Paylaş
1- BEŞ yaşındaki Ali Rıza’ya soruyorlar:
- Büyüyünce ne olmak istiyorsun?
Hiç düşünmeden cevap veriyor:
- Şarkıcı doktor olacağım.
Soranlar şaşkın.
5 yaşındaki çocuk nereden çıkarıyor bu “şarkıcı doktor” lafını...
Yine soruyorlar:
- Niye evladım?
O saniye cevap yok...
Küçük Ali Rıza bu soruya 5 yaşındayken elbette bir cevap veremiyor. Çünkü Ali Rıza akşamları lambası ısınınca çalışan radyodan her akşam şu anonsu duymaktadır: “Şimdi Doktor Alâeddin Yavaşça’dan şarkılar dinleyeceksiniz...” Böyle başlar işte...
“Şarkıcı doktor” Ali Rıza’nın hikâyesi...
İlkokul yıllarında elinden mandolini düşmeyen Ali Rıza, ardından kemana geçer.
İşte bu onun hikâyesidir...
“Şarkıcı Doktor” olmak isteyen 5 yaşındaki Ali Rıza tıp fakültesiyle konservatuvarı aynı anda bitirir.
Tıp ve musiki nasıl bir klasiktir... Birlikte nasıl yürütülür. Şimdi biraz gerilere gidelim:
İstanbul Radyosu 1949 yılında Harbiye binasında yayın hayatına başlar. Radyo müdürlüğüne de genç yaşta Dr. Nevzat Atlığ getirilir. Atlığ ilerleyen yıllarda Ali Rıza Kural’ın hocası ve yol göstericisi olur.
Böylece bir başka “şarkıcı doktor” da Ali Rıza’nın hocasıdır artık...
2- ‘MÜNİR NURETTİN’Lİ GÜNLER
Ali Rıza Kural bir yandan tıp okurken, müthiş bir heyecanla üniversite korosuna devam eder.
Ve bir cesaret gösterip İstanbul Belediye Konservatuvarı’nın sınavlarına girer. Ve hazırlık sınıfını atlayarak 1970 yılında okula başlar... Kolay değil... Bir yandan tıp, diğer yandan konservatuvar.
Belediye konservatuvarı Mecidiyeköy’de şatoyla villa arasında üç katlı muhteşem bir binadadır. Konservatuvarın yönetiminde de Rahmetli Münir Nurettin Selçuk vardır.
6 yıllık konservatuvarı 4 yılda bitiren Ali Rıza ilk solosunu Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde verir. Muhayyer makamında iki parça seslendirince salon alkıştan yıkılır...
3- HİÇ AKILDA YOKKEN ÜROLOJİ
Ali Rıza Kural konservatuvardan mezun olduktan sonra okuldan kopmaz. Yine böyle bir ziyarette Nevzat Atlığ önünü keser.
- Evladım, sen ne yapıyorsun?
Hocanın bu sorusu karşısında Ali Rıza şaşırır.
Hoca “tıp olarak hangi branşı seçeceğini” sorar ama Ali Rıza henüz bir karar vermemiştir. Doktor olacaktır ama...Aklı müzikte olduğu için, ona yakın olan kulak burun boğaz gibi bir dalı seçmeyi düşünmektedir. O tereddüt halindeyken Nevzat Atlığ beklenmedik bir teklif yapar ve onu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ndeki yakın dostu rahmetli ürolog Muzaffer Akkılıç’a yönlendirir.
Sonrasını Ali Rıza Kural şöyle anlatır:
“Cerrahpaşa tarihi bir binada yer alan eski bir klinik. Üroloji bölümüne merdivenlerden çıkarken amonyak kokuları gelmeye başladı. Kliniğin içi inanılmaz pis kokuyordu. Öyle ki burnumu tutmadan soluk almam imkânsızdı. Muzaffer Hoca beni çok iyi karşıladı. Şeker gibi bir insandı. Hemen ertesi günü işe başladım. Muzaffer Hoca’yı çok sevmiştim. Ama böyle idrar kokulu bir klinikte yıllarca çalışacağımı, burada ihtisas yapıp öğretim üyesi olacağımı o gün söyleseler, bunu hayal bile edemezdim...”
4- AMERİKAN ÜROLOJİ DERNEĞİ’NİN İLK TÜRK ONURSAL ÜYESİ OLDU
Evet arkadaşlar, bu hafta size içimizdeki mucize insanlardan birisini anlattım.
Gerçek şu ki... Ben de bu harika insanı bir sanatçı değil, önce bir doktor olarak tanıdım. Ama serde gazetecilik var ya.
Ameliyat yatağında bile “insan hikâyeleri” bizde merak yaratıyor.
5 yaşında bir “şarkıcı doktor” hayaliyle başlayıp...
Konservatuvarı bitirdikten sonra ünlü hocalarla çalışır. Konserler verir. Ve bugün dünya çapında bir üroloji profesörü olan Kural kısa süre önce de dünyanın en önemli üroloji derneklerinden Amerikan Üroloji Derneği’ne onursal üye seçiliyor.
Amerikan Üroloji Derneği bu yıl 118. kongresini Şikago’da gerçekleştirecek. Ve ülkemizden ilk kez bir ürolog bu ödülü almış olacak.
Dedim ya...
Prof. Dr. Kural yalnızca hayatları kurtarmıyor.
Sesiyle ruhlarımızı da tazeliyor.
Bana da hem doktorluk yaptı hem de dostluk. İnsan yaşamla ölüm arasındayken aslında şu iki şeye ihtiyaç duyuyor:
Güven ve moral.
İkisini de “şarkıcı doktorum” Ali Rıza Bey’de buldum.
5- DOĞAN HIZLAN’DAN DİNLERSEK
Hürriyet gazetesinin bir tarihi anlatılacaksa. Doğan Bey, o dilin alfabesi olur.
Odasına her girdiğimde bir kitap dağının arasından bakarak konuştuğum Doğan Bey, Ali Rıza Kural için şöyle demiş:
“Onunla beni Nevzat Atlığ tanıştırmıştı. Epeyce tanıdığım doktor müzisyen vardır... Ama onların hastası değil hayranı oldum. Ali Rıza Kural’ın ise hem hastası hem de söylediği şarkıların hayranı oldum...”
NOT: Bu yazıyı yazarken bir sağlık sorunu nedeniyle tanıdığım Prof. Dr. Ali Rıza Kural için hazırlanmış bir kitaptan faydalandım. Eşi Fügen Hanım’ın isteği ve katkılarıyla, Firuzan Gürbüz Gerhold harika bir esere imza atmış. Tamamını okumanızı öneririm. Ameliyatım sırasında bana destek olan başta Acıbadem Hastaneleri sahibi Mehmet Ali Aydınlar Beyefendi, Maslak Acıbadem’den Prof. Dr İlter Tüfek, Uz. Dr. Mustafa Bilal Tuna, Vaka hemşiresi Fevzi Can Çakmak ve Koordinatör Kerem Gürsoylu’ya teşekkür ediyorum. Gerçek dostlar tanıdım. Sağ olsunlar...
Paylaş