Ama ne bir heyecan var;
Ne bir istek;
Ne de içimizden gürül gürül akması gereken bir talep var.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek’le defalarca konuştum.
Sordum:
- Siz açıklamalar yapıyorsunuz; “hadi” diyorsunuz peki bu sözleriniz hiç yankılanıyor mu? Bir cevap alıyor musunuz?
Cemil Bey sesindeki üzüntü tonlarını hissettirmemeye çalışarak her defasında aynı cevabı veriyor:
- Yeterince ses yok.
Ben işte buna üzülüyorum.
Çocuklarımızın geleceğine doğru;
İlk kez bir “demokratik ufuk” yerleştirme fırsatı var. Bir sivil anayasa şansı.
Ama ne yazık ki o ses yeterince gelmiyor.
Nedendir bilmem.
Mesela üniversite rektörleri bilmem kaçıncı eğitim yılında cüppeleriyle ağır ve şatafatlı salonlarda toplantılar yapıyor.
Ancak o “sivil anayasa” bir türlü içlerine doğmuyor.
Çalışanların her kesimi özlük hakları için sokağa çıkıyor. Grev yapıyor.
Ama anayasal hakları için bir adım bile atmıyor.
Mesela doktorlar, sağlık çalışanları protesto ve grev hakkını ediyor.
Ama kendi “öz hakları” için ses vermiyor.
İşçi ve memur sendikaları “özlük hakları” için kıyasıya mücadele ediyor.
Ancak “öz hakları”nı belirleyecek olan sivil anayasa için kılını kıpırdatmıyor.
Siyasi partiler ilçelerinde illerinde kongreler yapıp yeni iktidar oyunları kuruyor.
Ancak o kongrelerden bir tek kez dahi bir sivil anayasa hazırlığı duyulmuyor.
Ne yazık ki medyada da aynı duyarsızlık var.
İşte ben buna üzülüyorum.
Halkın anayasasını yapmak için demokrasi tarihimizin en büyük fırsatı önümüzde duruyor; ama bu fırsatın farkına bir türlü varılamıyor.
İşte beni bu sessizlik sarsıyor.
“Halk” diyoruz,
“demokratik yaşam” diyoruz,
“sivilleşme” diyoruz.
Her toplantıda, her meydan mitinginde, her açık oturumda
“sivilleşme ve halkın anayasası” diyoruz.
Ancak daha bu sözler ağzımızdan çıkarken sonrasındaki o duyarsızlığa teslim oluyor.
İşte beni bu kahrediyor.
Diyorum ki;
Dünyanın en büyük ekonomisi de olsak;
Büyüme hızımız zirvelere de ulaşsa;
İstatistikler, rakamlar, pariteler, borsadaki kağıtlar bir grafik halinde gökyüzüne de yükselse;
Bu sivil anayasayı yapamazsak bunlar basit birer rakam olarak kalmaya mahkûmdurlar.
Ekonomik refah sivil bir anayasayla paralel yükselmedikçe;
En mutlu anımız bile yüzümüzde donuk bir gülümseme halini alacaktır.
Ve çocuklarımız rüyalarımıza girip soracaktır:
- Bizim özgürce yaşamamız için ne yaptınız?
İşte bu yüzden diyorum ki;
Bu defa fırsatı kaçırmayalım.
İşte bu yüzden diyorum ki;
Anayasa yapmak yalnızca anayasa hukukçularının işi değildir.
Anayasa halkın taleplerinden, moral değerlerinden, duygularından ve arzularından süzülen ihtiyaçların çizildiği bir tuvaldir.
İşte bu yeni yılda o tuvale öyle bir anayasa resmi çizmeliyiz ki;
Bu resim geleceğimize doğru dalgalanacak muazzam bir “demokrasi bayrağı”na dönüşsün.
Cephesiz, kansız, kavgasız, öfkesiz, nefretsiz, intikamsız bir zeminde; bu coğrafyanın ilk sivil anayasası için herkesi o resmi çizmeye davet ediyorum.
