Üniversite öğrencilerine Meclis'te staj imkánı

AMERİKA Birleşik Devletleri'nde hem senatoda, hem de temsilciler meclisinde güzel bir uygulama vardır.

Amerika'nın önde gelen üniversitelerinde okuyan ‘‘başarılı’’ gençler, her yıl bu iki kuruma ‘‘staj’’ yapmak üzere başvururlar.

Aralarından seçilenler senatör ve milletvekillerinin yanında belirli bir süre çalışırlar.

Öyle palavradan gidip gelmezler.

Raporlar hazırlarlar, dünyayı takip ederler, aldıkları bilgileri senatörlere aktarırlar, kendi dallarıyla ilgili çalışmalar yaparlar, senatörlerin seçmenleriyle ilişkilerinde aktif rol alırlar.

Bu hem senato ve temsilciler meclisi üyelerinin gençlerle temasını sağlar, ufuklarını açar, hem de gençlerin genç yaşta devletin işleyişi ile ilgili bilgi edinmelerini, ülkelerine hizmet edebilmelerini sağlar.

Bu düzen Amerika'da yıllardır saat gibi işler.

Hatta kimi senatörler, görev aldıkları komisyonların içeriği doğrultusunda ‘‘yabancı’’ ülkelerden gelmiş öğrencilere bile yanlarında staj imkánı sağlarlar.

Bu sistem Türkiye'de ne yazık ki yoktur.

Bizde gençlerin, Türkiye'nin en yüce kurumu Meclis'in çalışmalarına göz atabilme şansları sadece ‘‘23 Nisan’’larla sınırlıdır. O gün birkaç çocuk Meclis'e sokulur. Sıralara oturtulur ve ‘‘Laf olsun torba dolsun’’ misali göstermelik olarak Türkiye'nin yönetimine katılırlar.

Fakat bugünlerde bu konuyla ilgili çok güzel bir çalışma yapılıyor. Projeyi geliştiren Uluslararası Cumhuriyetçiler Enstitüsü.

Onlara destek veren ise AKP Gençlik Kolları.

Projeye göre, 81 ilden mülakatla belirlenecek 150 öğrenci Meclis'e gelecek.

Bunlar, stajyer öğrenci kabul edeceğini belirten 150 milletvekilinin yanında 4 hafta süreyle staj yapacaklar.

Doğu illerinin milletvekillerine Batı illerinden gelen öğrenciler, Batı illerinin milletvekillerine ise Doğu'dan gelen öğrenciler stajyer olarak verilecek. 4 haftalık sürenin sonunda 150 öğrenci 1 haftalık bir süre için ‘‘model parlamento’’ oluşturacaklar. Bu ‘‘Gençlik Parlamentosu’’, gençlik sorunlarıyla ilgili bir yasa tasarısı hazırlayacak.

İşin son bölümü biraz fantezi ama gençlerin Meclis'te staj yapması gerçekten güzel bir proje ve bence devamlılık arz etmesi gereken bir durum.

Bu proje şimdi Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın onayını bekliyor.

Umarım bu çalışma başlatılır.

Doktor doktor baksana

BIÇAK parası isteyen doktorları herkes eleştiriyor. Eleştiri kolaydır ve genelde haklıdır. Ama bazı gerçekleri de kimsenin göz ardı etmemesi gerekir.

Doktorların üniversitelerde döner sermayeden aldıkları paralar kısılırken, çok ameliyat yapan ve ter döken doktorla, poposunun üzerinde oturan doktor arasında ‘‘emeğe orantılı’’ bir ücret dengesi sağlanamazken doktorlara çok da kızmaya hakkımız olmadığını düşünüyorum.

Bakın size bir mektup nakledeyim:

‘‘Ben bir subayım. Eşimse doktor. Eşim benden yüzde 50 oranında daha az para kazanıyor. Aldığı maaş, bir uzman çavuş veya bir polis memuru ile aynı miktarda. Her gün ortalama yüz hastaya bakıyor. Sağlık ocağında çalıştığı için döner sermayeden aldığı ek ücret ise komik miktarda. Bazı sorularım var:

1. Sizce sağlıktan önemli bir konu var mıdır?

2. Bir doktor, bir polis memuruyla aynı ücreti alacaksa niye 6 yıl okusun?

3. Bu maaşı alan doktorlardan ne hayır gelir?

4. Bu maaşla kendine bakamayan doktor hastasına nasıl bakar?

5. Bir doktorun sıradan bir memurdan bir farkı olmamalı mıdır?

6. Sağlık önemli değilse, gazetelerde neden bu kadar çok sağlık haberi vardır?

7. 800 milyon maaşla geçinilebilir mi?

8. Sağlık bakanları ne iş yapar?

9. Her şeyin başı sağlık lafı bir Japon atasözü müdür?’’

Bu yazılanlar ne kadar haklıysa, bizim de doktorlara kızmaya o kadar hakkımız var!

Doktorlara değil, doktorları bıçak parası istemeye muhtaç bırakan kafaya kızalım.

Ne sizi yıldırabilirler, ne de beni

BANA yönelik olarak pazar gününden beri yapılan düzenli ve bilinçli saldırılar sırasında dayandığım tek bir şey vardı, siz okurlarım.

Yıllardır bu köşeyi okuyan, artık ailemden biri gibi olan ve beni ailelerinden biri gibi kabul eden okurlarım.

Bu ‘‘hain’’ linç girişimi sırasında bana çektiğiniz binlerce faksla, ondan kat kat fazla e-postayla, Hürriyet santralına ettiğiniz binlerce telefonla bana destek verdiniz.

Bir dostum, ‘‘Fatih, bütün bunlara nasıl dayanabiliyorsun. Hakkında gazetelerde tek satır yalan haber veya olumsuz bir haber çıkanlar bunalıma giriyor, hayata küsüyor. Sen nasıl dayanıyorsun?’’ diye sordu.

Dayanıyorum, çünkü siz varsınız.

Yıllardır bu köşede çeşitli konularda birlikte mücadele ettiğimiz siz varsınız. Sizin desteğiniz var. Bu dayanma gücü benim değil, sizin.

Ne mutlu ki, bana saldırmak için pusuda bekleyenlerin bulabildiği tek malzeme, bir maçta bana küfreden birine karşı yaptığım hareket.

Ve yine bana ne mutlu ki, siz beni tanıyor biliyorsunuz.

Bana çektiğiniz faksları okurken bazen gözlerim doluyor.

‘‘... Gerek yazılarınızda, gerekse programlarınızda ülkemizin ve milletimizin menfaatlerini hiçbir güç ve kuvvete boyun eğmeden korkusuzca, kahramanca dile getiriyorsunuz. Sizin bir okuyucunuz olarak, özellikle de bugünkü yazınızdan dolayı (çarşamba günkü yazım), hem bir Fenerbahçe taraftarı, hem AKP'ye oy vermiş bir yurttaş olarak teşekkürlerimi sunuyorum...

Allah yardımcınız olsun’’
diye yazan okurlarım varken, ben hiçbir şeyden yılar mıyım?

Biliyorum ki, doğruluk her zaman kazanır.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Kendini geliştirmeyenin toplumun gelişmesine katkıda bulunamayacağını anladığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları