Paylaş
Dünya görüşü ya da inançları yüzünden değil.
Siyasi bir gerekçeyle hiç değil.
Yalnızca bir yaşam rengi açısından sevindim.
Kıyafetinden saç stiline kadar bir modası var Sakık’ın...
Giyimine özeni var. Saçlarına özeni var. Aynayla olan sahici dostluğu kuvvetli.
Yemesine, içmesine, seçtiği renklere dikkat ediyor.
Kısacası hayata karşı bir stili var.
Ve işte böyle bir kişi, Ağrı belediye başkanlığına aday...
Ağrı’daki sokaklara, vitrinlere, Ağrılının yaşam renklerine aday.
Buna seviniyorum.
Ve en önemlisi...
Bunca acıya, bunca saldırıya rağmen o stili, o hayat estetiğini hiç kaybetmedi.
Eşi vefat etti, mezar yerine saldırdılar.
Oğlunu kaybetti, yıkılmadı.
Dostluğumuzdan öte, bu yüzden önemsiyorum Sakık’ın Ağrı’ya talip olmasını.
Oraya bir model olmasını.
Önemsiyorum, çünkü...
Kötü rol yapan beceriksiz aktörler gibi olan politikacıların sahici olmayan seçim sahnelerine inanmıyorum. Bakamıyorum. Kolpa geliyor.
Onların kıyafetlerinden konuşmalarına kadar “ucuz bir rol”e saplandıklarını görüyorum.
Çünkü kendileri gibi olmuyorlar. Meydanda kürsüye çıkınca ayrı, eve gidince ayrı.
Çünkü plastik oluyorlar.
Oysa bana göre, belediye başkanı demek, yalnızca yol-su-elektrik peşindeki adam değildir.
O şehre bir yaşam estetiği verebilmelidir.
Kendi yaşam estetiğini en azından...
Bu yüzden Sakık’ın Ağrı adaylığı önemlidir.
Ağrı gibi “uzak bir geri kalmışlığa”, Sakık’ın bir yaşam estetiği olarak talip olması ileri bir harekettir. Daha ilk konuşmasında, Öğretmen Remzi’nin dağa çıkışını ve ölümünü anlatırken kullandığı şu cümle bile yetiyor:
“Hepimizin cebinde bir acı var...”
Evet var...
Birer “gözyaşı kutusuna dönmüş kalplerimiz” için...
Siyasetin en geri sokaklarında bile...
Sakık gibi sahici hayatlara ihtiyaç var...
Kör kuyularda merdivensiz kaldı Hacer
VİRANŞEHİR’den geldi bu vahşet.
8.5 aylık hamile kadını kör kuyuya atıp öldürdüler.
19 yaşındaydı Hacer.
Aile büyükleri (nasıl büyüklerse) toplandı. Cezayı kesti.
Kuzenleri, Hacer’i 18 metrelik kuyuya atıp üstünü kapattılar...
Canlı canlı gömdüler yani.
Niye?
Töre dediler...
Ey cahil vahşiler.
Okusanız, sizedir bu mesajım ama...
Okumazsınız ki...
İmralı’daki basın toplantısı için merak ettiğim üç soru
KULİSLERDE çığ gibi büyüyor:
“Öcalan bazı gazetecilerle görüşecek...
Hükümete bir liste verildi. Onay bekliyor.”
Listenin verilip verilmediğini bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var.
Öcalan bir basın toplantısı yapacaksa eğer, aykırı sorular da sorulabilmeli.
Gazetecilik denilen o “saf habercilik”, bugün her kampa göre...
Ve her kapıya uygun birer “maymuncuk” haline gelebildiği için...
Doğrusu çok merak ediyorum:
1- Acaba İmralı’da böyle bir basın toplantısı olacak mı?
2- Olacaksa Öcalan kimleri çağıracak?
3- Adalet Bakanlığı kimlere izin verecek?
Paylaş