Yetmeyen havalimanına bakın!

GEÇTİĞİMİZ haftalarda Bodrum-Milas Havalimanı’na yap-işlet-devret modeliyle yeni bir dış hatlar terminali planlandığını, bunun yıllık 1.5 milyon yolcu garantisiyle ‘birilerine’ verileceğini yazmıştım.

Ardından DHMİ Genel Müdürü arayıp, böyle bir şeyin olmadığını ama havalimanının kapasitesinin yetersiz olduğunu gösteren bir rapora sahip olduklarını söylemişti.

Ben de kendisine ‘soygun’ için önce sahte rapor hazırlanabileceğini, havalimanına gidip durumu birlikte tespit etmemizin uygun olacağını söylemiştim.

Genel Müdür’den bir daha ses seda çıkmadı. Beni ‘saf’ gazetecilerden zannetmiş olmalı. Ama ben bir işin peşine düştüm mü bırakmam. Bunu herhalde duymamış, öğrenememiş.

Ben o günden beri Bodrum Milas Havalimanı Dış Hatlar Terminali’ni takibe aldım.

Bakın raporlara göre ‘yetersiz’ havalimanından günde kaç kişi geçiyor.

9 Kasım günü 62 yolcu, 10 Kasım günü 39 yolcu, 14 Kasım günü 40 yolcu. Son olarak geçen perşembe havalimanını aradım. O gün hiç geçen yolcu yoktu. Yani 0 yolcu.

Genel Müdür diyebilir ki: ‘Ama yüksek sezonda yetmiyor.’

Bunu derse o da doğru değil. Çünkü havalimanının hizmete alındığı 1998 yılından bu yana henüz ihtiyaç duyulmadığı için açılmamış, yani hiç kullanılmamış check in kontuarı ve kontrol noktası var.

Zaten havalimanının kapasitesini henüz doldurmadığını DHMİ’nin kendi internet sitesi de yazıyor.

Havalimanı 3 milyon yolcu kapasiteli. Ve 2020 yılına kadar yeterli.

Bunu ben söylemiyorum, rakamlar söylüyor.

Çünkü havalimanına 2001 yılında 572 bin yolcu gelmiş. 2002’de bu rakam 683 bine çıkmış. 2003’te sayı 655 bin olmuş ve rekor artışın yaşandığı bu yıl yolcu sayısı 819 bin. Yani hemen hemen kapasitenin üçte biri.

Buna rağmen, üstelik de ortada Bakanlık Teftiş Kurulu’nun ‘Gerek yoktur’ raporu varken ‘birileri’ yıllardır burayı yap-işlet-devret modeliyle ‘birilerine’ peşkeş çekmek istiyor.

Nedenlerini yarın aktaralım.

Komplekssiz bir kadın Deniz Akkaya

GAZETECİLİĞE hevesli Deniz Akkaya, Büyük İskender’in hayatını konu alan filmin oyuncularıyla röportaj yapma şansını yakaladı.

Yaptı da.

Ama gazeteci olmadığı için büyük bir haberi kaçırdı.

Akkaya’nın konuştuğu Val Kilmer, Akkaya’ya, ‘Hani şu bir ada var Türkiye’den bağımsız olmak isteyen. O adada yaşayan bir Türk vardı. Adı neydi. Hay Allah hani İlgiltere’den kaçmıştı. Bir ara onun eski eşiyle çıkmıştım. Bir gün onun evine gittim. Hayatımda hiç bu kadar makineli tüfekli adamı bir arada görmemiştim. Ondan çok güzel Roma dönemi eserleri aldım’ diyor.

Kilmer’in anlattığı kişi kaçak durumdaki Ayşegül Nadir.

Ama Deniz Akkaya konuyu anlamıyor bile. Ne Asil Nadir’i biliyor, ne Kıbrıs’ı, ne de olayları. Öyle dinliyor. Ve bu konuyu deşeceği yerde bunları anlatan Kilmer’in sözünü kesip ‘Şimdi gelelim benim sorularıma’ deyip, filmle ilgili sorular sormaya başlıyor.

Türkiye’de tarihi eser kaçakçılığı ile ilgili çok önemli bilgiler uçup gidiyor.

Biz bu durumu geçen hafta Kanal D Ana Haber’de eleştirel bir bakışla yayınladık.

Bu haberden sonra Deniz Akkaya’nın yorumu, benim bu kıza saygı duymama neden oldu.

Akkaya, kimseyi suçlamadan, çamura yatmadan, ‘Ne yapayım. Ben gazeteci değilim. Bu kadarını becerebildim’ dedi.

O böyle deyince, bize onun bu komplekssiz, doğru tavrına şapka çıkarmaktan başka hiçbir şey kalmadı.

En önemli erdem kendini bilmekmiş. Akkaya’da en azından bu var.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Devleti yönetenler kendilerinden çok torunlarını düşündüğü zaman.
Yazarın Tüm Yazıları