Paylaş
Adı, “BEYOĞLU SOHBETLERİ”.
Sohbet geleneği aslında İstanbul’un ta kendisi... İnanç ve insan zenginliği.
Her inançtan, her dilden, her kültürden, her ırktan insanların en samimi ve en sahici haliyle sohbeti.
Fikirlerin özgürce dile geldiği bir ortam.
Üstelik mekânı da çok anlamlı...
PERA PALAS...
Önceki gün konuk, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu idi.
Çavuşoğlu bütün samimiyetiyle her soruyu cevapladı.
Ama önce masadan bir not aktarmalıyım.
Bir ara Süryani Kilisesi’nden bir temsilci Bakan’ın kulağına bir şeyler söyledi.
Sonraki diyalog şöyle:
Bakan: “Olur mu öyle şey... Niye o kilise yapılmayacakmış... Bir dakika...”
Temsilci: “Evet, yer konusunda Vatikan izni gerekiyormuş...”
Bakan (Özel kalemine): “Lütfen hemen bu konuyu çözelim. Not alın. Hemen yarın... Gerekirse Vatikan nezdinde biz girişimde bulunup kilise için yer tahsisini çözelim.”
Ben önce ne olduğunu tam anlamadım.
Yanımda oturan Süryani Kilisesi’nden Yusuf Sağ’a sordum.
Sağ cevap verdi:
“Süryanilerin İstanbul’da kilisesi yoktur. O nedenle bir kilise arayışı oldu. Yeşilköy’de Vatikan’a bağlı bir vakıf arazisi var. Ancak bir türlü bürokrasi geçit vermedi. Gerçi oradaki papaz arkadaşımız çok iyi niyetli. Ama arsada bir de mezarlık olduğu için Vatikan’ın onayı gerekiyor. O nedenle Bakan Bey’den yardım istendi... O da büyük bir nezaket gösterdi. İşte insanlığın bu anlayışa ihtiyacı var.”
Evet, Yeşilköy’de yapılacak Süryani Kilisesi’nin önü, işte böyle bir Beyoğlu sohbetinde açıldı.
Mevlüt Bey’in bu tavrı, aslında insanlığın barış içinde yaşayabilmesinin en güzel örneğidir...
Keşke dünya bu olgunluğa gelse.
Çavuşoğlu’nun şu sözü de önemlidir:
“Bizim mutlaka o kilisenin yapımındaki engelleri kaldırmak için elimizden geleni yapmamız gerekir. Vatikan Büyükelçimizle de konuşalım. Niye? Çünkü biz her türlü inancın birlikte yaşayabileceğine inanıyoruz...”
Gerçekten de oturduğum masaya bakıyorum... Bir inanç zenginliği...
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Beyoğlu Belediye Başkanı Demircan, yanımda Türkiye Süryani Katolik Patrik Genel Vekili Yusuf Sağ, Türkiye Musevileri Hahambaşı Rav Isak Haleva, Türkiye Ermenileri Patrik Genel Vekili Aram Ateşyan, Süryani Kadim Metropoliti Yusuf Çetin, karşımda Patrik Bartholomeos...
Peder Sağ, Mardin’den binlerce yıl öncesinin kültürünü anlatıyor. Sınıf arkadaşı işadamı Zeynel Abidin Erdem...
Az sonra Orhan Gencebay, “Batsın bu dünya”yı neden bestelediğini anlatıyor.
İnanç ve düşünce zenginliği, bir Beyoğlu gecesini, sanki insanlığın bütün inanç iklimlerinden, düşünce renklerinden yapılmış bir tablo gibi aydınlatıyor.
Dikkat ettim, o gece her konuşmacı, barış içinde bir arada yaşama isteğini anlattı.
VE ÇAVUŞOĞLU
Dışişleri Bakanı’ndan aktarabileceğim başlıklar ise şöyle:
- AB artık Türkiye’ye karşı iyi niyetini ortaya koymalıdır.
- Ama bakıyorum, her konuda Türkiye’ye bir şeyler söyleyen AB mesela çıkıp da HDP’ye “Niye PKK ile arana mesafe koymuyorsun?” diye sormuyor.
- DAEŞ bizi neden hedef alıyor? Çünkü onların taban kazanmalarını bizim söylemlerimiz engelliyor. Müslümanlar arasında tutunamıyor. Çünkü böyle Müslümanlık olmaz diyen biziz.
- Ruhban Okulu’nun açılmasını ben de istiyorum.
- İDAM CEZASI... Bu konuda milletten gelen bir baskı var. Ama AB bizimle diyalog kuracağına yukarıdan bakan bir edayla açıklamalar yapıyor. Talimat verir bir üslupla konuşuyor. Bu da halkın tepkisini yükseltiyor. Oysa biz AB ile sürekli diyalogdan yanayız.
- Ama mesela bir PKK’lı ve DHKP’liyi İsviçre sınır dışı ediyor, Almanya alıyor... Bu nasıl bir standarttır!? Bizim sıkıntımız işte bu çifte standartta yatıyor.
Geceden bana kalan üç şey var:
Çavuşoğlu’nun inanç özgürlüğüne saygısı... Ve jesti...
Herkesin barış içinde yaşama talebi...
Türkiye’nin kendisini dünyaya anlatma yeteneğinin artırılması...
Paylaş