CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, medyanın AKP hükümetine karşı tavrı için ‘vıcık vıcık’ tabirini kullandı.
Haklı olabilir. AKP hükümetinin yaptıklarını öven, beğenen bir tavır içinde olanlarımız çoğunlukta.
Bu hükümetin ‘beklenenin üzerinde’ bir performans sergiliyor olması da, bu beğeniyi artırıyor.
Ama doğrusunu isterseniz, bu durum sadece medyaya özgü değil.
Konuştuğum pek çok kişi, özellikle Başbakan hakkında ‘olumlu’ düşüncelere sahip.
Kimi ‘Bir de dil bilse tozunu atarmış’ diyor, kimisi ‘Bir de Emine Hanım’ın başı açık olsaydı’ diyor.
Düne kadar bana, ‘Fatih, sen de Başbakan’ı fazla şişiriyorsun’ deyip benim ‘Başbakan yalakası’ olduğumu ima edenler bile bugün ‘haklıymışsın’ noktasına geliyorlar.
Türkiye’de taşın altında eli olan pek çok kesim, benim burada uzun zamandır dile getirdiğim düşünceleri paylaşıyor.
Ama söyleme konusunda benim kadar ‘cesur veya fütursuz’ olamadıkları için ‘yalakalık’ benim haneme yazılıyor.
Açıkçası bunları çok da önemsemiyorum. Ben doğru bildiğimi yapmaya, söylemeye devam edeceğim.
Tayyip Erdoğan’ın hapse girdiği gün, bu köşede ‘Erdoğan 5 yıl içinde Türkiye’ye başbakan olacak’ dediğim gibi.
Tabii Deniz Baykal açısından zor bir durum bu.
İktidar boşluk bırakmıyor. CHP ise bırakılan az miktardaki boşluğa sızamıyor.
Ben de isterim, iktidarı beğendiğimiz kadar anamuhalefeti de beğenelim.
Ama 17 Aralık günü, Türkiye şu veya bu şekilde AB yoluna girmenin keyfini sürerken, yapılan anlaşmayı bilmeden ‘aleyhte basın toplantısı’ yapmak mı muhalefet!
AB Konseyi Sonuç Bildirgesi’ni eski ve eksik metinden çevirip bunun üzerinden iktidara yüklenmek mi?
Sevgili Onur Öymen’le konuşuyoruz, diyor ki: ‘Bu noktayı çok da eleştirmemek lazım. Önemli olan bundan sonrasında nasıl bir işbirliği yapacağımızı konuşmak.’
Ne kadar doğru.
Ama bu doğruluk CHP’nin muhalefet anlayışına yansımıyor. Bunu Öymen’e de söylüyorum.
‘Haklısınız ama bunu bir zafer havasında sunmaları ağırımıza gitti’ diyor.
Haklı olabilir. Ama o zaman bunu eleştirin, toptan ve kökten her şeyi değil.
Çünkü o zaman halkın umutlarını eleştirmiş oluyorsunuz ve kimse dinlemiyor, dinlemek istemiyor.
Deniz Bey, biz sizin yaptıklarınızla ilgili olarak da ‘vıcık vıcık’ olmak istiyoruz.
Ne olur bizi vıcık vıcık edecek bir muhalefet yapın.
Bir yanda kabine, bir yanda müzakere heyeti
YENİ yıla girilirken, 17 Aralık’ta istediğine yakın bir sonuç elde etmenin rahatlığını yaşayan Başbakan Erdoğan’ı, yılın ilk günlerinde bekleyen iki önemli mesele var.
Bunlardan birincisi kabine değişikliği, diğeri ise AB ile müzakereleri yürütecek heyet ve bu heyete kimin başkanlık edeceği.
Kabine değişikliği tam bir muamma. Koltuğundan emin olan bakan sayısı iki elin parmaklarını bulmuyor. Başbakan’ın memnun olduğu bakan sayısı da hemen hemen aynı.
Ancak bu kadar kapsamlı bir hükümet değişikliğinin olacağına açıkçası ben ihtimal vermiyorum.
Şu an için ‘Ben kesin gittim’ diyen bazı bakanların koltuklarını koruyacaklarından ve bu duruma çok şaşıracaklarından eminim.
Başbakan Erdoğan’ın bir şansı, yakın çevresinde bakanlık bekleyen ve gerçekten bunu hak eden isimlerin olgunlukları.
Bunlar, bakanlık alamamaları halinde bile Başbakan’la ters düşmeyecek görev adamları.
Ancak Başbakan da, bu ‘yakınlarını’ yakınlıklarından dolayı ezmek istemiyor.
Anlayacağınız ‘zor çamaşır’.
AB ile müzakereleri yürütecek heyette ise işler biraz daha netleşmeye başladı.
Başmüzakereci yüzde 99 Abdullah Gül olacak.
Ancak bu iş Dışişleri Bakanlığı altında yürütülmeyecek ve ayrı bir birim oluşturulacak. Buraya devletin ilgili bütün kurumlarından gerekli personel yollanacak.
Müzakere heyetinde Gül’ün yanı sıra çok önemli bir bakan daha siyasi sorumluluk sahibi olarak yer alacak. Bu bakanın adı belli oldu. AKP’nin geçmişinden gelen, önemli bir isim.
Müzakere heyeti oluşturulurken, AKP içindeki güç odaklarının da çekişmeleri su yüzüne çıkıyor.
Herkes kendine yakın isimlerin ağırlıklı olarak heyette yer almasını istiyor.
Ne var ki, son söz Başbakan’da.
O da kafasında meseleyi çözmüş gibi.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kendi kulübünü bile dolandırmaya kalkışan yöneticilerin gitmesi, spor basını tarafından mesele yapılmadığı zaman.