Paylaş
Kafalar feci karışık. Ve en önemlisi yorumlarda öfke var.
Nefret var. İntikam var.
Kongre salonuna bir APO posteri asılmış.
Öcalan’ın elinde güvercinler.
Demirtaş kürsüden açıkça söylüyor:
“Öcalan barış için muhataptır!”
İşte zor olan budur.
Bir yanda ölümler. Acılar... Gözyaşı ve kan... Sönen hayaller, tıkanan umutlar...
Diğer yanda devletin “Katil” diye tanımladığı bir kişinin “barış şartı” haline getirilmesi...
İşte bunu öfkeli insanlara anlatmak zordur.
Ama dünya tarihi göstermiştir ki, böyle büyük meseleler duygusal tepkilerle çözülemiyor.
Toplumsal öfkeyle, linç duygusuyla, nefretle aşılamıyor.
Bu yüzden devletlerin öfkeye ve duyguya hakkı yoktur.
CESUR SİYASETÇİ KİMDİR?
Bu meseleyi elbette siyaset çözecektir.
Peki kimdir o cesur siyasetçi?
O cesur siyasetçi, şehit cenazeleri üzerinden öfkeyi ateşleyen değil...
Bazen öfkeli bireylere rağmen, oy kaygısı gütmeden, barış için doğru bildiği yöntemi uygulayandır.
Bu yüzden siyasetçinin işi zordur.
Sana gelince ey öfkeli kardeşim...
Bana kızacaksın ama işte yine aynı şeyi söylüyorum.
- İnsani sorunları, yalnızca insansız uçaklarla çözemezsin...
- Sorunları, dürbünlü tüfekten bakarak göremezsin.
- Termal kameradan insan ısısını algılayabilirsin, ama kalpleri göremezsin.
Bu yüzden...
Öcalan’la bir görüşme olabilir.
Devlet bunun için vardır. MİT bunun için vardır. Bürokrasi bunun için vardır.
Eğer kan duracaksa, gözyaşı dinecekse...
Ve Türkiye silahların, cephelerin ötesinde, demokratik bir çözüme kavuşacaksa...
Devlet bu görüşmeleri yapmalıdır.
Dikkat edin, ayrı ayrı konuştuğumuzda hepimiz demokrasiyi, adaleti, barışı arıyoruz.
Peki nasıl bulacağız?
Benim bildiğim bir tek yol var:
- Şiddet kullanmadığı sürece insan her türlü düşüncesini söyleyebilmelidir.
- Düşüncenin açıklanması tahrik ve nefret unsuru olamaz.
Ve en önemlisi...
- Öfkeden, nefretten uzakta, gönüllere doğru çıkılacak yolculuklardır bizi bu coğrafi körlükten kurtaracak olan.
O yüzden diyorum ki...
Devletler öfkeyle, demokrasiler nefretle yaşatılamaz.
Paylaş