ÖNCE Mesut Yılmaz, sonra Erkan Mumcu ile sohbet ettim...Çıkardığım izlenim şu:
Yılmaz, sağda güç birliğini eylül sonuna kadar zorlayacak; ancak umudu çok az.
Ekimden sonra Mumcu ile birlikte ANAVATAN çatısı altında meydanlarda bayrak açacak.
Yani Yılmaz, Karadeniz’de konuşurken; Mumcu, Antalya’dan ANAVATAN’ın sesini yükseltecek.
Bir başka deyişle, AKP’ye karşı ikili saldırı hazırlanıyor.
Bu sonuca nasıl mı ulaştım?
İşte detaylar.
AĞAR’LA GÖRÜŞECEĞİM
Bu hafta Mesut Yılmaz, Almanya’dan dönüyor.
Ve hemen ardından Ankara’ya geliyor.
Sonra düğmeye basıyor.
Peki düğmeye basınca ne olacak? Mesut Bey’le biraz sohbet ettik.
Önce en kritik cümle:
- Ekim sonuna doğru her şeyin belli olması lazım. Güç birliği istemeyen, halktan prim bulamaz. Sağda güç birliği için çalışmaya başlayacağım. Ağar’la da görüşeceğim. Herkesle görüşeceğim.
Mesut Yılmaz’ın bu sözlerini önümüzdeki takvime yerleştirirsek manzara şu:
Ekim sonuna doğru ramazan ayının bitimi. Ardından kasımda AKP ve MHP kongreleri geliyor.
Hemen sonra Cumhurbaşkanlığı seçimleri.
Tayyip Erdoğan aday mı değil mi?
İbre adaylığından yana...
Her durumda o tarihten sonra Türkiye seçim kulvarına geçiyor.
Peki bu durumda merkez sağdaki dağınıklık ne olacak?..
İşte Yılmaz’ın sözleri burada devreye giriyor.
HALK GÜÇ İSTİYOR
Soruyorum:
- Güç birliği konusunda Mehmet Ağar’ı ben pek istekli bulmuyorum. Bu durumda çabalarınızın sonuç vermesi zor olmaz mı?
Yılmaz kesin bir cevap veriyor:
- Evet zor gözüküyor.
- Peki bu seçimlerde zarar vermez mi?
- Verir tabii. Yani ne kadar birlikte olunursa o kadar faydalıdır. Tersi de o kadar zararlıdır. Ben de bunun için çalışacağım.
- Yani?
- Yani, "Ben yoluma giderim" diyerek güç birliğinden uzak duranlar halktan prim bulamazlar.
- Sizin girişimleriniz ne zamana kadar sürer?
- Almanya’dan dönünce Ankara’ya geliyorum. Orada herkesle görüşeceğim. Ekim ortasına kadar bu iş belli olmalı. Dağınıklık halinde bir kişinin çıkıp halkı toparlaması çok zor olur. Çünkü halk güçlü alternatif arıyor.
AĞAR NE YAPACAK?
Evet, Mesut Yılmaz, eylül başı itibarıyla merkez sağda güç birliği için düğmeye basıyor. Erkan Mumcu’yla görüştü. Sırada Mehmet Ağar var. O görüşmenin ardından diğer bazı gruplarla da bir araya gelecek.
Peki şu an itibarıyla güç birliği ihtimali ne?
Görünen şu:
Mehmet Ağar, DYP’nin başında seçime girmek istiyor. İttifak arayışlarına istekli değil. Ancak "birleşmenin engeli gibi gözükmek" de istemiyor. Çünkü o da biliyor ki, Yılmaz’ın dediği gibi zorluk çıkartan, halktan olumsuz tepki alacak.
Ama Ağar, DYP’nin ANAVATAN’ı geçeceğinden emin. Bu yüzden de güç birliği yerine DYP şemsiyesinin altını işaret ediyor.
MHP’NİN STRATEJİSİ
Bu durumda ANAVATAN’da Mumcu-Yılmaz ikilisiyle bir seçim planlayacak.
Aynı şekilde Baykal da Ağar’ın stratejisinin benzerini sol tarafta uygulayacak. Yani engel çıkartmadan birleşmenin önünde duracak.
O da DSP’ye CHP şemsiyesinin altını işaret ediyor.
Bu durumda merkez sağ ve merkez sol, birleşme ihtimalinin çok az olduğu bir süreçle seçime gidecek.
Öteki tarafta oylarını artıran bir MHP var.
Bu durumda, MHP’nin stratejisi "AKP’ye karşı beni seç, diğerleri dağılmış durumda" mesajı üzerine kuruluyor.
Evet, Mesut Yılmaz’ın tırmanmaya çalıştığı "güç birliği yokuşu" işte bu kadar dik, hatta sarp.
ŞEMSİYE ANAVATAN
Bu durumda önümüzdeki muhtemel manzara şudur:
Seçim sathında örneğin Trabzon’da Yılmaz konuşurken, Antalya’da Mumcu iktidara yüklenecek. Edirne’de Mumcu yeni projeleri anlatırken, Yılmaz ANAVATAN şemsiyesi altında merkezde güç birliği için İç Anadolu’da oy isteyecek.
