Paylaş
Sabri Uzun’un “İn” kitabı da öyle. Darbe girişiminden sonra bir daha okuyorum.
Okudukça insan “şaşkınlıkla küçük dili” arasında tutulup kalıyor.
Genelkurmay Başkanı’nın yaveri gibi...
Polisin içinde yaşanan “ihanet olayları”nın haddi hesabı yok.
Kimler yok edilmiş... Kimlerin hayatı söndürülmüş...
Karanlıkta kalan cinayetler şimdi aydınlanabilir mi?
Ve işte Uzun’un kitabının 234’üncü sayfası...
Diyor ki:
“Ahmet Z. Ankara Polis Koleji’nde sınıf komiserliği yaptı. Diyarbakır İstihbarat şube müdürlügü ve daire başkan yardımcılığı yaptı. Diyarbakır İstihbarat şubede yaşanan Fethullahçı-ülkücü sürtüşmesinde Fethullahçıları emniyet müdürü Gaffar Okan vasıtasıyla uzaklaştıran şube müdürü Ali Uludağ’ın yerine, Gaffar Okan şehit edildikten sonra şube müdürü oldu. Ülkücü personeli şubeden uzaklaştırdı...”
Uzun’un bu uzun cümlesini sadeleştirirsek, diyor ki:
- Diyarbakır Emniyeti’nin İstihbarat bölümünde Fetullahçı/ülkücü sürtüşmesi vardı.
- Ahmet Z. Fetullahçıları kolladı.
- Ali Uludağ karşı çıktı.
- Gaffar Okan Fetullahçılara geçit vermedi. Ve uzaklaştırdı.
- Gaffar Okan pusuya düşürüldü ve şehit oldu. Sonra Ahmet Z. şube müdürü olup ülkücüleri uzaklaştırdı...
NE ANLAYACAĞIZ
- Şimdi bu darbe girişiminden sonra...
- Kendi halkının üzerine ateş açacak kadar gözü dönmüşlüğü gördükten sonra...
- Meclis’e bomba yağdıranları gördükten sonra...
Siz, bir dönem ‘Türkiye’nin Emniyet İstihbaratı’nın kilit ismi Sabri Uzun’un bu yazdıklarından ne anlarsınız?
Diyarbakır’ın sevilen müdürü Gaffar Okan, şehrin ortasında 5 polisle birlikte pusuya düşürülmüştü.
Pusu kurmak için istihbarata gerek vardı.
Oradan ne zaman geçeceğini...
Nerede duracağını bilmek kolay değildi.
Ve o dönem Hizbullah’a yıkılan bu suikast bir türlü aydınlanamadı..
Öyleyse şimdi soralım.
Gaffar Okan’ı kim pusuya düşürdü?
Hizbullah süsünü kim verdi?
Sabri Uzun’un anlattığı bu olay daha ciddi bir şekilde araştırılmalı...
Bir FETÖ bağlantısı çıkabilir mi?
Şurası açık ki...
Türkiye Cumhuriyeti devletinin “derinlerinde” bizim göremediğimiz çok feci bir savaş yaşanmış.
Bakalım daha neler göreceğiz?
ALTIN SAHİLLERE BİR ÇÖZÜM
911 kilometre Suriye sınırımız için şehit veriyoruz. Ölüyoruz.
Niye şehit veriyoruz?
- Sınırlarımızı korumak için. Memleketimizi korumak için.
- Peki 1124 kilometrelik altın sahillerimizi, denizdeki sınırımızı, doğayı korumak için ne yapıyoruz?
Önceki gün yazdım.
Dünyanın en güzel körfezlerini, koylarını, Datça’dan Fethiye’ye kadar Bodrum, Marmaris ve daha nice sahil kasabasını kim yönetiyor?
Yalnızca Muğla Belediyesi yeterli olabilir mi?
Bir tek Muğla mı?
Antalya... Elbette Marmara ve güzelim Karadeniz. Bu denizlerin temizliği, kıyı şeridinin düzeni için oradaki şehir yönetimleri yeterli olabilir mi?
İşte bu nedenle sahillerimize, kıyı düzenlerimize yeni bir düzen gerekiyor. İlkokul kitapları ülkemizi tarif ederken şöyle başlar:
“Üç tarafı denizlerle çevrili...”
Tamam da...
Nasıl bir yönetim var bu denizlerde? Denizcilik Müsteşarlığı vardı. O da genel müdürlük seviyesine indi.
Bu altın sahiller için yeni bir düzen gerekiyor.
Başbakan Binali Yıldırım denizcidir.
Bir çözüm bulacaktır elbette.
Paylaş