Uzunluğu 5 kilometre, genişliği ise 90 metre. Pilot olmayanlar için sıradan gibi gelen bu ölçüler havacılık dilinde
"askeri strateji" açısından muazzam bir ölçü. Neden mi?
Çünkü Türkiye’de, hatta dünyada bu genişlikte bir havaalanı yok.
Uzunluğuna gelince, Ankara’daki havaalanının uzunluğu bile yaklaşık 4 kilometre civarında.
Yani İstanbul gibi bir dünya başkentindeki pistten bile uzun Erbil’deki pist.
Bu pistle ilgili olarak havacılık konusunda uzman bir isim olan Doğan Haber Ajansı Genel Müdürü
Uğur Cebeci’ye sordum.
PARASI ABD’DEN
Cevabı şu:
- Bir havalimanında böyle bir en ve boy yalnızca ticari bir iş için olmaz. Dünyada bu ende bir pist yok. Askeri stratejik açıdan bakılırsa İncirlik’e gerek kalmaz. Peki Kuzey Irak’a neden bu kadar büyük bir havalimanı yapılıyor? Yapan iki firma ise Türk. Firmalar Türkiye’den izinli olarak inşaatı yapıyorlar. Peki inşaatın parası kimden çıkıyor?
Son günlerde bizi tehdit eden, bu yüzden reddettiğimiz, konuşmadığımız hatta
"terörist" ilan ettiğimiz
Barzani’den çıkıyor gibi gözükse de kaynak ABD Hazinesi. Şimdi yoruma gelelim... Kuzey Irak’a bu büyüklükte bir havalimanı yapılması, yalnız ticari amaçla olamaz. Belli ki burada çok ciddi bir askeri kullanım söz konusu. Yani Körfez’de, savaş gemileriyle yeterince hava ve lojistik üstünlük sağlayamayan ABD, bu havalimanını rahatça kullanabilecek. Peki bu ne demek?
1 Mart tezkeresiyle kazık yediklerine inandıkları Türkiye’deki
"İncirlik Üssü" için
"naz" çekmelerine gerek kalmayacak. Biliyorlar ki muhtemel bir İran savaşında Türkiye, İncirlik’i açmayacak. Bir anlamda
"alın İncirlik’inizi" diyecekler.
İRAN DÜŞÜNSÜN
Ya da artık bir talep gelmeyecek. Yani o çok kullandığımız
"Türkiye stratejik ortak" ifadesi zayıflayacak. En azından
"stratejik ortaklık" İncirlik’ten geçmeyecek. Bu da kısa ya da ortada vadede İncirlik’in sonu demektir. Diğer sonuç ise şu:
- Havaalanı 8 ayda bitiyor. Ondan sonrası İran’ın düşüneceği bir durum.CHP Lideri Güniz Sokak’a gidiyorsa bunun bir nedeni vardırGEÇEN hafta
Deniz Baykal’ın
Demirel’e yaptığı o
"nazik çağrı"yı yazmıştım.
Deniz Bey bu çağrıyı şöyle özetlemişti:
- Türkiye çok hassas bir dönemden geçiyor. Böyle bir dönemde Sayın Demirel’in parlamentoda olması çok önemlidir.
Düşünün ki ilk kez bir CHP Genel Başkanı, merkez sağın evine kadar gidiyor. İşte bu yüzden önemlidir
Baykal’ın Güniz Sokak ziyareti. Peki orada ne konuştular?
Kesinlikle
Baykal ne bir isim için icazet istedi, ne de
Demirel’e teklif yaptı. Dün
Deniz Bey’e soruyorum:
- Peki ne konuştunuz?
Cevap veriyor:
- Türkiye çok tehlikeli bir çatışma ortamına sürükleniyor. Olaylar ortada. Türkiye’nin bu durumdan demokrasi yoluyla çıkması gerekiyor. Bu iktidarı değiştirmesi gerekiyor. İşte bu kaygılarımızı paylaştık.
Tekrar soruyorum:
- Neden Demirel?
- Süleyman Bey demokrasi tarihimizin, siyaset tarihimizin bir çınarıdır. Kendisiyle bu kaygılarımı paylaşma gereği duydum. Bu yüzden gittim. Elbette bu ziyaret bir CHP Genel Başkanı’nın Demirel’in Güniz Sokak’taki evine ilk ziyareti olsa gerek. En azından ben 25 yıldır siyasette olarak ilk kez Demirel’in evine gidiyorum. Demek ki Türkiye o denli hassas bir noktadan geçiyor.
