Bütün törenlerden uzakta Atatürk’ü yeniden bulmak

TENİS kortunun kenarından sessizce bize yaklaştı:

“Beyefendi merhaba. Biz İran’dan geliyoruz.”

Haberin Devamı

Yanında 11-12 yaşlarında bir kız çocuğu. Elinde raket...

Dedi ki; “İran’da kız çocuklarını erkek hocalarla çalıştırmıyorlar. Yasaktır. Tabii geri kalıyorlar. Burada çalışabilirler mi?”

Gökhan durdu. Ne diyeceğini bilemedi.

“Bilmem...” diyebildi o kadar. Sonra onlar konuşmaya devam ettiler. Kalamadım. Uzaklaştım oradan.

Çünkü İran’dan gelen adamın o sözleri, o minik kızın masum bakışlarıyla birleşip, dikenli tellerle, yasaklarla, lime lime edilmiş bir “hayat” olarak çöktü üzerime.

“Kız çocuklarına erkek hoca yasak...”

- Ne yapacaklar?

- Tenis öğrenecekler.

O sırada yaklaşık 17 kortta çocuklar hocalarıyla çalışıyor. Ukrayna’dan Mısır’a, Rusya’dan Belçika’ya, Ermenistan’dan ABD’ye, İsrail’den İtalya’ya, Türkmenistan’dan İsveç’e kadar kızlı erkekli 30 yabancı ülkeden tenisçiler gelmiş. Hemen hepsinin hocası erkek.

Haberin Devamı

Avrupa Tenis Federasyonu’na bağlı, G.D 12 yaş ve altı tenis cup turnuvasında mücadele ediyorlar. Ben de oğlum Kuzey nedeniyle oradayım.

Antalya’da Kaya Belek Otel’de Gökhan Dönmez müthiş güzel bir organizasyon yapmış.

Ve Akdeniz’in en güzel mevsimini yaşıyoruz.

Kortlarda çocuklar sanki bir karnavalın renkleri gibi uçuşuyor.

Sarışın, siyahi, çekik gözlü, kıvırcık saçlı, okyanus tenli çocuklar, insanlığın en güzel renkleri olarak tenis kortlarından yapılmış bu muazzam tuvale yerleşiyorlar.

Masmavi gökyüzünün altında bu cıvıl cıvıl manzaraya bakınca içimden şu sözler dökülüyor:

“Allah’ın bize verdiği bu tuvalde insandan daha güzel bir resim; çocuklarımızdan daha güzel bir renk olabilir mi?”

İşte böyle bir atmosferde geliyor o söz:

“Kız çocuklarına erkek hoca yasak!”

Ne acı?

Birden İran’da kocasını aldattığı için, boğazına kadar toprağa gömülüp taşlanarak öldürme cezasına çarptırılan Sakine’yi hatırlıyorum.

Ve o Sakine’nin dramı, şimdi Antalya’da, elinde raketiyle yanıma gelen bir kız çocuğunun bakışlarında yeniden karşıma dikiliyor.

Derin bir nefes alıyorum.

Ukraynalı Kız, Danimarkalı Romeo ile kahkahalar atıyor.

Türkmen çocuk, Rus arkadaşı Anna’yla smaç yarışı yapıyor.

Ve ben bu manzarayı içime çektikçe, yolunu Avrupa Birliği’ne çevirmiş bir ülkede yaşıyor olmanın ne demek olduğunu daha iyi anlıyorum.

Haberin Devamı

İçimden 23 Nisan’ı, 19 Mayıs’ı, 29 Ekim’i bugün kutlamak geliyor.

Mustafa Kemal’i 10 Kasım’da değil işte bugün anmak gibi.

Ama öyle, kara resim çerçeveleri içinde makam odalarına dekor olan Mustafa Kemal’i değil;
resmi geçit, tören ve okulların önündeki bronz büstlerden yapılmış Mustafa Kemal’i değil.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın duvarına asılarak tanınmaz hale getirilmiş o dev Mustafa Kemal rölyefi hiç değil.

Benim söylediğim; rotasını Avrupa Birliği’ne çevirmiş, demokrasiye inanmış, özgür bir toplumu isteyen Mustafa Kemal’i anmak gibi.

İşte öğretmenleriyle çocuklar tenis oynuyor...

- Peki bize yıllarca beden derslerinde neden “hazır ol-rahat, sağa-sola dön” talimi yaptırdılar?

- Neden?

Haberin Devamı

- Çünkü Mustafa Kemal’i ve Cumhuriyet’i, yalnızca bir “tören kıtası”na dönüştürdüler de ondan.

Akdeniz güneşinin altındaki kortlarda, dünyanın her yerinden gelmiş bu küçük tenisçilere bakınca İran’dan gelen o adamı ve küçük kızı çok daha iyi anlıyorum.

Ve bütün devlet törenlerinden uzakta; hedefi Avrupa Birliği olan bir ülkede, Atatürk’ü bulmanın ve anlamanın çok daha kolay ve gurur verici olduğunu söylüyorum.

Yazarın Tüm Yazıları