TÜSİAD savaş sonrası senaryoyu biliyor mu?

TÜSİAD nedense birdenbire ‘‘savaş yanlısı’’ oluverdi. Önceki günkü açıklamaları ‘‘savaşçı’’...

Başkan Özilhan, Irak'a yapılan geziyi eleştiriyor ve ‘‘gereksiz’’ buluyor.

Şaşırdım.

Çünkü TÜSİAD eleştiriyor, TÜSİAD'ın en büyüklerinden Koç Grubu'nun bütün büyük şirketlerinden yöneticiler heyetle beraber Irak'ta.

Üstelik de hepsi ceplerinde yapılmış anlaşmalarla geri döndüler.

Sadece Koç değil, başka büyük grupların da üst düzey temsilcileri Irak'ta anlaşma yapıyor, onların anlaşmalarla döndüğü gün TÜSİAD Başkanı çıkıyor ve üyelerinin katılıp, milyonlarca dolarlık anlaşma yaptıkları geziyi eliştiriyor.

Bu nasıl dernek anlamak mümkün değil.

Irak'ın dünya ile ilişkilerinin normalleşmesinden en büyük faydayı sağlayacak ülke Türkiye.

Ama bir savaştan en fazla zarar edecek olan da yine Türkiye.

Türkiye'nin hassas ekonomik dengeleri Irak'a yapılacak bir operasyonla darmadağın olacak ama TÜSİAD Başkanı savaş çığırtkanlığı yapıyor.

Ve ABD'nin yanında yer almamız gerektiğini söylüyor.

İyi de, nasıl!

Var mı bir savaş sonrası senaryomuz.

Ya da ABD'nin ‘‘savaş sonrası’’ senaryosunu biliyor muyuz?

İlk körfez savaşından sonra olanlar ortada.

‘‘Kuveyt'in Yeniden İmarı Projesi’’nden pay alamayan tek ülke Türkiye.

Uğradığı milyarlarca dolarlık zarara rağmen, savaş tazminatlarında ‘‘çırak çıkan’’ ülke Türkiye.

Bırakın her şeyi, Irak'la olan petrol boru hattından en somut kayba uğradığı halde bunun tazminatını alamayan Türkiye.

Bu parayı istediği zaman, ‘‘Siz boru hattını ambargo kararından önce kapatmıştınız. Para veremeyiz’’ yanıtını alan Türkiye.

Şimdi ABD'ye destek vereceğiz.

Ne karşılığı.

Davul tozu minare gölgesi.

Türkiye, operasyon sonrası senaryoyu bilmeden, bu senaryonun ‘‘kárlı oyuncuları’’ arasında yer almadan bu filme girmez.

Girerse de yine ‘‘çırak çıkar’’.

Türkiye bölgenin çırağı değil, ustası olduğunu hatırlamak zorunda.

Irak'ta televole kültürü yok


IRAK içinde bir hareketle Saddam'ın devrilmesi pek de olacak şey gibi görünmüyor.

1000'i aşkın kabile ve aşiretin siyasal sistemin temelini oluşturduğu Irak'ta, Saddam'ın yeri sağlam.

Bunu bir dış müdahale ile değiştirmek imkánsız.

ABD'li ‘‘yarı gazeteciler’’ Irak'ın kabile sistemini inceleyerek, buralarda ‘‘Satın alma operasyonları ile siyasal dengeyi bozmak mümkün olur mu?’’ sorusuna yanıt arıyorlar.

Kabilelerin gücü, yaygınlığı ve çokluğu bu olasılığı zayıflatıyor.

İşin ilginci bizim ‘‘diktatör’’ olarak gördüğümüz Saddam'ı Irak halkı pek de öyle görmüyor.

Çünkü Saddam, daha doğrusu Baas döneminde Irak'ta müthiş bir orta sınıf yaratılmış ve toplumsal bir denge sağlanmış.

Irak halkı varlığı ve yokluğu paylaşıyor.

Ülkede ‘‘aşırı zengin’’ bir sınıf yok.

Zengin sınıf ile orta tabaka arasında da göze çarpan bir farklılık yok.

Zenginler de, orta sınıf da, fakirler de mütevazı bir hayat yaşıyor.

Özetle, Irak'ın Laila'sı, Reina'sı ve televolesi yok.

Halkın ihtiyacının tamamı devlet destekli. Devlet alıyor. Sübvanse ediyor ve halka satıyor.

Bu durumda ezilen bir orta sınıf oluşmuyor.

Bu da Saddam'ın en büyük dayanağı oluyor. Bu nedenle Saddam'ı içerden yıkmak zor.

Dış müdahale ile yıkılırsa da, Irak'ın karışık yapısı içinde yeni bir düzen kurmak zor.

Irak savaştan korkmuyor


IRAK'ta 3 gün kaldım. Bunun büyük bölümünde Türk heyeti ve işadamlarından ayrı olarak Bağdat'ta ve ülkenin iç kesimlerinde dolaştım.

İlginçtir, tek bir askeri hazırlık, hatta bırakın hazırlığı tek bir asker görmedim.

Oysa giderken her yerde yığınaklar, yollarda asker sevkıyatları, Bağdat çevresinde askerler görmeyi umuyordum.

Ya umurlarında değil, ya da çok iyi kamufle olmuşlar.

Halkta da ABD tarafından vurulmayı bekleyen bir ülkenin insanları havası yoktu.

Ya 20 yıldır savaşa alışmışlar, ya da bir bildikleri var.

Ama emin olun, Türkiye'de bile daha fazla savaş havası var.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Bilgiyi paylaşmanın yöneticileri ve yönetimleri güçlendirdiğini anladığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları