Paylaş
Adı dünya olsun. Merkezine Türkiye’yi koyalım. Şimdi olayları öteki tarafından da analiz edebilmek için, bazı kavramları yeniden tarif edebiliriz.
Sırasıyla gidersek...
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER: (BİRLEŞİK MENFAATLER) Dünyaya adalet getirmek için kuruldu. Ama vetonun adaleti oldu... Yani Birleşmiş Milletler dediğiniz, aslında 5 millettir. ABD, İngiltere, Fransa, Çin, Rusya... İşte bu beş ülkenin kurduğu güvenlik konseyinden onay çıkmazsa, BM karar alamaz. Dünyanın da kılı kıpırdamaz. Mesela, “Irak’ta diktatör var” der, ama Mısır’daki darbeye ve kana ses çıkarmaz. Kaddafi’yi diktatör diye devirir ama kadınlara ehliyet bile vermeyen Suudi Kralı’na silah satar. BM daha çok Birleşik Menfaatler olarak çevrilebilir. (Sakın bu birliğe kızdığımı sanmayın. Benim kırgınlığım daha çok parçalanmış mazlum kalpleredir.)
ARAP BİRLİĞİ: (AYMAZLAR BİRLİĞİ) Güdümlü petrol şeyhlerinin birliğidir. Petrole ayarlıdır. Varlıkları ve zenginlikleri, çıkardıkları petrolün BM güvenlik konseyi üyelerince nasıl dağıtıldığına bağlıdır. Mesela Suriye’yi ve Afrika’yı Çin ve Rusya tutar. Libya’yı Fransa. Kuzey Afrika’nın bir bölümü Irak ve emirlikler ABD ve İngiliz petrol devlerindedir. Tamamıyla duygusal bir ilişkidir. Arap Birliği’nin açılımı ise olsa olsa, Aymazlar Birliği’dir, ki lüks yatlar ve uçakların açık denizlerde keyif çattığı aç halkların birliğidir. Irak’ta, Mısır’da binlerce Arap Müslüman kanı dökülür. Ses çıkmaz. Tarih boyunca böyle olmuştur.
GÜVEN: Ne kadar çok tekrarlanırsa, o kadar çok güvensizlik var demektir. Güven artırıcı önlemler lafı daha çok, diplomasinin güvensizliği uzatma halidir.
SÜREÇ: Devrimci kararlar alınamadığı durumda, zamanın devreye sokulmasıdır. Ancak ne kadar çok tıkanırsa, konuşmalarda o kadar çok adı geçer.
BARIŞ: Genellikle silahların konuşmadığı anlar olarak tanımlanır. Ancak kalıcı barış için silahların susması yetmez. Demokratik devrimlerle birleşmezse kalıcı olmaz. Zaman kaybıdır.
BUNDAN SONRA NE OLUR?
Şimdi giderek karışan durumu yeniden analiz edebiliriz.
Eylül sonrasına doğru karşımızdaki muhtemel sonuç şudur:
Suriye’den Mısır’a kadar Birleşik Menfaatler’i(BM) şu anda harekete geçirecek bir menfaat oluşmamıştır.
MISIR: Mısır’da kan akmaya devam ediyor. Darbeyle gelen diktatörlük dünyanın önünde katliam yapıyor. Ve bu katliamlar meşrulaşıyor...
SURİYE: Çatışmalar Türkiye sınırına dayanmıştır. Bir Kürt özerk bölgesi söz konusudur. Esad bunu Türkiye’yi acıtacağını düşünerek desteklemektedir. Çünkü Türkiye karşı çıkarsa bölgedeki bütün Kürtleri karşısına alacak bir duruma düşebilir. Rusya ve Çin müdahaleyi veto ediyor. Rusya Esad’ı açıkça destekliyor. Çünkü Esad, Rusya’ya Akdeniz’e inmesi için iki liman vermiş durumda. Çin’den de silah alıyor. Birleşik Menfaat birliğinin iki üyesinin menfaati burada birleşiyor.
KÜRT BÖLGESİ: Geçen hafta şöyle yazmıştım:
Kuzey Irak’tan sonra artık bir de Kuzey Suriye var...
İşte oldu...
PYD temsilcisi Salih Müslim Kuzey Suriye’de yönetim boşluğu olduğunu söylüyor ve kuzeyde bir statü gerektiğini açıklıyor.
TÜRKİYE NE YAPMALI?
Şimdi okuma kılavuzundaki BM, Barış, Süreç, Güven gibi tanımları bizdeki haliyle okuyarak şöyle diyebiliriz:
Türkiye’nin bu aşamada BM kararlarını beklemeden bir inisiyatif kullanması gerekiyor.
Ama silahla değil demokrasinin gücüyle...
Bunun için de bölgedeki tüm Kürt oluşumlarla aracısız görüşebilir.
Mesela Suriye’den PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’in Türkiye ziyareti önemlidir.
Bu açıdan bakınca tekrar aynı noktaya geliyorum.
Rahmetli Özal’ın, “Kürtlerin hamisi bir cazibe merkezi olmalıyız” sözü...
KALEKOL YERİNE DEMOKRASİ KALESİ
Cep telefonunda Öcalan’ın resmini taşıyan Salih Müslüm’le görüşüp, Öcalan’ı hâlâ “İmralı” diye izole etmek, görüşme olanaklarını kısıtlamak, Ankara için sürecin boyutlarını daraltmaktan başka bir işe yaramıyor.
Çünkü bu süreç artık lokal bir süreç değildir. Bütün bölgeyi ilgilendirmektedir.
Erbil’de toplanan Kürt Konferansı’na katılanlara bakarsak, meselenin lokal boyutları aştığı, Türkiye sınırlarının ötesinde bir gerçeklik kazandığı açıkça görülüyor.
Bu açıdan Türkiye’nin yapması gereken şey, tam bir demokrasi atağıyla kalıcı barışı sağlayıp, başta Kürt bölgesi olmak üzere Suriye’den Mısır’a kadar Ortadoğu’nun demokrasi kalesini inşa ettiğini göstermesidir.
Halklara hissettirilmesi gereken şey “KIRMIZI ÇİZGİ” adı altında bir sınır ötesi askeri harekât değil..
Sınırlar aşan bir demokratik atılımdır. Onun yaratacağı cazibedir.
Köylere kalekol yapmak yerine, bölgenin demokrasi kalesini inşa etmek var.
Üstelik çok yakın...
Bir sivil cesaret mesafesinde...
Paylaş