Paylaş
SON üç gün, uzunca bir karayolu turu attım... Ege’den Marmara’ya yol boyu sohbetler...
Sade, rol yapmayan, içi neyse dışı o olan bir yol sohbeti...
Muğla, Aydın, İzmir, Manisa, Akhisar, Bandırma, Bursa, İstanbul...
Saruhanlı’da Menekşe Lokantası’nın muhteşem köfteleri...
Önündeki ağaçlığa oturmuş Urfalı bir ailenin sohbetleri...
Aydın’da asırlık bir çiftçi...
Manisa’da bir tamirci...
Bandırma’da bir yol büfesi...
Bursa’da su satan bir genç...
Uludağ Üniversitesi’ne giden bir otostopçu...
Kırkağaç’ta kavun başında uyuyan İsa...
Yaklaşık 1000 kilometrelik bir ‘yol macerası’.
‘Seçim nabzı tutan’ gazeteci olmayı hiç sevmedim. Nabız falan tuttuğum da yok.
Yol sohbetleri...
Öyle siyasi parti temsilcileri, sanayici, şehrin ileri geleni, belediye başkanı, valisi falan da yok.
Yol boyu... Sokak havası var.
Soru yok, sohbet var.
“Kaça bu kavun hemşerim” diye başlayan, “Günde kaç şişe su satıyorsun” diye süren, “Amma güzelmiş köftelerin”, “Domatesler Çine’den” diye güldüren sohbetler...
Şimdi sırasıyla ‘yol izlenimleri’...
Bunca acıya, kana, gerilime, sıkıntıya rağmen bizim insanımız hayat dolu.
Bir çay bahçesinde, küçücük bir havuz başını, Karayipler’i yaşar gibi yaşıyor. Çünkü mutlu.
Ve en önemlisi, tamahkâr değil. Fiyatlar makul...
Sıkıntı yok mu? Ağzını açan ‘işsizlik’ diyor.
Hemen her çiftçi, çocuğunu bir üniversitede okutmuş. Ama dönmüş gelmiş çocuk. İş yok.
Remzi Dayı diyor ki, “Cahilin işsizliği kolay olur. Ama okumuş çocuğun işsizliği çok ağır oluyor.”
Bu sözü hiç unutmayacağım.
Üniversite mezunu çocukların işsizliği aileyi de kenti de bunaltıyor.
Diyor ki:
“Çocuk okumadığı için kızsa hemen everiyorduk. Oğlansa birinin yanına tarlaya veriyorduk. E çocuk şimdi okudu. Öğretmen çıktı. Sağlıkçı oldu. İş bulamadığı zaman bakışları bile bize yara oluyor. Tarlaya gönderemezsin ki. Bir gün, iki gün, üç ay işkence...”
Yani...
Üniversite açmakla, sınav icat etmekle olmuyor.
SEÇİMLER NE OLUR
Bu soruyu çok net olarak sormadığım için genel izlenim aktaracağım.
Çünkü böyle ‘profesyonel anketçi’ gibi değil... Ya da ‘Halkın nabzını tuttuk’ diyen bir gazeteci gibi değil. Bazen susarak, uzaklara bakarak. Mesela “Kavunun iyisini nasıl anlarız” diye sorarak dolaştım.
Mesela şu söz: “Kavunu vurarak, insanı susarak anlarsın”...
Kırkağaç’ta kulağıma bir küpe olarak asıldı...
(Şimdi benim bu sözüm üzerine Selahattin Duman kim bilir nasıl bulaşacak! Zaten yazarken aklıma geldi. Aradım...”
Gelelim asıl soruya...
Hemen herkes “Daha erken” diye başlıyor. Ama gördüm ki seçimlerde çok büyük bir değişiklik olmayacak.
Yani öyle 5 puanlık bir değişim zor. Belki bir-iki puan oynar.
Bir HDP sempatizanı gencin şu sözü ilginçtir:
“Abi havada iki kuş çarpışsa Kürtler yaptı diyecekler...”
Böyle bir kilitlenme var.
Ayrıca Demirtaş’a olan sempati azalmamış.
Susması işe yarıyor.
MHP’nin koalisyona ‘hayır’ demesi öyle çok negatif bir etki yaratmamış.
MHP’li yine MHP’ye verecek oyunu.
En ilginci AK Parti’nin bu seçimlerde hangi konuya ağırlık vereceği sorusu.
Aydın’da AK Parti sempatizanı olduğunu tahmin ettiğim bir oto tamircisi şöyle diyor:
“Bakalım AK Parti yine her yerde başkanlığı mı anlatacak? Benim anam anlamıyor ki abi... Onun aklı kardeşimin askerliğinde...”
FERİBOT SOHBETİ
Bursa’da feribota bindim. Karşımda pırıl pırıl iki genç. İbrahim ve Özge...
Turizmciler... Kendi acentelerini kurmuşlar.
Telefonları bir dakika susmuyor.
Özge diyor ki:
“Bu terör olayları bizi fena vuruyor. Eylül ayı iptallerle sarsılıyor. Turizmde çok kayıp olur...”
İbrahim, “Şirketi büyütmek için bir otobüs, bir de minibüs almıştık. Şimdi birisini satıyoruz. Bu kadar iptal hayra alamet değil.”
Güzel olan ise şu:
“Bunca kötü habere rağmen ikisi de umutlu. Ve âşık...”
Siyasete gelince... Hiç konuşmadık ama anladığım kadarıyla...
“Bir parlamento oluşsun. Ve bizim işlerimize engel olmasın yeter” noktasındalar...
SEÇMEN İNADI
Son olarak şunu söyleyebilirim:
Seçmen bu seçimlerde siyasetçiye, “Benim mesajımı niye almıyorsun?” diyebilir.
Eğer seçim meydanlarında ucuz polemikler olursa, seçmenin bu tavrı daha keskin bir inada dönüşebilir.
Şu an için 7 Haziran’dan çok farklı bir tablo görünmüyor.
Paylaş