İKİNCİ YAZI
Bu davet bizim
UZUN zamandır düşünüyoruz ve hazırlıyoruz.
Önce Enis Berberoğlu ile konuştum.
- Acaba biz Hürriyet olarak sivil bir anayasa için ne yapabiliriz?
Dedik ki:
- Madem bu anayasa halkın anayasası olacak o zaman Hürriyet olarak en geniş katılımlı halk anayasası için kapılarımızı sonuna kadar açalım. - İki milyona yakın izleyicisiyle hurriyet.com.tr’nin bütün kanallarını sonuna kadar açalım.
Ve arkadaşlarımız çalıştı. Özel bir anayasa kanalı oluşturuldu.
Bu haftadan itibaren hurriyet.com.tr’de halkın anayasası için bir mecra bulacaksınız.
Editörümüz Anıl Demir’in koordinasyonunda o kanala girip değişmesini istediğiniz anayasa maddelerini işaretleyebilecek ve önerilerinizi yazabileceksiniz.
Bu konuyu Meclis Başkanı Cemil Çiçek’le de konuştum.
Çiçek, Hürriyet’ten gelen bu katkı için mutlu olacaklarını söyledi.
Dahası sizlerden gelen bu talepleri doğrudan Meclis’teki Anayasa Komisyonu’na ileteceğiz. Umarım ufacık bile olsa çocuklarımızın geleceğini parlatacak olan bu sivil anayasa hazırlığına bir katkımız olur. Ama bizim katkımızdan çok sizlerin katkısı önemli.
İşte bu nedenle diyorum ki;
Mesela bir sabah ekmek alır gibi...
Bir kahve içer gibi...
Bir dizi film izler gibi...
Sevgilinizle buluşur gibi...
Eşinize bir hediye alır gibi...
Arabanızın kontağını çevirir gibi...
Süt sağar gibi, balık tutar gibi, bir şiiri okur gibi...
Bir romanı bitirir gibi...
Gelin katılın bu anayasaya hazırlığına.
Sesinizi, aklınızı, ruhunuzu verin bu anayasaya.
Siz de yeni anayasaya katkı verin
Konuyla ilgili tüm soru ve görüşleriniz için andemir@hurriyet.com.tr adresinden Anıl Demir’e e-posta atabilirsiniz.
ÜÇÜNCÜ YAZI
Hakkâri’de bir sivil kahraman
BAKTIM doktorların bir bölümü isyan ediyor: “Yabancı doktorlar gelmesin!” diye.
Ama aynı anda baktım ki Hakkari’de genç ve kahraman bir doktor var.
Anestezi uzmanı olarak geldiği devlet hastanesine çok kısa sürede başhekim oluyor.
Nasıl mı?
Çünkü Hakkari’de ondan daha kıdemli olan doktorlar istifa edip gidiyor da ondan.
Mesela üç diyaliz uzmanı da hastaneyi terk ediyor. Kimse olmayınca o genç doktor başhekim oluyor. Bence başhekimden öte bir baş kahraman oluyor.
Peki yabancı doktorlar gelmesin diyen o doktorlar kendi şehirlerini yabancı buldukları için mi orayı terk ediyorlar?
Kim bakacak oradaki diyaliz hastası o kız çocuğuna?
Kim duyacak o çocuğun başında ağlayan annenin sesini?
Doğan Haber Ajansı görüntüleri geçti.
O genç kahraman doktoru diyaliz hastası çocuğun saçlarını okşarken gördüm ve sarsıldım.
Umarım orayı terk eden doktorlar da görür;
Ve utançtan sarsılır.
İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de “pahalı seansların doktorları”, profesörleri, uzmanları umarım Hakka-ri’deki o çocuğu görür ve sarsılırlar.
Ve en önemlisi diyorum ki;
Tıp fakültelerinde yalnız anatomi dersi verilmemeli.
Beden bilimine tamam. Ama ruhu olmayan bir bilime de hayır.
Anatomi dersinin yanında insan ve vatan sevgisi de mutlaka öğretilmeli.