Uzanlar'ın Telsim'den dolayı 2 milyar dolar borçlu oldukları Motorola'nın alacağına karşı teminat olarak elinde bulundurduğu yüzde 60 oranındaki şirket hisselerinin,
‘‘habersiz’’ bir sermaye artırımı ile yüzde 20'ler seviyesine düşürüldüğünü ve Motorola'nın bir anlamda
‘‘dolandırıldığını’’ aktarmıştım.
2 milyar dolarını
Uzan Ailesi'ne kaptıran Motorola, şimdi bu parayı kurtarmak için harekete geçti.
Motorola bu alacağının tahsili için yasal yolları zorlarken, bir yandan da dünyanın en büyük güvenlik ve dedektiflik kuruluşlarından biri olan Ohio Fairfield merkezli Kroll-O'Gara Company ile anlaştı.
Daha önce
Saddam Hüseyin'in dünyanın çeşitli bankalarında gizlediği paralarını bulup çıkaran, Filipinler diktatörü
Ferdinand Marcos'un ülkesinden kaçırdığı milyarlarca doları İsviçre ve ada bankalarında bulup Filipinler'e iadesini sağlayan, İtalyan banker
Roberto Calvi'nin öldürülmesinin ardından bu banker üzerinden yürüyen kara para trafiğini çözen ve son olarak da Rus mafyasının ülke dışına çıkardığı milyarlarca doları bulmakla görevlendirilen şirket olan Kroll Associates'in iki adamı bir süredir Türkiye'de.
Para takip konularında uzman olan bu iki dedektiften biri Ohio'daki merkezden, diğeri ise Londra'daki bürodan geldi.
Bu iki uzman dedektif, Türkiye'de iş çevreleriyle, bankacılarla, bürokratlarla görüşerek
Uzan Ailesi'nin para trafiğini çözmeye ve para depolarını ortaya çıkarmaya çalışıyor.
Motorola bir yandan Kroll vasıtasıyla
Uzan Ailesi'nin peşine düşerken, diğer yandan siyasi olarak da Türkiye'ye baskı uygulanması için girişimlerde bulunuyor.
Amerikan savunma çevreleriyle yakın ilişkileri olan Motorola, ABD yönetimini Türkiye'ye yönelik baskı kurması için zorluyor. ABD yönetimi de, bir Amerikan firmasının Türkiye'de
‘‘dolandırılmasının’’ hesabının sorulabilmesi için Türkiye'den yardım istiyor. ABD yönetiminin bu yöndeki baskısı Ankara'da giderek daha fazla hissediliyor.
SCOWCROFT DA GELİYOR
Pazar sabahı konuştuğum bir işadamı, bu işle ilgili olarak
General Brent Scowcroft'ın Türkiye'ye geleceğini söyleyerek,
‘‘Bu iş çok büyüyor. ABD çok kararlı. Türkiye bu işi çözemezse, Türk firmalarına dünya kapıları kapanacağı gibi, bundan böyle doğrudan veya dolaylı olarak Türkiye'ye yabancı sermaye gelmez’’ dedi.
Eski başkanlar
Ford ve
Bush'un Ulusal Güvenlik Danışmanı olan
Lieutenant General Brent Scowcroft, halen eski Başkan
Bush'un vakfında başkanlık yapıyor.
Yakında Türkiye'ye gelerek 2 milyar dolarlık tahsilat için hükümet nezdinde girişimlerde bulunması beklenen
General Scowcroft, ekonomik yaptırımların uygulanması konusunda da halen Birleşmiş Milletler çalışmalarını değerlendiriyor.
Bu arada Telsim dolayısıyla
Uzan Ailesi'nin büyük miktarda borçlu olduğu bir diğer şirket olan Nokia da alacaklarının tahsili konusunda Motorola'yla birlikte hareket etme kararı aldı. Kroll Associates, araştırmalarını hem Motorola, hem de Nokia adına yürütüyor.
Eğer bu iki şirket Telsim ve
Uzan Ailesi'nden alacaklarını tahsil edemezlerse, diğer Türk şirketlerini uluslararası alanda hayli zor günler bekliyor.
Financial Times'ta geçtiğimiz haftalarda bu konuyla ilgili olarak çıkan 2 haber, Türkiye'nin ve Türk şirketlerinin bu konuda kaygılanması gerektiğini ortaya koyuyor.
Biz niye yapmıyoruz?
UZAN Ailesi'nin servetini araştıran Kroll'la ilgili yukarıda okuduğunuz haberi yazarken aklıma gelen bir şeyi sizinle paylaşmak istedim.
Filipinler gibi bir ülke, halkının yurtdışına kaçırılan parasını bulmak için bir dedektiflik kuruluşuyla anlaşıyor. Keza Rusya, mafya vasıtasıyla ülkeden kaçırılan milyarlarca doları bulmak için bir dedektiflik şirketiyle anlaşıyor. Peki Türkiye Cumhuriyeti niye böyle bir şey yapmıyor? Aptal mıyız, paramız mı çok? Öyle ya, herkes Türkiye'den yurtdışına büyük miktarda para kaçırılmasından şikáyet ediyor. Bırakın onu, batık bankaların patronlarının yurtdışında milyarlarca doları olduğu söyleniyor. Peki biz niye böyle bir yolla cebimizden çalınıp yurtdışına kaçırılan parayı araştırmıyor, bulmuyor ve ülkeye getirmiyoruz?
Niye?
Eller yukarı, bu bir soygundur
BU ülkeyi yönetenlerin iyi niyetle bir şeyler yapmaya çalıştığına inanmak istiyorum. Ama ne mümkün. Bir toptancı esnafın seslenişi, nedenini anlatır: ‘‘Sayın Altaylı, Türkiye Şeker Fabrikaları kısa bir süre önce vadeli şeker satışına başladı. Bundan küçük esnaf değil, binlerce ton alım yapabilen büyük esnaf faydalandı. Ama mesele o değil.
Vadeli satış kararı ile birlikte büyük spekülatörler binlerce ton şekeri 45 gün vadeli olarak satın aldılar. O kadar ki, vadeli olarak satın alınan bu mallar şeker fabrikalarının ambarlarından çeklmedi bile, hálá oralarda duruyor. Bu kararın alınmasından bir hafta geçmeden şekere yüzde 25 oranında zam yapıldı.
Sayın Altaylı, bu devletin soyulması değildir de nedir?
Şekerler hálá devlete ait depolarda. Parası, hálá bu şekerleri satın aldığını söylemekten öte bir şey yapmamış olan spekülatörün cebinde. Adamlar devletin deposunda duran şekerden parmaklarını oynatmadan yüzde 25 kazandılar.
Bu soygun değil de nedir?’’
Okuruma yanıt vereyim.
Bu bir soygundur. Hem de adice, şerefsizce bir soygun.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bizi yönetmesini istediğimiz teknokratların, mevcut düzenin önemli bir parçası olduğunu unutmadığımız zaman. (Teknokratlar hükümetiyle ilgili yazım yarına.)