Paylaş
“İstanbul ortadaymış. Acaba kim alır?”
Sonra anket sohbeti başlıyor...
“Birkaç puan fark varmış.”
Ya da... “Falanca parti 2 puan önde ama yüzde 10 kararsızlar dağılmadı.”
Tabii benim de bir sorum var: “Dün Yenikapı’daki cumhur ittifakı mitingine katılan halkın heyecanı, aşkı, kalbinin atışı acaba anketlerde hangi grafikte vardır? Bu heyecan hangi soruyla anlaşılır?”
Ya da... “Halkın bu heyecanı hangi istatistiktedir?”
Böyle soruyorum çünkü... Anketlerde olmayan şey, heyecandır, duygudur, aşktır...
Yenikapı işte bunu gösterdi.
İstanbul’da çok ciddi bir heyecan dalgası yarattı.
Özetle: Yenikapı’daki cumhur ittifakı heyecanı, anketlerdeki kararsızlık uyanıklığının en kararlı karşılığı oldu...
İşte o nedenle hep sordum: “Yahu arkadaş... Bu kararsızlar nasıl bir grupmuş ki bir türlü karar veremiyor?”
Aslında bu heyecan ve aşk meselesini seçime katılan bütün partiler için söylüyorum.
O nedenle bu anketler heyecanı anlatamaz. Kalp atışlarını anlatamaz.
O yüzden tutmuyor arkadaş.
MİTİNGLERDEKİ KALP ATIŞI HİÇBİR ANKETE SIĞMAZ
Çünkü “heyecan sandığın katsayısıdır, çarpanıdır”... O yüzden “kararsızlar” diye bir sigorta uydurulmuş. Yani raporlar, tahminler tutmazsa “Kararsızlar dağılınca değişti” gibi bir uyanıklık... Yenikapı dün anketlerin ötesinde tam bir kalp atışıydı... Yani “sevda” sözü yerini buldu.
ADAYLAR VE PROJELERİ
Dikkat edin... Yine o “anket dedikoduları”nın arasında... Kimse adayların nitelikleri, projeleri üzerine konuşmuyor.
Tek soru şu: “Kim önde?” Oysa asıl sorulması gereken soru şudur: “Bugüne kadar kim ne icraat yapmış?”
Dikkat edin... İstanbul’da adaylar tartışmayı belirli bir çizgide tutuyor.
Kavga değil, siyaset yapıyorlar.
YILDIRIM VE İMAMOĞLU
Ekrem İmamoğlu’nu tanımam. Ama kavgasız, pozitif bir siyaset götürüyor.
Hakaret yok. Siyasetin kalitesini yükseltiyor. Hakkını vereceksek, bunu da iyi yapıyor.
Binali Yıldırım’ı ise yıllardır tanırım. Onun bir tarzı vardır.
Tane tane konuşur...
Ama iş projeye, yatırıma, hizmete gelince “yıldırım gibidir”...
Sabahın 5’inde şantiyede de gördüm...
Ankara-Eskişehir hızlı tren hattı yapılırken, sabahın ilk saatlerinde tren hattındaki patates tarlasına inip mevsimlik işçilerle sohbet ettiğine de tanık oldum...
Tahran’da Marmaray’ı anlatırken dinledim...
Kopenhag’da dünya deniz taşımacılığını anlatırken o heyecanı dinledim...
Tüp geçit şantiyesinde gözlerinin nasıl parladığını biliyorum...
Tunceli’den Karadeniz’e bağlanan otoyollardan Pekin’i Londra’ya bağlayan tren yollarına...
Onlarca havaalanına, havayollarına, denizyollarına ve son dönem Türkiye’nin dijital yollarına...
Alın ve akıl teri dökmüştür.
Ama gördüğüm kadarıyla, birileri onu “kavgaya ve sataşmaya” çekmek istiyor.
Onlar rakibe çamur atmayı siyasette “istekli olmak” zannedebilir...
Ama Binali Bey bu değildir...
CHP adayı Ekrem İmamoğlu da “kavgayı” seçmiyor.
Onun da idealleri var... Düzgün bir kampanya götürüyor...
Sonuçta ne olacak?
Vatandaş sandığa gidip, elini vicdanına koyacak.
Anket dedikodularını değil, aklını ve vicdanını dinleyecek...
KÜRT KÖKENLİ SEÇMENLER
Bir de şu söz var:
“Kürt kökenli seçmen ne yapacak?”
Yahu arkadaş, ben kısa süre önce Diyarbakır ve Siirt’te Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ı takip ettim.
Diyarbakır Meydanı’nda on binlerce insan PKK’yı lanetledi...
Bu bugüne kadar olacak bir şey miydi?
Bir devlet adamı gittiğinde şehirde korkudan kepenkler inerdi.
Şimdi bahar çiçekleri açıyor... Yol boyunca insanlar özgürce alkışlıyor...
Siirt’te yine öyle...
Hatta Erdoğan için atılan “yalan” da yine o meydanda yuhalandı.
O zaman “dedikodu”ya mı bakacağız? Gerçeğe ve vicdanımıza mı?
Elbette gerçeğe ve vicdanımıza bakacağız, çünkü bu seçimlerin sonucunu etnik kökenlerimize göre tahmin etmeye çalışmak ayıptır.
Arkadaşlar... Bu seçimlerin en büyük yenilgisi ne olacak biliyor musunuz?
Etnik köken üzerinden oy devşirmeye çalışanlar ile tarikat, mezhep üzerinden iş çevirmeye çalışanların yenilgisi olacak...
Demokrasi için ne güzel bir sonuç...
Paylaş