Paylaş
- Nerede?
- Güneydoğu’da.
- Çözüm yeri neresi?
- Parlamento.
- Peki parlamentonun Güneydoğu’sunda hangi partiler var?
Bakalım:
Bingöl: 3 AKP
Bitlis: 3 AKP, 1 BDP
Diyarbakır: 6 AKP, 3 BDP
Hakkari: 2 AKP, 1 BDP
Mardin: 4 AKP, 1 BDP
Muş: 2 AKP, 2 BDP
Siirt: 2 AKP, 1 BDP
Şanlıurfa: 9 AKP, 1 BDP, 1 Bağımsız
Şırnak: 1 AKP, 2 BDP
Tunceli: 1 CHP, 1 BDP
Van: 5 AKP, 2 BDP
Ya belediyeler...
Diyarbakır: BDP
Hakkari: BDP
Şırnak: BDP
Siirt: BDP
Van: BDP
Tunceli: BDP
Batman: BDP
İşte “liderler zirvesi”nin yapılmasına neden olan Güneydoğu sorununun
Meclis ve milletteki temsili budur.
Yerel ve genel oylar ortada... Üstelik bu oylar bir kez ya da tesadüfen verilmiyor. O halk belediye başkanlarını defalarca, bilinçli ve isteyerek seçiyor.
Peki buralarda CHP var mı? Yok... MHP yok... DSP yok. Saadet yok...
İşte bu nedenle bu manzarayı reddederek, görmezden gelerek çözemezsiniz diyorum. Daha da düğümlersiniz...
Ak Parti CHP ile görüşüyor. PKK’yı terörist örgüt ilan etmediği için BDP ile görüşmüyor. MHP zaten reddediyor.
Böylece bölge açısından Meclis’te temsil edilen ikinci parti devre dışı kalıyor. Peki bu durumda parlamentonun ortak bir zeminde çözüm üretmesini nasıl sağlayacağız? İşte asıl mesele de tam bu noktadadır...
Bölge halkını temsil eden ikinci parti parlamento zeminindeki çözüm arayışında yoktur... Bunu belki de bilinçli olarak tercih etmektedir...
Siyasetin kepenklerini indirerek oylarını kilitlemektedir. Çünkü o partinin grubunu Öcalan kurdurtmuştur. Partileri kapatıldığında sine-i millete dönüyorlardı. Öcalan “Meclis’e gelin” dedi ve geldiler.
BDP grubu böylece kuruldu. Yani grup başkanı fiilen Öcalan’dır.
Bunu da Ahmet Türk zaten açıklamıştı. İşte bu yüzden söylüyorum: “Sorun çok ağır ve derindir. Ve yalnızca güvenlik boyutundan ibaret değildir. Yalnızca silahla çözemezsiniz.”
Kızsak da, dişlerimizi gıcırdatsak da, başımızı ellerimizin arasına alıp sinirden çıldırsak da, her fırsatta Öcalan’ı öven BDP’liler sinir katsayımızın üzerine kezzap yüklü sözler dökseler de asıl soru ve sorun budur...
1) Çözüm için oturduğunuz masa iki bacağı olmadan nasıl düz durabilecek?
2) Açılım nasıl sağlanacak?
Tekrar söylüyorum; o milletvekilleri belediye başkanları tesadüf eseri seçilmiyorlar. Her genel seçimde, her yerel seçimde o halkın ısrarlı oylarıyla geliyorlar...
Orada halk bu partiyi seçiyor. O parti sürekli kapatılıyor. Halk bir daha seçiyor. Peki bu gerçekten nasıl kaçabiliriz? Bu gerçeğin aynasını yüzümüze tutmadan, nasıl bir yol arayacağız?
Kaleler, siperler yapıp kafamızı kumlara gömerek nasıl çözüm üreteceğiz... Nasıl kucaklaşabileceğiz? Nasıl dağları ovalara bağlayabileceğiz?..
YALNIZ SİLAHLA OLMAZ
Evet yalnızca silahla bir yere varılmaz diyorum... Çünkü tek sorun dağlarda değildir. Sınır ötesinden geliyorlar demek de yetmiyor. İstediğiniz kadar sınırlara özel birlik kurun, kalplerimizde giderek keskinleşen, duvarlaşan bu sınırları görmedikçe hiçbir şey değişmeyecektir...
