Askerler bu defa gelecek mi?

VE 30 Ağustos’un ardından en önemli gün geliyor.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı.

Geçen yıl Cumhurbaşkanı Gül, 29 Ekim resepsiyonunu eşli vermişti.

Ve o gün Genelkurmay Başkanı Org. Koşaner de ayrı bir resepsiyon düzenlemiş, bu bahaneyle de askerler Çankaya Köşkü’ndeki resepsiyona gelmemişlerdi.

Örtülü bir protestoydu bu.

Peki bu 29 Ekim’de ne olacak?

Bana göre gelecekler.

Nasıl mı?

İşte 30 Ağustos törenleri.

Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel, dedi ki:

“Ordunun başkomutanı cumhurbaşkanıdır. Tebrikleri o kabul etsin!”

Ne oldu? Normalleşen bir tören yaşadık o kadar.

Şimdi gelelim 29 Ekim sorusuna..

27 Nisan bildirisini kaldıran Genelkurmay Başkanı Org. Özel’in 29 Ekim günü bir alternatif resepsiyon düzenleyeceğini hiç sanmıyorum.

Tam tersine, Özel Paşa’nın Çankaya’daki resepsiyona gelmesi, orduyla sivil hayat arasındaki duvarları yıkacaktır.

Bu da yıllardır Türkiye’nin ufkunu kilitleyen, saatlerini donduran, takvimlerini tıkayan kilidi açacaktır.

Dahası, o duvarları kullanarak, Türkiye’yi ayrı inanç ya da yaşam kamplarına bölmek isteyenlerin de beklentileri tükenecektir.

Çünkü bu bir “zihniyet barışı”dır...

BİLEK GÜREŞİ GÖRÜNTÜSÜ

Daha açık söylersem:

Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’in bütün bu normalleşme zincirine katkısı çok ciddi bir meseleyi ortadan kaldırıyor.

O da yıllardır askerle sivil arasına yerleştirilen “bilek güreşi” görüntüsüdür.

Bildiriler, protestolar, Cumhurbaşkanı’nın eşinin elini sıkmamalar, alternatif resepsiyonlar, imalı açıklamalar, ‘Askeri Şûra’lardaki muhalefet şerhleri..

İşte bu görüntüyü kaldıran Org. Özel, demokrasi ve iç barış açısından çok önemli bir misyonu yükleniyor.

Dahası;

Kapalı kapılar ardında, “ezik taktikler geliştirmek” yerine, millet iradesine doğru eğilerek, o “bilek güreşi” görüntüsünü tam bir şövalye gibi elinin tersiyle itiyor.

Ve böyle yaparak benim gözümde daha da büyüyor.

İKİ TÖREN ARASINDAKİ FARK

Ama normalleşmenin bir de hâlâ devam eden yüzü var... Yani henüz farkına varılamayan alışkanlıklar.

İşte iki diploma töreni arasındaki fark:

Cumhurbaşkanı Gül, GATA’dan birincilikle mezun olan genç doktora diplomasını verirken, içimden bir soru yükseldi:

-Ya diğerleri?

Mesela genç sivil doktor Ahmet Kaderli. Ya da Şeyda Yıldırım. Tolga Akay, Sevilay Buzluk, Ankara Tıp 2011 mezunları, belki Hacettepe Tıp...

Manzara şu:

GATA’dan mezun olan genç doktorlar için ağır ve ihtişamlı bir devlet töreni yapılıyor.

Meclis başkanı, başbakan, bakanlar, komutanlar orada.

Peki niye yalnızca oradalar da mesela Ankara Tıp’ta değiller?

Belki bundan birkaç yıl önce olsa bu soru hiç aklıma gelmeyecekti.

Bastırılmış bir alışkanlıkla normal karşılayacaktım bu görüntüyü. Ama Türkiye’de bir şeyler oluyor. Mesela MGK’da oturma düzeni değişiyor. Genelkurmay’ın sitesinden 27 Nisan bildirisi kaldırılıyor. Devlet protokolü sivilleşiyor. Yani taşlar yerine oturuyor.

İşte böyle bir atmosferde, GATA’dan mezun olan genç doktorlar için devlet töreni yapılması, diğerlerinin sessiz sedasız bir “mecburi hizmet doktoru” olarak diplomalarını alması dikkatimi çekiyor. “Niye” diye bu yüzden soruyorum.

PROF. İLKER ÖKTEN

Evet, televizyon kanallarının dakikalarca verdiği GATA’daki ihtişamlı diploma töreninin aksine Ankara Tıp’ta da sessiz sedasız bir tören vardı. Ve o törende konuşan Prof. İlker Ökten genç doktorların gözlerinin içine bakarak diyordu ki;

“Sevgili mezunlarımız. Amaçlarımız doğrultusunda kılavuzunuz cumhuriyetimizin aydınlıkçı kazanımları olacaktır. Beyaz önlüklerinizle, hekimlik mesleğinde bilgelik, şeffaflık, şefkat ve merhametin sembolü olacaksınız. Yolunuz açık olsun 2011’liler.”

Ne güzel sözler!

Demek ki, cumhuriyetin kazanımlarını kavramak için ille de üniforma giymek, devlet töreni yapmak gerekmiyor.

Prof. Ökten’in mezunlarına yaptığı bu temenni, Türkiye’nin aydınlık geleceğinin sivil ve demokratik garantisidir.
Yazarın Tüm Yazıları