Paylaş
Seçim döneminde söyledikleri bunun işaretiydi. Seçildi. Cumhurbaşkanı oldu. Ve şimdi resmen konuştu:
“Türkiye ile KKTC iki kardeş ülkedir...”
Bu sözler, “anavatan/yavruvatan” tanımını zorlayan, hatta bitiren bir ifade.
Nitekim daha ilk dakika Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan sert bir mesaj gönderiyor:
“KKTC Cumhurbaşkanı’nın ağzından çıkanı kulağının duyması lazım.”
Bu ağır ifadeler ilişkileri nereye götürür?
Bunu göreceğiz. Ama en azından bir “kardeşlik başlangıcı” olmadığı açık.
RUM TARAFINDAN DESTEK
Olayın öteki yakasında...
Rum Kesimi Lideri Anastasiadis’ten Akıncı’ya sıcak bir tebrik telefonu geliyor.
Akıncı bu telefonu şöyle özetliyor:
“Sayın Anastasiadis ile aynı kuşağın insanıyız. Kendisine dedim ki...
‘Bizden önceki kuşakların bu adanın sorunlarını çözmesini çok arzu ederdik, olmadı. Eğer biz de çözemezsek bizden sonraki kuşaklar için daha büyük yük haline gelebilir.’ Evet, bunu ona söyledim, o da aynı görüştedir. İlk fırsatta görüşeceğiz.”
Öyle anlaşılıyor ki, Cumhurbaşkanı Akıncı, BM ile temaslarda doğrudan rol oynayacak.
Çözümde inisiyatif almak isteyecek.
Bu durumda Ankara’nın bugüne kadar KKTC’yi bağlayan politikası, anavatan pozisyonu değişecek mi?
Ankara’nın eli zayıflayacak mı?
Bunlar keskin sorular.
Akıncı ısrar ederse ciddi bir krize dönüşebilir.
TÜRKİYE KÖKENLİ
KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanı, “anavatan/yavruvatan” tanımını, “iki kardeş ülke” statüsüne taşırken bir başka kavrama daha yer veriyor.
Konuşmasının bir yerinde “Türkiye kökenli yurttaşlar” tanımını kullanıyor.
Özetle şöyle diyor:
“Seçim döneminde Türkiye Cumhuriyeti kökenli yurttaşlara, ‘Akıncı’yı seçerseniz Türkiye ile kavga edecek, belki de maaşlar ödenmeyecek, bavullarınızı hazırlayın, sizi gemilere doldurup gönderecek’ gibi sözler söylediler. Türkiye kökenli yurttaşlar buna güldü.”
İşte buraya dikkat...
Bir kavram değişikliği daha var!
“Kıbrıs Türkleri” yerine, “Türkiye kökenli yurttaşlar”...
Bu tanım da Ankara’nın pek alıştığı bir tanım değil.
Bu tanım bana Almanya’da yaşayan Türkler için Alman devletinin kullandığı, “Türkiye kökenli Alman vatandaşları” ifadesini hatırlatıyor.
Yani kaynağı var!!!
Peki, Ankara “Kıbrıs Türkleri” kavramından, “Kıbrıs’ta Türkiye kökenli yurttaşlar” ayrımına geçmeye ne kadar hazır?
Kendi içinde, yeni anayasa çalışmalarında “Anayasal vatandaşlık” tanımını tartışan Türkiye, bu tartışmanın benzerini Kıbrıs’ta da yaşar mı?
KKTC’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın politika ve tanım değişikliklerine karşı Ankara ne yapacaktır?
Meşruiyetini tartışabilir mi?
Eğer Ankara, yıllarını KKTC’yi ayrı bir devlet olarak dünyaya tanıtmaya harcadıysa...
Seçilmiş Cumhurbaşkanı Akıncı’nın meşruiyetini tartışmaya açmaz.
Akıncı belli ki, artık Ankara’dan “yavruvatan” muamelesi görmek istemiyor.
Kendisi bizatihi bir kimlik ve yönetim olarak BM’nin karşısına oturmaya hazırlanıyor.
Neresinden bakarsanız bakın, Türkiye’deki köken, kimlik ve aidiyet tartışmasına “Anavatan/yavruvatan” tartışması da eklendi.
İster tatlıya bağlansın ister bağlanmasın... İsterse Akıncı sözlerini düzeltsin... Bu bir “sindirim sorunu” yaratacaktır...
Ve şimdi...
KKTC’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı artık, “Kardeş ülke” statüsü öngörüyorsa...
Bunun da farklı diplomatik sonuçları olacaktır.
Yani... Türkiye birkaç kez müzakere resti olarak “gerekirse ilhak” demişti.
Şimdi KKTC’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın bu tanımından sonra “gerekirse ilhak” diyebilir mi?
Derse, inandırıcı olabilir mi?
Cumhurbaşkanı Akıncı bu kadar köklü değişiklikleri telaffuz etmeden önce, Ankara ile istişare etmediyse, bu da ayrı bir “güven sorunu” demektir.
Daha da ötesinde Ankara kendisini sırtından hançerlenmiş olarak düşünebilir.
Bütün bunlar Kıbrıs’ta çok kritik bir dönemin işaretidir. Ciddidir. Bir “oldu bitti tehlikesi” olarak algılanabilir.
Eminim şimdi bu sorular, Dışişleri Bakanlığı’nın “ilgili koridorlarında” ciddi şekilde yankılanıyordur...
Ve oradaki diplomatları duyar gibi oluyorum:
“Daha sözde soykırım krizi bitmeden... Bir KKTC kalmıştı.”
Paylaş