Yolda 5. saatini dolduran vatandaş radyoyu aramış konuşuyor:
‘‘Yetkililer önlem almadı. Yollarda perişanız.’’
Ama Radyo D'de Romina ‘‘martaval okuyan’’ bir dinleyiciye soruyu yapıştırıyor: ‘‘Peki sizin aracınızda zincir var mı?’’
‘‘Kem... küm... Yok.’’
Dünden beri başta İstanbul Türkiye'nin dört bir yanında yetkililere sövülüyor.
Ama kimse dönüp aynaya bakmıyor. Kimse ‘‘Ben önlem aldım mı?’’ diye sormuyor.
Yol açık, ilerlemek mümkün. Ama zincirsiz dört araç kayıp tokuşmuşlar yol kapanmış. Yetkililer ne yapsın!
Yetkililer çekici yollayıp yolu açtıracak ama emniyet şeridi diye bilinen yerde de yüzlerce ‘‘uyanık’’ sürücü.
Yetkililere söven kaç kişinin aracında zincir vardı çok merak ediyorum?
Ve bunların kaçı hem yetkililerin çalışmasını engelleyecek hem de kendi önlemini almış vatandaşın ilerlemesini önleyecek kazalar yaptılar, patinajlara düştüler.
Önlem almak toplumsal bir iştir.
Medeni ülke vatandaşları böyle yapar.
Bizim gibi ülkelerin vatandaşları ise popolarının üzerinde oturur, en basit önlemi bile almaz ve yaygara yaparlar: ‘‘Yetkililer nerede?’’
Siz neredesiniz hanımlar, beyler, siz!
Cem Uzan Günaydın'a ne yanıt vermişti?
1990'lı yılların başı. Günaydın ve Güneş Gazeteleri'nin sahibi Asil Nadir İngiltere'de İngiliz hükümetinin ‘‘gerçek’’ bir komplosuyla batırılmış.
Türkiye'deki yatırımları zor durumda.
Nadir gazetelerinden Günaydın'da çalışanlar gazeteyi yayınlayabilmek için gazeteye el koymuşlar.
Başlarında Saruhan Ayber ve Kemal Gönül var.
Asil Nadir'den beş kuruş para gelemiyor. Çünkü adam hapiste ve parası yok.
Gazete satış gelirleriyle yaşamaya çalışıyor. Gazetenin İmar Bankası'na borcu var.
Bu yüzden İmar Bankası gazetenin satış gelirlerine el koyuyor.
Üstelik dağıtımı yapan Gameda'da Uzan ortaklığı var ve para daha kaynağında kesiliyor, gazeteye tek kuruş gitmiyor.
Çalışanlar aç bilaç. 1 yıldır para alamıyorlar.
Sonunda Saruhan Ayber enseyi karartıyor ve Cem Uzan'a gidiyor.
‘‘Cem Bey’’ diyor, ‘‘Bir gazetenin yaşaması ve yüzlerce ailenin geçimi söz konusu. Sizdenrica etsek şu borçları biraz temdit edebilir misiniz?’’
Cem Uzan ‘‘Hayır’’ diyor.
Ayber son bir deneme yapıyor, ‘‘Bari Gameda'ya gelen paranın tamamını almasanız. Onu paylaşsak. Hiç değilsebir çorba parası verir, biraz da káğıt alırız.’’
Cem Uzan Saruhan Ayber'e dönüp bakmıyor bile.
‘‘Beyefendi, bizim şirketlerimizin prensipleri vardır. Benim ticari anlayışımdasizin söylediğiniz gibi bir duruma izin vermek yer almaz. Borcunu son kuruşuna kadar ödersiniz. Sonra ne yaparsanız yaparsınız. Biz keseriz.’’
Saruhan Ayber, Cem Uzan'ın odasından çıkıyor.
Birkaç hafta sonra gazete káğıt bile alamayacak hale geliyor.
Ayber adını vermeyeceğim bir başka basın patronuna gidiyor. İki kamyon káğıt rica ediyor.
O basın patronu káğıdı veriyor. Ayber,‘‘Ama nasıl geri vereceğim bilmiyorum’’ diyor.
O bir başka basın patronu ‘‘Bizim Günaydın'daki arkadaşlarımıza hediyemiz olsun’’ diyor.
Bu anlattıklarım birebir doğrudur.
Ben o günleri yaşadım. Hatırlıyorum.
Saruhan Ayber de Allah'a şükür hayatta. Gidin sorun bakalım doğru mu hatırlıyorum.
Bu kurum kimi esirgiyor
İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna konuğumdu.