Paylaş
Söz boğazıma düğümlendi.
Tutuldum kaldım.
Oğlu annesine, “Ben savaşa gidiyorum” demiş.
Anne gözyaşlarıyla, “Gitme” diyememiş.
Gelini ağlayarak sarılmış...
Denizci dostum evine gidemiyor. Yollar kapalı...
Belli ki bütün Ukrayna yaşıyor bunu...
Kahraman Ukraynalı kadınlar en önde. Gençler sokak başlarında, eller tetikte... Yaşlılar korkusuz.
Ve Rus ordusu acımasız.
Roketler, füzeler, tanklar...
Ama bir millet direniyor işte...
Gençler direniyor.
Bir an kendimi onların yerine koydum. Oğlum savaşa mı gidiyor...
Aman Allah’ım...
Kimseyi vatansızlıkla imtihan etme...
Kendimi onların yerine koyunca elimden ne gelsin...
Ukrayna’nın Ankara Büyükelçiliği bir yardım hesabı açmış.
Hemen sarıldım telefona.
Girdim banka hesabına, yardım gönderdim.
Yüreğim biraz ferahladı.
Tıpkı Hz. İbrahim’i yakmak için yükselen ateşi söndürmek için su taşıyan o karınca gibi...
Karıncaya sordukları gibi sorsalar bana:
“Senin taşıdığın o su yangını söndürür mü? Niye uğraşıyorsun? Niye para gönderiyorsun? Koca Rus ordusuna karşı bir işe yarar mı?”
Ben de o karınca gibi cevap veririm:
“En azından safımı belli ediyorum...”
Evet, ben de işte aynen öyle yapıyorum...
Çünkü benim safım, demokrasiyle seçilmiş bir başkanın yanında olmaktır...
Benim tarafım; böyle bir Putin azgınlığına, zorbalığına karşı direnen milletin yanında olmaktır...
Benim tarafım; canı pahasına vatanını savunan o kadınların yanında olmaktır...
Bu coğrafyada tek kurtuluş savaşı vermiş bir milletin evladı olarak...
Benim safım: Ecdadımın yolunda, Mustafa Kemal ve arkadaşlarıyla dünyaya direnen milletimin tarihine yakışır bir yerde olmaktır...
Evet arkadaşlar...
Her birimiz bir karınca olsak...
Gönlümüzden ne koparsa göndersek...
Ve böylece göğüslerini füzelere siper eden o kadınların, o gençlerin üzerine gelen o şeytani ateşe karşı birer damla su olup yağsak...
Haydi arkadaşlar...
Gelin bugün, Hz. İbrahim’in safındaki o karınca olalım...
Paylaş