ORTAK DEMOKRASİ ZEMİNİ Evet, tekrar söylemem gerekirse
Baykal ve
Demirel’in oluşturduğu bu ortak
"anlayış zemini" parti amblemleri üzerinden yapılmaya çalışılan birleşmelerden çok daha anlamlı görünüyor. Çünkü Demokrat Parti-CHP mücadelesinden, CHP-AP mücadelesine, oradan DYP’ye kadar siyasi tarihimizin en önemli rekabeti,
Baykal’ın CHP Genel Başkanı olarak
Demirel’i evinde ziyaret etmesiyle çok önemli bir zemine oturuyor. Ortak demokrasi zemini. Üstelik amblem birleştiren DYP-Anavatan modelinin çatladığı günlerde.
Sizi biliyoruz artık buradan gidin
SİZE ilk ağızdan Ankara’daki en keskin yorumu aktarıyorum. Kuzey Irak’taki manzara şudur:
ABD, Kuzey Irak’taki güvenliği
Barzani’ye yani peşmergelere bırakmıştır. Oysa Şii bölgesinde Şiilere, Suni bölgesinde Suni güvenlik görevlilere bırakmamıştır.
ABD, Kuzey Irak’taki peşmergeleri ABD askeri gibi donatmıştır. O günden hemen sonra peşmergeler Türk askerlerinin yolunu kesmiştir.
Bunun anlamı şudur:
Sizi biliyoruz. Ve artık buradan gidin.
Yakında Barzani daha net bir şekilde Türk askerinin Kuzey Irak’ta yasal bir statüsü olmadığını söyleyecek ve tepki vermeye başlayacaktır.
Türk askerinin orada uluslararası bir statüsü olmadığı için Türkiye uluslararası zeminde bir hareket yapamamaktadır.
Türk askerinin oradaki varlığına karşı yeni provokatif eylemler olursa ne olacaktır?
Türkiye ile ABD bu konuda yeni görüşmeler yapma noktasına gelmiştir.
KOLAY TAHRİK ZEMİNİ
Evet, Ankara’nın derin kulislerinde beklenti grafiği bu tartışmalarla yükselmektedir.
Bunun anlamı ise şudur:
Türkiye, Kuzey Irak’ta çok kolay tahrik edilir bir zeminde durmaktadır. Son olarak koordinatörlük çökmüştür. İnisiyatif Türkiye’den çıkmıştır.Türk mühendisinden Türk uydusu
TÜRKİYE zor bir dönemden geçiyor ama iyi şeyler de var. Dün eski Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım’la konuşuyorum. Ve güzel şeyler duyuyorum.
Bu defa laf yok. Rakam var.
- 2002 de Türkiye’de internet kullanıcı sayısı 4 milyon kişi. 2007 başında bu sayı 20 milyona çıkmış. 2013’te hedef 50 milyon. Ve internetteki insanların yarısından fazlası 25 yaş altında. Yani seçmen nüfusunun çok büyük bir bölümü.
Yıldırım’ın projesine göre 2013’ten itibaren nüfusun yüzde 60’ı devletle işlerini internet üzerinden yapacak. Ve uydu...
Türksat 1 B yerine ikinci bir uydu 2008 başında atılıyor. Yurtdışında 30 Türk mühendisi bunun için çalışıyor. İkinci uydu yolda. Ve en önemlisi... Üçüncü uyduyu Ankara Gölbaşı’nda Türk mühendisler yapacak.
Soruyorum:
- Yaptıklarınızı bırakırsak gelecek için en önemli projeniz nedir?
Cevap veriyor:
- Bakın artık alın teriyle rekabet ve kazanma dönemi bitti dünyada. Şimdi artık akıl teri dönemi başladı. Yani bir uydu 200 milyon dolara mal oluyor. Bunun 30 milyon doları kaportaya gidiyor. Yani alın terine. 170 milyon doları ise yazılım... Yani akıl teri. Türkiye "alın teri"nden "akıl teri"ne geçerse mucize gerçekleşecek demektir. Tıpkı Kore gibi.
Binalı Yıldırım’ın
"akıl teri" kavramı, bütün siyasi kamplaşma ve husumetlerin üzerinde bir kavram.
Suriye sınırında tarihi bir gerçek
TÜRKİYE, Kuzey Irak çıkmazını yaşarken aklıma Apo’nun Suriye’den nasıl sınır dışı edildiği sorusu geldi. Konuyu en iyi bilen isim, dönemin Genelkurmay Başkanı Org.
Hüseyin Kıvrıkoğlu idi.
Anlattı:
- Bir eylem planı hazırladık. Çünkü sınırdan geçen teröristler sürekli olarak saldırıyordu. Demirel’e sunduk. Önce kabul görmedi. Ama sonra "tamam" dediler. Plan şuydu: Önce Suriye sınırı taciz edilecekti. Şam uyarılacaktı. Sabrın taştığı söylenecekti. Tacizler artacaktı. Askerimiz sınırdan girip bazı hareketler yapacaktı. Savaşsa savaş anlamına gelecek tacizlerdi bunlar. Nitekim sonuç alındı.
Benzeri bir durum şimdi Irak’ta var. Ne dersiniz, sizce böyle bir eylem planı uygulanmalı mı?