Paylaş
Bozuk çünkü biz yemek yerken, eğlenirken, dizi seyrederken; boş saatlerinde evlatlarını kaybeden bir nesil haline geldik.
Habersiz saatlerde fidanlarını kaybeden bir nesil...
Bu yüzden bu cumartesi de aynı acılı sorunun peşine düşüyorum:
BDP’li Selahattin Demirtaş öyle bir söz söyledi ki...
Çırılçıplak bir söz.
Apaçık...
Bir türlü cevabı verilemeyen o meselenin “tomografisi”nden çıkmış bir söz.
Dedi ki; “Siyasete inandığım için buradayım, inanmasam zaten bugüne kadar başka yerde olurdum.”
Dikkat edilmesi gereken cümle budur işte:
- Peki neresi o başka yer:
“Dağ”.
İşte üzerinde düşünmemiz gereken kilit söz.
“Dağdaki silahlılar” ve “ovadaki siyasetçiler”...
Eğer “silah” yerine, “siyaseti” öneriyorsak, bu söz üzerinde düşünmeliyiz.
Çünkü aynı tabandan geliyorlar.
Çünkü o tabanda yıllarca siyaseti zorlaştıranlar, aslında bilmeden dağı kolaylaştırdılar.
BDP’nin içine düştüğü “sıkışmayı” gösteren bu söz aslında siyasetin üzerine doğru fırlatılan bir işaret fişeğidir.
İKİNCİ YAZI:
Kim çekecek elini tetikten?
BDP’nin devletle PKK arasına sıkıştığını gösteren bir başka söz daha var.
İki silah arasında kalan BDP’nin sözü:
“Eller tetikten çekilsin!!!”
Mesela ben soruyorum:
- Peki kim çekecek elini tetikten?
- Karakolda nöbet tutarken pusuya düşürülen o masum fidanlar mı?
- Uyurken kavrulan çocuklarımız mı?
ÜÇÜNCÜ YAZI:
Keşke BDP bunları yapabilse
1) Keşke dağa çıkan gençler konusunda, içten içe “Onlar da bizim için bir kozdur” demek sinsiliği yerine; cesurca tavır alsa...
2) Keşke Meclis’te kurulacak yeni anayasa komisyonunda etkin rol alsa.
3) Keşke PKK’nın elinde rehin tuttuğu çocukları geri getirecek bir görüşme sağlasa.
4) Keşke herkesten beklediği o “sivil ve demokratik cesareti” PKK’ya karşı da gösterebilse.
DÖRDÜNCÜ YAZI:
İmralı görüşmesinde ne oldu?
BDP’li Demirtaş’ın dilinin altında bir bakla var. Diyor ki:
- İmralı’da Öcalan’la devlet heyeti görüşüyordu. Barış için bir noktaya gelindi. Ne oldu da bozuldu? Orada neler konuşuldu?
Bana göre sorunun cevabı Demirtaş’ta var. Ama şimdilik soruyor:
- Ne oldu da diyalog bozuldu?
Doğrusu hepimiz merak ediyoruz. Ne oldu orada?
BEŞİNCİ YAZI:
Demokrasi yalnızca Kürtler için mi lazım?
SON dönemde beni rahatsız eden bir hava var.
Öyle bir “siyasi iklim” oluşturuldu ki...
Sanki bu ülkede demokratikleşmenin başarı ölçüsü yalnızca Kürt meselesinin çözümüne bağlandı.
Bunda hükümetin de hatası oldu.
Mesela dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın yaptığı toplantılar.
Aydınlar, yazarlar, sanatçılar toplandı, demokratikleşme adı altında yalnızca Kürt meselesine yönelik çözümler tartışıldı.
Yani Edirne’de ya da Niğde’deki bir doktorun demokratikleşme talebi yokmuş gibi görüldü.
Bu bir hataydı. Ve ne yazık ki; sivilleşme ve yeni anayasa tartışmaları gelip Kürt meselesinin çözümüne bağlandı.
Bu çok ciddi bir hatadır. Çünkü hiçbir demokratik yapı etnik temele göre belirlenemez.
Paylaş