Bakan ‘Deprem riski yüksek’ diyor dere boylarına gökdelen dikiliyor

İstanbul bir risk şehridir.

Bu tamam.

Üstelik...

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, göreve geldiği günden bu yana İstanbul için bir ‘deprem uyarısı’ yapıyor.

Her fırsatta “Bugün de olabilir, 15 yıl içinde de olabilir” diyor.

Basının karşısına geçtiği her an, İstanbul ve deprem riskini hatırlatıyor. Uzmanlardan örnekler veriyor.

Kısacası “Deprem geliyor” diyor.

Tamam, bu uyarıyı anladım.

Böyle bir uyarı önemli ve yararlıdır.

Ama vatandaş ne yapsın?

Vatandaş eğitim almaktan başka ne yapabilir?

O konutları, inşaatları deprem riski açısından denetleyecek olan belediyelerdir...

Devlettir.

Levent’ten Bahçeşehir’e...

Köprü’den Maltepe’ye kadar bir bakın... Sıfır faizli gökdelen şantiyeleri ortada.

O gökdelenlere, inşaası süren 50 katlı yapılara kim izin veriyor?

Fay  hatlarına, dere boylarına 30 katlı rezidansların yapımı için izin verilirse...

İstanbul gibi bir deprem bölgesinde bu kadar gökdelen yapılmasına izin verilirse...

Denizi doldurup gökdelenler dikilmesine izin verilirse...

Sürekli olarak deprem uyarısı yapılmasının ne önemi var?...

Biz ne yapalım Sayın Bakan?

Sizin çok kuvvetli bir belediyecilik tecrübeniz var.

Umarım dere boylarına yapılan bu gökdelenlerin yarattığı risk için de bir çözüm bulursunuz.

Kim veriyor bu ruhsatları?

Vatandaşı deprem sırasında koruyacak olan belediye değil mi?

BİR ŞEHRİ YAŞATMAK

BU hafta sonu Erzurum’dan izlenimler var.

Terminal Caddesi’nden Palandöken’e doğru giderken öğreniyorum.

Aynı konuyu, Muammer Usta’da dinliyorum...

Kayak merkezi ve otellerin durumu...

İbrahim Polat geçen yıl otele ve kayak merkezine 36 milyon dolar yatırım yapmış.

Kış olimpiyatlarının Erzurum’a alınmasında Polat’ın bu yatırımının çok büyük etkisi var.

Erzurum demek kış demek... Kış sporları demek... Yazın spor turizmi... Dünyanın her yerinden futbol kulüpleri geliyor. Muhteşem bir hava... Serin, bol oksijen...

Rusya’dan, İran’dan turistler bunun için geliyor.

OlimpiyaPark’ta bir kez daha anladım ki...

Doğusundan batısına şehirler yatırımıyla, işadamıyla tanınıyor.

Bir dönem Adana ve Sabancı’yı düşünün.

Kayseri ve Vehbi Koç...

Konukoğlu Gaziantep’i bırakır mı?

Sarar ve Eskişehir.

Çanakkale ve Bodur...

Bursa’nın otomotiv markaları... Çağlar’ı, Yazıcı’sı..

Gelirken Keskinoğlu...

İzmir’in Yaşar’ı ve Arkas’ı..

Eğer bugün şehirler yükseliyorsa, oralardaki işadamlarıyla yükseliyor.

Sosyal hayata yapılan yatırımlarla, sivil toplum gücüyle yükseliyor.

O nedenle ben, şehirlerle birleşen markaları çok önemsiyorum.

GÖÇ KISKACI

Ama ne yazık ki göç bir kanser gibi şehirleri çürütüyor.

Köylerden gelen akın, köyleri kuruttuğu gibi şehirleri de köyleştiriyor.

İşte Isparta. Bir zamanların gülü, şimdi solgun...

Erzurum’da da böyle.

Kimle konuşsam özeti şu:

“Köylerden göç olunca Erzurum’un en önemli gelir kapısı olan hayvancılık da öldü. Eskiden dünyanın her yerine buradan et giderdi. Şimdi cağ kebabının eti Balıkesir’den geliyor.”

ANKETLER ANKETLER

Erzurum’da tesadüfen bir anket ağına rastlıyorum...

Kimin niye yaptırdığını söylemiyorum ama...

Anlıyorum ki...

Erzurum merkezli olarak Doğu Anadolu’da sürekli bir anket sistemi var.

Yani öyle 3 ayda bir falan değil. Sürekli ve çapraz  sorularla ilerleyen bir anket ağı bu.

Dinlediğim soruların özeti:

- Memnun musun, değil misin?

- Değilsen ne yapılmasını istersin?

Bu anketler daha çok halkın nabzını tutma amaçlı.

Yerel siyasetin de karnesi aynı zamanda.

ERZURUM OYLARI VE TAYYİP ERDOĞAN

İzlenim olarak kısa ve özet bir cümle:

“CHP-HDP yakınlaşması Erzurum gibi milliyetçi görüşün öne çıktığı bir merkez bölgede giderek Tayyip Erdoğan ismini yükseltmiş. Elbette 2019’a çok var ama şimdilik hava böyle.”

SON 24 SAATTE YAŞANANLAR