Görünen o ki Yılmaz, yalnızca bir parti için değil, AKP’ye karşı merkez için çalışacak. Ama bunu ANAVATAN şemsiyesi altında yapacak.
’Emekli’ler de övdü
CUMARTESİ günü yazdığım yazı üzerine çok sayıda telefon ve elektronik posta mesajı aldım.
Yazının başlığı şuydu:
"Herkes Layık Olduğu Genelkurmay Başkanı’nı Özler."
Bu sözü kısa sohbetimizde Org. Özkök kendisine yapılan "çok demokrat" eleştirileri üzerine söylemişti.
Ben de izlenimlerimi yazdım.
Arayanların çok büyük bölümü Org. Özkök’ü öven sözler söylediler. Özet şuydu:
-Org. Özkök 21’inci yüzyılda AB yolunda ilerleyen Türkiye’nin modern ve demokrasiye bağlı yüzünü tescil etmiştir.
Bu noktada bir dedikoduya da burada son vermek istiyorum. O da Özkök Paşa’nın emekli orgeneraller tarafından çok sert şekilde eleştirildiğidir.
Hayır, gelen telefonlardan bazıları emekli orgenerallere aitti ve onlar da Özkök Paşa’yı övüyor, hatta onun ordunun içine nifak sokmak isteyenlere karşı başarıyla mücadele ettiğini söylüyordu.
İÇHUZURUYLAEMEKLİ
Bu durumda Özkök Paşa’nın iç huzuruyla emekli olduğunu söylemek gerekiyor.
Burada merak konusu olan şey de şu:
Acaba Özkök Paşa devir teslim töreninde ya da hemen sonra bir şeyler söyleyecek mi?
Bana kalırsa söylememesi daha iyi olur.
Çünkü ne söylese "birileri" tarafından polemik çukuruna çekilecek.
MHP’den
ülkücüye
’şehit’
mesajı
GENCECİK evlatlar şehit olup memleketlerine dönünce ateş düştüğü yeri yakıyor.
O şehirde, ilçede, köyde müthiş bir öfke patlaması yaşanıyor.
Doğaldır...
İntikam çığlıkları, kin ve gözyaşı, bütün kalpleri kuşatıyor.
Öfke kuşatması bir kıvılcımla ortalığı yakacak boyutlara ulaşıyor.
İşte bu noktada MHP Genel Merkezi’nden şehit cenazesinin kaldırılacağı yerdeki ülkü ocaklarına bir mesaj gidiyor:
"Sakın tahriklere kapılmayın, tahrik etmeye çalışanları engelleyin ve tespit edin. Provokatörler olabilir. Bizi suçlu duruma düşürmek isteyenler olabilir. Azami dikkat! Duyarlı olun."
SİYASET ÜSTÜ
BİR HASSASİYET
Ben bu mesajı çok önemsiyorum.
Çünkü MHP istese şehit cenazesi üzerinden siyaset yapabilir; ama yapmıyor.
Bu mesaj bunun ispatıdır.
Mesajı MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı’ya sordum...
Doğruladı ve Genel Başkan Bahçeli’nin bu konuda çok hassas olduğunu iletti.
Türkiye’yi bir iç savaşa sürüklemek isteyenlere karşı gösterilen bu siyaset üstü hassasiyeti kutluyorum.
Gül’ün bu gezisine
dikkat
ABDULLAH Gül çok büyük bir aksilik olmazsa eylül başında Atina’ya gidiyor.Bu gezi öyle sıradan bir "komşu ziyareti" değil.
İki kritik konu bu gezide ya çözülecek, ya da yine "çözülmezlik arşivi"ne kaldırılacak.
İlk konu şu:
- Kıbrıs Rum Kesimi bandıralı gemilerin Türk limanlarına kabulü. Bu sorun çözülmedikçe Türkiye’nin AB süreci sürekli olarak askıda tutulduğu için Gül’ün yapacağı konuşmalar önemli.
Bu noktada Yunanistan’ın, Rum Kesimi’ne karşı nasıl bir tavır takınacağı sorusu var. Yani destek vermeye devam ederse Türkiye için yine sıkıntılı günler olabilir. Türkiye bu konuda son sözünü söyledi; ama yine de Gül’ün orada bir "orta yol" süreci başlatma ihtimali var.
İkinci konu, Ege’de sürekli olarak yaşanan "it dalaşı" meselesine bir son verilmesi. Bu noktada Ege’de uçan jetlerin karşılıklı olarak silahtan arındırılması söz konusu.
Bir süredir silahsız uçuşlar olduğunu biliyorum. Ama bunun masada bir söze dönüşmesi önemli olacak.
Evet, Gül’ün gezisinin sonuçları Türkiye’nin AB sürecindeki hızını belirlemesi açısından önemlidir.