Paylaş
Birlikte çalışan önemli bir isim şöyle diyor:
“Kemal Bey bu seçim sonuçlarına göre delege imzası beklemeden kurultaya gitmelidir. CHP’nin kuruluş günü 9 Eylül de en uygun zamandır.”
Ancak genel merkezin açıklamalarından anlıyoruz ki Kılıçdaroğlu’nun böyle bir niyeti yok.
Peki şimdi ne olacak?
Eğer kurultay olmazsa, CHP, teşkilatların soru dolu bakışları altında ve kuşkulu bir genel merkezle yerel seçimlere mi gidecek?
Şu tarihçeye bir bakın.
Acaba kaç kurultay izledik.
Daha öncesinde Halkçı Parti birleşmesi...
SODEP...
İnönü-Baykal kurultayları. Otel lobilerinde delege trafiği.
Hesaplar...
Sonra Baykal’ın CHP’yi yeniden açması.
Ecevit bunu hiç kabul etmedi. Ve DSP’nin yükselişi.
Siyasette rekabet elbette önemli. Demokrasi ve seçim... Tazelenme...
Ama bakın kurultaylara.
Hepsinde aynı söz ve gerekçe vardır:
“Değişim ve yenilenme...”
Kurultaylarda “değişim” dendikçe, “yenilenme” sloganları patladıkça...
CHP sanki daha hızlı eskidi...
CHP’de “gençleşme” kurultayları yapılırken, Ecevit, onca yaşına rağmen DSP’yi iktidar yaptı.
Salonda delege içinde kazanıp sokakta halk karşısında kaybeden genel başkanlar zinciri, birbirine eklendi durdu.
Bir siyasi partide bu delege hesapları başladımı bir kere.
İflah etmiyor.
Sonra vaziyeti idare etme formülleri başlıyor:
“Kasıma kadar İsmet Abi...”
“Bir süre Hikmet Abi” formülleri...
İşte geldik bugüne...
CHP Genel Merkezi imza sayısını başka açıklıyor.
Kurultay isteyen İnce tarafı başka...
Bir genel başkan yardımcısı “470’i zor bulurlar” diyor.
Bir muhalif ise şöyle diyor:
“500 delegenin kurultay istiyor olması en azından bir mesaj değil midir?”
Ben Kılıçdaroğlu gitsin, o gelsin, şu gelsin noktasında değilim.
Yalnızca bir “siyasi irade” noktasındayım..
Biliyorum ki...
Muhalefet iradesi olmazsa, demokrasi topaldır...
Zaten garip olan soru şuydu:
“Muharrem İnce kazansaydı ne yapacaktı?”
“Bakanları Kılıçdaroğlu mu atayacaktı?”
“Koltuğu Kemal Bey’e mi bırakacaktı?”
“Kendi oyu partinin çok üzerine çıkmış olan İnce, doğal olarak ve fiilen genel başkan gücünde bir cumhurbaşkanı olmayacak mıydı?”
Şimdi cumhurbaşkanı seçilemedi ama bu defa da partinin üzerinde ciddi oy almış durumda...
Doğrusu bir rüzgâr da estirdi.
Sonuç olarak...
Halka göre değil de delegeye göre siyaset yapmanın bedeli ağır oluyor.
Halktan gelen mesajı, delege duvarında kırmaya çalışmak ne işe yarayabilir ki...
Türkiye, bütün kurum ve kurullarıyla tarihi bir değişim yaşarken...
CHP’nin halkın gönlü yerine, “delege duvarı”na “değişim” yazmaya çalışıyor olması sizce nasıl yorumlanmalı...
Paylaş