Paylaş
İki insan portresi.
Tesadüf bu ya son dakika tanık oldum.
AK Parti kongresinden bir gün önceydi.
Ankara Trilye Restoranı’nda karşılaştık.
Bir dostuyla baş başa öğle yemeği yiyordu.
O sırada Ankara onun ismiyle çalkalanıyordu.
“Ali Babacan’ı aday yapmıyorlar.”
Bir işadamı dostumuz masamıza davetliydi. Babacan’ı görünce gitti selam verdi.
Babacan’la göz göze geldik.
Yanımdaki gazeteci kardeşim, “Şimdi Babacan’a soru sormak isteyen kaç gazeteci vardır?” diye bir espri yaptı.
Baktım...
Babacan o her zamanki sakin yüz ifadesiyle konuşuyordu.
Biz de gidip böyle bir günde rahatsız etmedik.
Yemekleri bitti. Kalktılar. Korumalar ayaklandı.
Doğrusu işadamı dostumuz ve biz böyle bir günde o kadar uzaktan gelip bizi selamlayarak gideceğini beklemiyorduk.
Sonuç olarak, partisinde ‘kredi notu düşmüş bir vekil’ söylentisi Ankara’yı sarmıştı...
Moral bozukluğu olabilirdi.
Türk ekonomisinin 10 yıllık başarısındaki en önemli isim olarak “Partide kredi notu düşürüldü” dedikodularına maruz kalmıştı.
Sonuçta kalktı.
Geriye döndü. Onca masayı geçti. Gelip elimizi sıktı.
Baktım, yüzü biraz bulanıktı. Ama olsun... Yine hiçbir şey yokmuş gibi davranıyordu.
O gittikten sonra üçümüz birden aynı şeyi söyledik:
“Önce insan olacaksın. Hiçbir şey tesadüf değil.”
İnsan büyük haksızlıklara uğradığı zaman, hele siyasetçiyse kimseyi görmek istemez.
Kaçar gibi olur...
Babacan’ın farkı işte budur... El sıkmayı bileceksin... Sorumluluğunu son dakikaya kadar taşıyacaksın.
O yüzden şimdi diyorum ki...
“Parlamentoda olması önemlidir.”
İktisatçılığını bir kenara bırakın.
Babacan, önce demokratik bir terbiyedir.
BİR DAHA VEKİL OLAMAZ
Öteki isim sevgili dostum Mehmet Şimşek...
O da Türk ekonomisi için bir şanstır...
Onun da adı Babacan’la birlikte ‘gitti’ listesindeydi.
Hatta MKYK’dan da çıkarılmıştı.
Ankara “Şimşek’i aday yapmazlar” diye çalkalanıyordu.
Biliyorum ki... Arayan arayana...
Bu ülke için yaptıklarını kısmen de olsa paylaşmıştım. Bilmem gerekenleri dostça anlatmıştı.
O gün arasam ne konuşacaktık ki...
En fazla bir mesaj attım:
“Tenis oynar mıyız?”
Cevap:
“Para Kredi Kurulu var. Uzun sürmezse, tabii...”
İşte budur sakin olmak.
İşte budur koltuğa ayarlı yaşamayan siyasetçi örneği.
Ve işte budur son ana kadar devlet terbiyesi.
Çünkü son ana kadar onun da aday olmayacağı kesin diye anlatılıyordu.
O ise hiçbir şey yokmuş gibi yaşamaya devam ediyordu.
Şimdi yazının başına geliyorum.
Neden bu iki insanı örnek verdim?
İkisi de Türk ekonomisine inanılmaz katkılar yaptılar. Uluslararası finans çevreleri onların başarılarını kabul etti...
Ama gün geldi. Yerel siyasetin ‘azgın yapısı’ onların silineceği ihtimalini pompaladı.
En güzeli de nedir biliyor musunuz?
Öyle yürekler var ki...
Öyle başarılar var ki...
Hiçbir silgiyle silemezsiniz...
Paylaş