Paylaş
Kara savaşıdır bu.
Cephe savaşı.
Tuzaklarla, pusularla...
Her türlü alçaklıkla
savaştır bu.
Ama bakıyoruz, El Bab’da karadan savaşan başka bir güç yok.
DAEŞ’in belkemiğinin kırılacağı yer El Bab’dır.
Bunu Pentagon da gördü ki...
Kısa süre önce El Bab’a hava saldırısı yapacağını açıkladı.
Ve Türkiye, kuzeyden El Bab’a kara savaşı başlatırken... Bekledi ki koalisyon güçleri de havadan vuracak.
Ama nasıl olduysa oldu, Türkiye karadan yüklenirken, batıdan vurması beklenen ABD aniden vazgeçti.
Ve DAEŞ, batıya kaydırdığı güçlerini kuzeye yani Türk askerinin karşısına dikti.
İşte budur Fırat Kalkanı harekâtındaki beklenmedik durum.
Kayıplarımız arttı elbette.
Şimdi bu gözü dönmüş, çağdışı yaratık Reina’yı, Dolmabahçe’yi vuruyor.
Çünkü zaman kazandı.
Bunları şunun için yazıyorum...
Ankara’da konuya hâkim bir yetkiliyle sohbetimizin sonunda çıkan şu cümlenin altını doldurmak için:
“Kara savaşı verilmeden, yalnız havadan vurarak DAEŞ’i bitiremezsiniz.”
Yani...
NATO taşın altına elini koymalıdır.
Dahası NATO artık kendisini yeniden tarif etmelidir.
Görev tarifini yeniden yapmalıdır.
Sovyetlere karşı kurulan NATO’nun varlık gerekçesi değişmiştir.
NATO, Sovyetler Birliği’ni ‘özgür dünyaya’ bir tehdit gördüğü için kurulmuştu.
Şimdi bu tehdidin adı global terördür.
YAŞAM CEPHESİ
Din maskesiyle yayılan bu çağdışı terör örgütü, özgür dünyayı açıktan tehdit etmiyor mu?
Berlin’de Noel’i kutlamak isteyenlere saldırıyor.
Nice’te öyle...
İstanbul’da insanların özgürce yaşam haklarına saldırıyor.
Bu da cephedir.
İnsanların dilediği gibi seçme ve yaşama hakkına karşı açılan kanlı bir cephedir.
NATO bu cepheyi kabul etmeli ve görevini yapmalıdır.
Ankara’nın beklentisi budur.
- Peki bu beklenti diplomatik olarak gerekli yerlere iletildi mi?
Hem de en üst düzeyde iletilmiş durumda.
İşte bu noktada, Reina saldırısından sonra Obama’nın ‘Türkiye’ye yardım’ teklif etmesi tuhaf olmuyor mu?
El Bab’a söz verdiği hava saldırısını yapmadığı için Türkiye’yi beklenmedik bir durumla karşı karşıya bırakan ABD’nin bu ‘yardım’ sözü havada kalmıyor mu?
İşte o nedenle Ankara’dan süzdüğüm şu sözün önemi artıyor:
“Yardım edeceksen, taşın altına elini koy. DAEŞ kara savaşı olmadan bitirilemez.”
Tabii burada başka sorular da var:
- Acaba ABD, Afrin, Menbiç hattından El Bab’a doğru YPG’ye bir kanton sözü vermiş olabilir mi? O nedenle Türk askerinin oradaki varlığından rahatsız olabilir mi? Bu nedenle hava saldırısını durdurmuş olabilir mi?
Gördüğüm kadarıyla üç tane ‘olabilir mi’ sorusundan, ‘elbette olabilir’ cevabı kolayca çıkıyor.
İnsanların özgürce yaşama hakkına karşı açılan bu kanlı cepheye karşı özgür dünyanın askeri gücü olan NATO’nun artık bir şeyler yapması gerekiyor.
Yoksa, “Bizim çocuklar ölmesin. Oradaki Türkler, Kürtler, Araplar ölsün” kurnazlığı, sömürge çağlarından kalan hastalıklı bir düşünce olarak, insanlığı daha acılı günlere götürecektir.
O nedenle Ankara’dan gelen bu ses yerini bulmalıdır:
“Kara savaşı olmadan DAEŞ belası bitirilemez.”
Paylaş