Paylaş
Ve çok daha ötesinde;
Yüzde 50 sonucuna göre Erdoğan psikolojik açıdan fiilen başkandır.
Bundan sonrasına bakarsak;
Eğer demokrasiyi bir bilek güreşi olarak görmüyorsak, bu galibiyeti hizmete yönelik tam yetki olarak değerlendirmeliyiz.
Bu hizmetin çok önemli üç maddesi şudur:
1) Yeni Anayasa’nın toplumun tümünü kapsayacak şekilde hazırlanması.
2) Kürt meselesinin çözümü yolunda adımlar atılması. BDP’nin aldığı oyların, ihanetin desteği gibi görülmesi yerine, halkın tercihi olarak görülmesi ve bu doğrultuda Kürt meselesinin çözümünde, yeni anayasanın hazırlanmasında BDP’nin de katkısının alınması.
3) İşsizliğin çözümü...
Yeni dönemde 4 partili bir Meclis var artık.
İKİNCİ YAZI:
CHP’de iç tartışma
CHP beklediğini bulamadı.
Verdiği bütün özgürlük ve demokrasi mesajlarına, kadınlara yönelik vaatlere ve yeni kadrolara rağmen halktan beklediğini alamadı.
Pek bu nasıl bir sonuç yaratır?
Şimdi iki görüş çarpışacak.
Birinci görüş: Hedef yüzde 30’du. Bunu yapamadılar. Kurultaya gidilmeli...
İkinci görüş: Geçen seçimlerde yüzde 20 alınmıştı. Şimdi 25’in üzerindeyiz. Kısa zamanda bu kadar anlatılabildi. Bu şekilde devam edilmelidir.
Görünen odur ki;
CHP içinde yeniden bir “kurultaylar tartışması” başlayacak.
ÜÇÜNCÜ YAZI:
Halkın ahlak dersi
SON dönemde seçimin en çok konuşulan bir tek konusu vardı:
- MHP ve kaset skandalları.
Birileri seçime kısa süre kala MHP’yi çökertmek için düğmeye basmıştı.
Ama olmadı. Halk inanılmaz bir ders verdi.
Barajı aşamaz denilen Bahçeli, barajın üstünde.
Bu sonucun bir tek cevabı olabilir. O da şudur:
- MHP’nin programında, Bahçeli’nin söyleminde bir değişiklik yoktu. Ama kaset patladı. Ve bu kasetlerle MHP’yi baraj altına itmeye çalışanlara halk bir ahlak dersi vermiş oldu.
Dedi ki:
- Ben belaltı vuranlara, tuzak kuranlara, arkadan dolananlara prim vermem.
Bu cevap, milyonların katıldığı bir ahlak dersidir. Çünkü gelen oylar, MHP’nin programından çok o tuzağı kuranlara bir cevaptır.
DÖRDÜNCÜ YAZI:
Demokratik özerklik bölgeden onay aldı
BDP’nin son dönemde bir tek sloganı vardı:
“Demokratik özerklik.”
BDP’nin 20 milletvekilinden 36 milletvekiline yükselmesi kendi seçim stratejisi açısından bir “halk onayı” olarak görülecektir.
BDP bu değerlendirme üzerine yeni anayasa hazırlığı sırasında bu talebin sesini artıracaktır.
BEŞİNCİ YAZI:
‘Kâğıt mı aşağı gelsin ben mi yukarı çıkayım’
HÂLÂ görmediyseniz, Hürriyet WEB TV’den izleyin.
Tekerlekli sandalyesiyle merdivenin başında bekleyen engelli haykırarak soruyor:
“Yahu kâğıt mı aşağı gelsin yoksa ben mi yukarı çıkayım. Hangisi daha kolay?”
Başka birisi Turgutlu’dan çığlık atıyor.
Bir diğeri Ankara Çankaya’da okulun ikinci katına polislerin kucağında çıkarken öfke yağdırıyor.
Ah benim engelli kardeşim.
Ah benim çileli dostum.
Ah benim sakat demokrasim...
Seni başının üzerinde taşıyacak bir demokrasi için daha ne kadar bekleyeceğiz?
Bu insanlık için daha ne kadar yıla ihtiyacımız var?
Bir önceki seçimde yazmıştım:
- Köksal Toptan Lisesi’nde oy kullanmak için sandığa tam 123 basamak çıktıktan sonra ulaşabildim. Ya engelli vatandaşımız nasıl ulaşacak?
O zaman cevap yoktu.
Sonra toplantılar yapıldı. Sözler verildi.
Çankaya Köşkü’nde “engelleri aşma toplantıları” yapıldı. En geniş katılımlı seminerler düzenlendi.
Kanunlar çıkarıldı...
Ama yine gelip aynı “sakat demokrasi”ye takılıp kaldık.
Değişen bir şey yok. Oy kullandığım okulda bu defa önlem alınmış.
İkinci kata giriş için arka taraftan düzayak yol vermişler.
Ama bu defa da alt kata inmenin imkanı yok... Engelli vatandaş arka taraftan içeri giriyor. Ama oyunu kullanması için alt kata inemiyor.
Yine merdiven...
Yani bu defa da çıkmak değil, inmek zor...
Dün ajanslar yine oy kullanmak isteyen engelli vatandaşlarımızın çileli görüntülerini geçtiler.
Doğrusu merak ediyorum;
Bunun için kanuna gerek mi var. Genelgeye, tüzüğe ihtiyaç mı var?
Valiler neden buna dikkat etmez...
Mesela 89 yaşındaki kadının polislerin kucağında sandığa gittiğini gören Adana valisi acaba ne düşünür?
Ya da 1180 numaralı sandığın 2’nci katta olduğunu öğrenince, “Ben şimdi nasıl oy kullanacağım?” diye soran Naciye Başgör’e Turgutlu kaymakamı ne cevap verecek?
Bir cevabı olmalı...
Türkiye’den gelen bu “çileli görüntüler”in artık bir cevabı olmalı...
Bu sakat zihniyetin, bu vurdumduymazlığın. Bu rezaletin, bu engelli demokrasinin artık bir cevabı olmalı...
Yeter artık...
ALTINCI YAZI:
İlk kez böyle bir eylem oluyor
TAM 40 yıl önce dediler ki:
- Şu bizim köprümüzü yapın artık. Çocuklar okula, ahali sağlığına kavuşsun...
1972’de etüt çalışması başladı...
Her seçim döneminde gelip söz verdiler:
- Tamam ey Arifbey ahalisi, bu defa köprünüzü yapıyoruz.
Ahali oyunu kullandı. Söz vereni destekledi.
Seçim geçti.
Ve bir türlü yapılmayan köprünün altından çok sular aktı. Çocuklar yine okulsuz, köy halkı hastanesiz kaldı.
Dün baktım, Arifbey Köyü muhtarı Ercan Yıldız şöyle diyor:
- Artık kandırılmaktan bıktık arkadaş. Hürriyet köyüyle birleştik gelmiyoruz işte sandığa...
Ve kimse sandığa gitmedi.
Mesele şu:
- Şeyran Deresi, 500 metre uzaklıktaki Erzurum- Ağrı karayoluna olan köy yolunu kesiyor. Dereye bir köprü yapılsa mesele çözülecek...
Ama 40 yıldır yapılmıyor...
Öyle mi?
Kandırılmaktan bıkan ahali de işte bu yüzden sandığa gitmedi.
Böyle bir eylemi ilk kez görüyorum... Ama bilin ki ben de o köyde yaşasam gitmezdim o sandığa...
Paylaş