CHP’den gelen önseçim mesajı

CHP milletvekili adaylarının önseçim sürecinden hangi sonuçları çıkarmalıyız?

Haberin Devamı

En temel mesaj şu olmalı:
Önseçim parti tabanındaki heyecan katsayısını ve aidiyet duygusunu artırıyor. Halk iradesinin milletvekili seçimlerindeki yoğunluğunu yükseltiyor.
İster eleştirin ister övün...
Sonuç olarak CHP’deki önseçim, siyaseti bir nebze olsun yerelleştirmiştir. Merkezden atamanın yarattığı antidemokratik soğukluğun aksine, yerel siyaset iklimi daha da ılıman bir hale gelmiştir.
Elbette şu eleştirinin de haklı tarafları vardır: “İl ve ilçe teşkilatlarını genel merkez belirliyor. Üyeleri de o teşkilatlar oluşturuyor. Böylece milletvekili adayları genel merkeze bağlı olan teşkilat yapısının gücüyle sıralanıyor...”
Bu eleştirinin doğruluk payı da var. Ancak her ne kadar il ve ilçe teşkilatlarının etkisi de olsa...
Önseçim süreci parti tabanını daha diri ve heyecanlı bir hale getiriyor.
Bu nedenle CHP’nin önseçim süreci, siyaset ve demokrasimizin gelişmesi açısından çok değerli bir adımdır.
Kavgayı istemediler: Sonuçlar açısından en çarpıcı olanı, CHP üyelerinin büyük çoğunluğunun verdiği şu mesajdır: “İçeride kavga istemiyorum.. Proje, uyum ve iktidar istiyorum...”
Partinin bir dönem kuvvetli genel sekreterliğini yapan Önder Sav ve Hakkı Süha Okay’ın listeye girememesi...
Mustafa Sarıgül’ün ilk üç sırayı bulamaması...
Adnan Keskin’e çıkan oylar... Ve benzeri isimlerin durumu... Bu mesajın özetidir.
Baykal: Deniz Baykal istese kontenjandan aday olabilirdi. Sonuç olarak partinin genel başkanıydı. Ve iğrenç bir yöntemle ayrılmak zorunda bırakıldı. Ayrılmasaydı, Kılıçdaroğlu kurultayla gelebilir miydi? Bu nedenle kontenjanı kabul edip oturduğu yerden vekil olabilirdi. Ama öyle yapmadı. Önseçime girdi. Çalıştı... İkinci sırayı aldı. Kontenjan adayları için önemli bir mesajdır bu. İkinci sırada kalması da üyeler kadar, Genel Merkez’in Baykal’a verdiği bir mesaj olsa gerek.
İnce girseydi: Son kurultayda genel başkan adayı olan Muharrem İnce önseçime girseydi ne olurdu?
Partinin önde gelen birkaç ismine sordum. Ortak cevapları şu oldu: “İnce önseçime girse çıkamayabilirdi. Çünkü partililer iç kavga değil. Siyasi mücadele ve iktidar istiyor.”
Kadınlar:
Önseçimlerde kadın adayların yükselişi var. Özellikle üç büyük ilde kadın adayların sayısı yoğunlaşıyor. HDP’deki kadınların başarısı, CHP’yi etkilemiş görünüyor.
En temel mesaj: Eğer ileri demokrasi istiyorsak...
Eğer ‘lidervekili’ değil, ‘milletvekili’ istiyorsak...
Eğer halk iradesinin daha güçlü bir şekilde yansımasını istiyorsak...
Eğer atanmış siyaset yerine seçilmiş siyaset istiyorsak...
Siyasi Partiler Yasası’nı daha demokratik bir hale getirmeliyiz.
Yani Ankara’dan lider ve çevresi il teşkilatlarını seçiyor, il teşkilatları da lider ve çevresini seçiyorsa... Bu “al teşkilatım, ver liderim” durumu olmuyor...
Bu açıdan bakınca, AK Parti’nin getirdiği “üç dönem şartı” da demokrasi açısından değerli bir uygulamadır.
Seçim kaybeden gitmeli: Bu genel seçimlerin çok önemli bir özelliği var. Eğer Kılıçdaroğlu partisinin oylarını ciddi şekilde artıramazsa... İktidar alternatifi olamazsa...
Eğer Davutoğlu oyları düşürür ve hele iktidar şansını riske ederse...
Muhtemelen gideceklerdir.
Türkiye siyaseti, kaybeden siyasetçilerin halkla inatlaşma mekanizması olmaktan kurtulursa, bu bir demokratik devrim olur.
Bu arada şunu da söylemeliyim.
Bütün bunlar başkanlık sisteminde de olabilir. Yeter ki, halkın iradesi yönetime yansıyabilsin. Yeter ki, siyaseti mezheplere, cemaatlere, etnik kökenlere göre değil, bireyin özgür seçimlerine göre yapalım. Yeter ki, atanmış siyasetten seçilmiş siyasete geçebilelim. Yeter ki, herkesin dilini, inancını, kültürünü özgürce yaşayabileceği ve anayasal vatandaşlık bilincini yükselteceği böyle bir yeni siyaset anlayışı gelebilsin. Bu genel seçimler bunun umudu olsun...

Yazarın Tüm Yazıları