yerler belirlenmişti.
Kosova polisiyle birlikte bir operasyon hazırlanmıştı.
Aynı gün gece yarısı MİT’in uçağı, Kosova’dan getirdiği 6 şüpheli ile birlikte İstanbul’a iniyordu.
Yakalananlar arasında bir de doktor vardı.
Doktor Osman Karakaya...
Şu tesadüfe bakın ki...
Dr. Karakaya Ergenekon soruşturmaları sırasında İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda çalışıyordu.
Ve soruşturmalar sonucunda ortaya çıkan gerçek...
Avukat Dilek Helvacı’yı isyan ettiren Adli Tıp Kurumu raporunun altında Dr. Osman Karakaya’nın imzası vardı.
Evet arkadaşlar...
Dün Kılıçdaroğlu’nun ziyaretinde ak saçlarıyla gördüğüm doktor, Başkent Üniversitesi’nin kurucusu Mehmet Haberal’dı. Türkiye’nin ilk organ nakillerini yapan doktordu.
Ergenekon kumpasında yatmıştı.
MİT’in Kosova’dan operasyonla getirdiği doktor Osman Karakaya ise Haberal’ın giderek kötüleşen sağlık durumuna rağmen hapishanede kalmasını sağlayan raporu yazan kişiydi.
Kim bilir başka kimler bu raporlarla hapishanede hastalıktan kırıldı gitti...
İşte iki doktor... İki insan... İki hayat...
Ne acı değil mi?
DEPREM TARTIŞMASI
CNN Türk’te Hande Fırat’ın programında konuklar birbirine girdi.
Konu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun enkaz kaldırma çalışmaları sırasında battaniye taşımasıydı. Bu görüntüyü PR olarak yorumlayanlara şaşırdım. Yahu arkadaşlar, deprem gecesinden bugüne kadar Bakan Soylu’nun kaç saat uyuduğunu biliyor musunuz? Bırakın battaniyeyi... Soylu’nun battaniye ile PR yapmaya ihtiyacı mı var?
Aynı şekilde, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Manisa’da deprem çalışmaları yaparken almıştı haberi. Aynı gece evine bile uğramadan İstanbul üzerinden Elazığ’a geçti. Eve gidip gömleğini bile değiştiremedi. Lütfen çalışanlara, fedakârlık yapanlara biraz saygı... Lütfen yiğidin hakkını yiğide verin...
İmamoğlu ve kayak: Ekrem İmamoğlu’nun kayak tatiliyle ilgili verdiği cevaplara baktım. Çok zorlama. Yeni nesil siyaset falan... Hangi nesil, ben anlamadım. İnsanlar enkaz altında inlerken kayak tatiline giden böyle bir yeni nesil siyasetçinin dünyada örneği var mıdır?
Pişman değilmiş gibi yapsa da... İçinden mutlaka şöyle diyordur:
“Keşke o gün eşime ‘Sen çocukların yanına kayağa git. Ben burada kalıyorum, sonra sizi alır dönerim’ deseydim.”
Bin türlü laf anlatıp yeni nesil siyaset ve dürüstlük tanımlaması yerine, “Enkaz bölgesinden kayak merkezine gitmeseydim daha iyiydi” demek neden bu kadar zor...
Paylaş