Gönüllerdeki sınırlar kalkmadıkça, sınır ötesi acılar sürecektir.
İşsizlik çözülmedikçe... Perişan ettiğimiz hayvancılık gelişmedikçe... Tank yerine traktör göndermedikçe... Sorun daha da derinleşecektir... Bu yüzden çözüm yeri parlamentodur ve halkın temsil edildiği çözümlerdir...
Biliyorum, şimdi yine, “Ne demek istiyorsun Fatih Çekirge, teröristle el mi sıkışalım. Adam elinde silah geliyor bırakalım mı?” diye soracaksınız...
Elbette bırakmayalım. O şehitler, kolu bacağı kopmuş vatan evlatları ruhumuzda ne çeşit volkanlar patlatıyor, ne kadar derin kraterler, uçurumlar açıyor biliyorum. Tamam teröre karşı mücadele edilecek. Ama sorun yalnızca silahla çözülmeyecek... 30 yıldır süren bu kanlı takvimde toz duman, kan ve sayısız harekât. Bombalar, tanklar, jetler...
Gördük işte; nefretle doldurulan şarjörler, öfkeyle alınan kararlar bir yere varmıyor... Gönül almak yerine nişan almayı tercih ederek bir yere gidilmiyor.
İKİNCİ YAZI
Çağırıp, deseydi ki
DİYARBAKIR, Hakkari, Şırnak, Van il başkanlarını çağırsa... Dese ki; “Arkadaşlar AK Parti bizimle Güneydoğu meselesi için görüşmek istiyor... O görüşmede hanginiz olmak istersiniz? Ya da söyleyeceğiniz bir şey var mı?” Yapmadı bunu Kılıçdaroğlu...
Dikkat ettim... Yanında Önder Sav, Hakkı Süha Okay ve Kemal Anadol vardı.
- Acaba CHP içinde terör konusunda uzman bir isim yok mudur?
Ya da şu soru:
- CHP gibi sosyalist enternasyonal üyesi olan bir parti şöyle diyemez miydi: “Biz meseleye yalnızca terör ve güvenlik boyutuyla bakmıyoruz. İnsana odaklı bakıyoruz. Bu nedenle bölgeden il başkanlarımızı da getirdik... Ayrıca Meclis’te olan diğer partilerin bu görüşmede olmaması çözümsüzlüktür...
Bunu da demedi Kılıçdaroğlu...
Ne bir sınıfsal tartışma var. Ne insana yönelik bir çözüm arayışı... Ne kimlikler meselesinin gündeme getirilmesi...
Önder Sav’ın peyzaj mimarisiyle CHP’de tam bir “devlet adamı” ve “kanun hükmünde kararname görüntüsü” hakim...
Kılıçdaroğlu’nun sokağa çıkan hali, Ankara’ya ayarlı bir ekip tarafından bastırılıyor sanki... Sanki evcilleştirilir gibi bir Ankaralılaştırma var... Bunu da Önder Sav ve ekibi yapıyor. Örneğin Parti Meclisi’ne yeni giren hiç kimse yok ortada... Yalnızca Önder Sav ve Ankara Baro Başkanı’yken partiye aldığı Hakkı Süha Okay...
Mesela bir Süheyl Batum ya da Umut Oran... Belki Gülsüm Bilgehan... Yok hiçbiri...
Yani dese ki mesela; “Biz bu meselenin ekonomik boyutunu çok önemsiyoruz. O nedenle bölgeye Hurşit Güneş, Faik Öztrak gibi isimleri gönderdik. 1 ay orada çalıştılar. Bu toplantıya onları da çağırdık.”
Ama hayır söylenmedi...
Kılıçdaroğlu CHP manzarasına yalnızca kendi yüzünü ve Önder Sav’ın giderek büyüyen gölgesini yerleştirirse bu “evcilleşme ve Ankaralılaşma süreci” Güneydoğu sorununun çözümüne çok ciddi zararlar verir...
ÜÇÜNCÜ YAZI
Meçhul kadınlar anıtı
CUMARTESİ günü yazdığım “Meçhul kadınlar anıtı” yazısına gösterilen tepki beni çok umutlandırdı...
Tecavüze, tacize uğrayan çocuklar, küçük gelinler ve töre cinayetlerine kurban giden kadınlar için müthiş bir öfke var...
Antalya’da böyle bir anıt için kampanya açan kadınları kutluyorum...
Paylaş