Paylaş
ADIYAMAN’da apartmandan bozma otelin kolonlarını kesen adam...
Mal sevdasına kapılmış, gözü rantla kör olmuş adam...
Tarım arazisine imar izni veren sorumsuz...
Aldığı o izinle kazandığı yetmiyormuş gibi bir de çimentodan çalan ahlaksız...
Yapı denetimi adı altında önüne gelene para karşılığı “olur” veren düzenbaz...
Her devirde iktidar partisine yanaşıp rant peşinde koşan yerel mendebur...
Eğer biraz vicdanınız varsa şu fotoğrafa bakar mısınız?
Depremden kurtarılan çocuklara Çeşme’de gönüllü öğretmenler terapi yapıyorlar.
İşte o sırada çocuklara diyorlar ki:
“İşte size istediğiniz gibi şekil verebileceğiniz çamurlar. Hayalinizde ne varsa yapmaya çalışın”
Bir bakıyorlar ki bütün çocuklar ev yapmış. Çatıları var. Bahçeleri var.
Ve “gülen evler”...
Evet pencereleri “göz”, kapısı “gülümseyen bir ağız” olan evler...
Örneğin...
Hatay’dan gelen 7 yaşındaki Duru Görüroğlu bir ev yapıyor ve sonra da şöyle diyor:
“Bugün çamurdan bir ev yaptım. Evin bahçesine de depremden yıkılan betonları yerleştirdim”
Duydunuz mu?
Duru ne diyor?
Ne kadar “duru” söylüyor...
Yalnız Duru mu?
9 yaşındaki Ecrin Revza da ev yapıyor... 11 yaşındaki Halil Efe yine öyle.
ASLINDA SÖZÜM SİZE DEĞİL
Çok iyi biliyorum ki siz “gözü paradan başka bir şey görmeyen”ler bu fotoğrafı görmeyeceksiniz.
Görseniz de Duru’yu önemsemeyeceksiniz.
Dönüp yine istiflediğiniz paraları sayacaksınız.
Acaba yaptığım bu düzenbazlıktan nasıl kurtulurum diye araştıracaksınız.
Belediyedeki görevimi nasıl kaybetmem...
Çevre Bakanlığı il teşkilatındaki görevimi nasıl kaybetmem...
Yapı denetim şirketi olsam da savcıdan nasıl yırtarım...
Bunu araştıracaksınız.
O yüzden benim lafım size değil.
Duru’nun sözü de size değil.
Biz Duru’yla birlikte sizden sonraki nesiller için konuşuyoruz.
Onlara bu ibretlik olayı anlatıyoruz.
Duru da zaten o çamurdan evi kendi kuşağı için yaptı.
Ben de zaten onlara güveniyorum.
BU DEFA YERDE KALMAYACAK
Ankara’dan aldığım izlenim gösteriyor ki:
Bu defa bu çürük binaları yapanlar, o zemin için izin verenler, kolon kesenler, tarım arazisine imar izni verenler öyle kolay kurtulamayacak...
Devlet şu anda depremzedelerin sorunlarını çözme derdinde.
Ama bir yandan da bu soruşturmalar yürüyor.
Ağır yürüyecek, aksak gidecek ama sonuçta sonuna kadar gidecek.
Bana söylenen bu...
Umarım bu defa böyle olur...
Duru’nun çamurdan evi hepimize ders olur...
AL OĞLUM BU YÜZÜKLERİ BENİ DE KİMSEYE SÖYLEME
BURASI Niğde’nin Dündarlı beldesi...
Sabah erken saatlerde Belediye Başkanı Mustafa Kamar’ın kapısı çalıyor.
- Buyurun...
İçeri bir nine giriyor...
Ağır adımlarla masaya doğru geliyor ve hiç oturmadan şöyle diyor:
“Evladım ben tek başıma kaldım. Buradan sonra nereye gideceğimiz belli. Dünyada bir tek şu iki yüzük kaldı. Rahmetli eşim ve benim nikâh yüzüklerimiz. Altındır. Al bunları sat, parasını da depremzedelere gönder. Benden de sakın bahsetme...”
Yaşlı hanım yine ağır adımlarla geldiği gibi çıkıp gidiyor.
Bir melek gibi gelip gidiyor.
İsim yok. Kimdir belli değil.
Başkan Kamar gözyaşlarını tutamıyor...
İşte yine geldik aynı noktaya...
Dünya mallarına hiç gitmeyecekmiş gibi çökenler...
Kazandıkça daha çok isteyenler.
Mala mülke betona teslim olanlar...
Duydunuz mu?
Paylaş