Artık neyi bekliyorsunuz Sayın Bakan?

HALKIN adalete bakışında ve güven eksikliğinde, halkla ilişkilere yeterince önem verilmemesinin büyük rolü bulunmaktadır...

Haberin Devamı

Adalet teşkilatının düzenli ve sağlıklı bir halkla ilişkiler sürecine girmesi, halkın adalet sistemine olan güvenini artıracaktır. Medya ile ilişkiler adalet sistemi için önemli bir unsurdur.

Medyanın haber değeri taşıyan adli bir olayı ilkeler doğrultusunda kamuoyuna duyurması önem taşımaktadır.

Yargının gündemindeki soruşturmalar, davalar ve diğer gelişmeler konusunda medyaya zamanında ve sağlıklı bilgi verilmesi büyük önem taşımaktadır.

Medyaya sağlıklı bilgi akışı için adliyelerde (sözcülük) bürolarının oluşturulması gerekmektedir.

Bu sözlere katılmamak mümkün mü?

Çünkü artık yalnızca medya değil. Herkes soruyor:

Bu gözaltılar neden? Niye resmi olarak bilgi verilmiyor?

Neden tutuksuz yargılama olmuyor?

İşte bu soruların cevapları için aktarıyorum bu sözleri.

Peki kim söylüyor bu doğruları?

Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in beni bilgilendirmek üzere gönderdiği dosyalardan aldım..

Üstelik yeni de değil.

2009 yılında yapılmış Yargı Reformu Stratejisi ve Eylem Planı’ndan...

İşte 2 yıl sonra yine aynı şeyi tartışıyoruz.

Kamuoyunun yakından takip ettiği davalarda, “Bilgi alma özgürlüğü nerede?” diye soruyoruz.

Bize kim bilgi verecek. Nedim neden tutuklandı?

Neden tutuksuz yargılanmıyorlar?

Bütün bu soruların çözümünü 2009’da Adalet Bakanlığı yazmış. Oradan aktarıyorum.

Defalarca sordum:
İnsanlara, “Sen suçlusun gel bakalım” diyerek içeri attıktan sonra aylarca dört duvar arasında yargılanmayı bekletmek hangi adalete sığar?
Bütün adalet bakanları, Yargıtay Başkanları “Haklı bir soru” dedi.

Her adli yıl açılış töreninde bir “Geciken adalet, adalet değildir” sakızı çiğnendi.

Yalnızca bu iktidar döneminde değil, yıllardır bu böyle.

Ve nihayet 2009 Eylem Planı’nın 34’üncü sayfasında resmen yazılıyor.

“Medyaya bilgi verilecek bir sistem kurulmalı. Sözcülük getirilmeli.”

Bu kadar açık.

İşte bu durumda sormak gerekiyor:

Öyleyse biz neden hâlâ bir türlü bilgi alamıyoruz. Kör kuyularda kulaktan dolma çırpınıyoruz.

Sözcülük makamı kurulmasına kadar yazmışsınız. Artık neyi bekliyorsunuz Sayın Bakan?

“Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılık dün ilk kez bir açıklama yaptı. Bu önemli bir gelişmedir. Kamunun bilgi sahibi olabilmesi için bakanlığın eylem planına yazdığı sözcülük makamını bir an önce oluşturması gerekmektedir.”

İKİNCİ YAZI

Adalet var mı?

İSTATİSTİKLER ortada:

Türkiye’de cezaevlerinde bulunanların yüzde 51’i tutuklu. Yani yargılanmayı bekliyor. Yani zulüm görüyor. AB ülkelerinde bu oran yüzde 28. Şimdi nasıl adalet var diyeceğiz?

ÜÇÜNCÜ YAZI

Yalnızca gazetecilere mi?

BASIN özgürlüğü elbette önemli...

Ama özgürlük yalnızca gazeteciler için değildir ki.

Herkese lazım.

*Elinde silah yoksa, şiddete yönelmediyse, kimse sabaha karşı kolundan tutulup günlerce süren sorgulara ve sonu bilinmeyen cezaevi duvarlarına mahkum edilmesin.

Aylar önce bir köşe yazısında okumuştum. Bir kadın tutuklunun mektubuydu:
“Ben 10 aydır Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi’nde tutuklu bulunan bir çevirmen-gazeteciyim. Bu süre içinde hiç mahkemeye çıkarılmadım. İlk duruşmam 26 Ağustos 2010’da. Yani tutuklanmamdan tam bir yıl sonra. Bu tarihin adli tatile denk getirildiğini de ayrıca vurgulayayım.

Tutuklanmamdan tam 8 ay sonra hazırlanan iddianamede ‘yasadışı örgüt üyeliği’ ile suçlanmaktayım.”

Bu kadının şu andaki durumunu bilmiyorum.

Ama bildiğim bir şey var.

Bu mektup içimden çıkmıyor.

Ne zaman “adalet” desem;

Kanlı bir mürekkep vicdanımın üzerine en sivri kalemiyle bu mektubu yeniden yazmaya başlıyor.

Biliyorum ki, daha böyle yazılmamış binlerce mektup, bilinmedik yüzlerce acı vardır.

Düşündükçe kirlendiğimi hissediyorum.

Bütün terazilerim hileli çıkıyor.

DÖRDÜNCÜ YAZI

Bir cenaze nasıl uğurlanmalı?


ERBAKAN ’ın cenazesine saygıyla gelenler böyle bir saygısızlığın dekoru olduklarını bilebilirler miydi acaba?

Tabuta dokunmak için birbirini ezenlerin o görüntüsü.

Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ı korumaları ezilmekten güçlükle kurtardı.

Bir ara tabutun üzerindeki örtü parçalanıyordu. Düşenler, yıkılanlar.

Peki böyle mi olmalı bir cenaze.

Böyle itiş kakış, arbede. Plansızlık, hoyratlık.

Bırakın kendimize saygıyı, ölene de saygısızlıktır bu.

İşte yine unutuldu gitti o görüntüler.

Bu tür büyük cenazeler için İçişleri Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir düzen geliştirmesi gerekiyor.

Kimsenin kimseyi ezmediği medeni bir cenaze töreni için...

BEŞİNCİ YAZI

Centilmen erkek nasıl olur?

RADİKAL ’den Ezgi Başaran sordu:

“Centilmen bir erkek nasıl olmalı?”

Ona verdiğim cevabı buraya yazmıyorum. Cevabı merak ediyorsanız lütfen bugünkü Radikal’de okuyun.

Aslında Ezgi’nin sorusunun hedefi 8 Mart’ta herkesin yazıp çizeceği, siyasilerin demeç vereceği, “kadına karşı şiddet” konusuydu.

Şimdi düşünüyorum da;

Bu ülkede yalnızca kadına karşı değil, herkesin birbirine centilmence davranması gerekmiyor mu?.

Örneğin bir savcının ya da bir polisin kendi vatandaşına centilmence davranabilmesi gibi.

Ya da bir doktorun hastasına...

Elinde yumurtayla bekleyen bir öğrencinin konuşmacıya.

Bu toplumun yönetimi o kadar “erkek egemen” bir hale geldi ki;

Toplumsal centilmenlik eridi gitti.

İşte yine söylüyorum:
Bir tek kadın valimiz yoktur. Bir kadın kaymakam bulamazsınız. Milli Eğitim ya da Sağlık Müdürü bir elin parmaklarını geçmez.

Nerede kadın savcılar?

Neredesiniz? Gelin ve kurtarın birbirine düşmüş bu erkekleri kendi hoyratlıklarından!

Yazarın Tüm Yazıları