Paylaş
BEN o dar sokağı geçerken onlar koşarak kerpiç duvarlı evin dibinde durdular.
Kış kuşları gibi.
Sığırcıklar gibi.
Belki de çıplak ayaklarıyla, gelincik tarlaları arasında, yemyeşil bir yoksulluk gibi uçan kırlangıçlar gibi...
Durdular.
Bilal, Sevin, Yakup, Hira...
Durup bana doğru gülmeye başladılar.
Dağ köylerinin rüzgarına tutulmuş bütün şehirliler gibi sordum:
- Senin adın ne?
Simsiyah gözleri yukarı doğru yükseldi.
Kafamı kaldırdım.
İki kat yukarıda kerpiç bir pencereden, güler yüzlü genç bir kadın bize bakıyor.
Adı KADER...
Ama büyük şehirlerin “örgün toplantı”larındaki kadınların siyasete girmesi için çalışan KADER değil bu.
Sadece KADER...
Yani kaderi tek kişilik örgütüyle çizilmiş beş çocuklu bir KADER.
Batman’ın sarp dağları arasında sessiz ama mağrur bir kadın...
Kocası Elazığ’da inşaatlarda çalışıyor.
O Hisar Beldesi’nde kaderini beklerken anlayamadığım bir mutlulukla gülerek şöyle diyor:
“Ne yapalım KADER.”
- 5 çocuk yapmışsın.
- Evet.
- E nasıl geçiniyorsun?
Gülüyor:
- KADER...
Biz konuşurken uzaktan bir kadın daha yaklaşıyor. Elinde bir çocuk yanında üç daha...
- Adın ne?
- Edibe.
- Kaç çocuk?
- Yedi...
- Nasıl geçiniyorsun?
- KADER!!!
Penceredeki Kader aşağıdaki arkadaşının kaderini anlatıyor:
- 2 hafta önce kocasını kaybetti.
- Nasıl oldu Edibe?
- Evin önündeki kuyuyu temizliyordu. Düştü.
Seçim araştırması için geldim ya, dayanamayıp soruyorum:
- Kime oy vereceksiniz?
Penceredeki KADER:
- O bizde...
- Ama kimisi 600 lira diyor kimisi başka bir şey?
Edibe keskin:
- Bizim oylar satılık değil... Namustur!
Duydunuz mu ey şehir ahalisi?
Batman’dan KADER’i duydunuz mu?
Kürtçeyi daha iyi konuşuyor.
Ve tek göz odada, ama koskocaman bir yürekle benimle paylaşmak için ekmeğini bölüyor. Anladınız mı?
Korkmayın, memleketi bölmek istediği falan da yok.
Paylaş