Paylaş
Olayları yerinde görmek. Araştırmak. Sormak. Taraflarla konuşmak.
Ajans şablonunda geçilmiş mekanik haberlerin ötesinde...
Orada olmak ve haberin merkezine insanı koyabilmek.
Acıları, isyanları, insan öykülerini yaşamak.
Gülden gitti, aylardır ne olduğunu anlayamadığımız Cizre olaylarını araştırdı.
Çocuklarla konuştu. Ahaliyi dinledi. Sokaklara kazılan ve ilçeyi bir labirent haline getiren hendekleri gördü.
Geceleri kimlik kontrolü yapan maskeli ‘Kaplan Timi’ni anladı.
Yani tarafsız bir gözle orayı ve oradaki insanları anlattı.
Hürriyet’te yayınlanan seri yazıları için tebrik ettiğimde Gülden, o hiç bitmeyen heyecanıyla şöyle dedi:
“İnanılır gibi değildi. Orada bir başka dünya var. Gündüz ayrı, gece ayrı bir dünya.”
DEVLET NE YAPABİLİR?
Gülden’in anlattıklarından anlıyoruz ki...
Devlet Cizre’de çok stratejik bir politika yürütüyor.
Yani istese o hendekleri aşamaz mı?
Kimlik soran maskeli timleri yakalayamaz mı?
Elbette hendekleri aşar... O timleri yakalar.
Ama belli ki, barış sürecinin bu en kritik döneminde böyle bir tahrik tuzağına karşı dikkatli davranılıyor.
Aynı özeni Abdullah Öcalan da gösteriyor ki, Hatip Dicle’yi Cizre’ye gönderiyor.
Ve şu mesajı veriyor:
“Tahriklere kapılmayın. Maskeleri çıkarın. Hendekleri kapatın.”
Bu mesaj önemlidir.
NEDEN ÖCALAN’I DİNLEMİYORLAR?
Mesaj önemli, ancak yeterince sonuç vermiyor.
Neden?
Anlatayım...
Cizre PYD’nin Suriye’de ilan ettiği Cezire kantonuna 20 kilometre mesafede.
Yani burnunun dibinde bir savaş sürüyor.
Üstelik Cizrelilerin akrabalarına karşı, IŞİD bir katliam yapıyor.
Ve IŞİD’le savaşan PYD, Batılı ülkeler tarafından lojistik olarak destek alıyor.
Silahlanıyor. Yani düzenli silahlı birlikler halinde bir otoriteye dönüşüyor.
Bu durumda şu kritik soru akla geliyor:
- Suriye’de PYD bir Kürt hareketi olarak silahlanırken, güçlenirken, Batı’dan destek alırken... Peşmerge aynı şekilde güçlenirken o bölgede siyasi ve askeri bir varlık olarak kendisini sürdürmek isteyen PKK nasıl silah bırakacak?
Belki Türkiye’deki silahlı güçleri sınır dışına çıkacak, ama silah bırakma meselesi çok ciddi bir soru işareti olarak sürecek.
Cizre bazı güçlerin örtülü savaş alanı gibi görünüyor.
ATEŞİ DİRİ TUTMAK
Dağcılar kamp ateşi yaktığında bir deyim kullanırlar...
Gece nöbette kalana, “Ateşi diri tut” derler...
Cizre de bana biraz böyle bir kamp ateşi gibi görünüyor.
Birileri sanki orayı pilot bölge olarak seçmiş ve bir kamp ateşi yakmış.
Cizre sokaklarında ateşi diri tutuyor...
Eğer böyleyse en büyük korkum şudur:
“Ateşin diri tutulduğu yerde, karanlık güçler devrede olunca, kirli savaş başlıyor. Barış süreci bunca mesafe aldıktan sonra eğer o bölgede insanlar barışa ve demokrasiye olan inancını kaybederse yazık olur...”
Paylaş