GALATASARAY-Fenerbahçe maçı öncesi TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan'la karşılaştık.
‘‘Bu ani dönüş neden? Daha önce Irak'a asker yollanmasından yanaydınız. Önceki gün birden çark edip herkesi şaşırttınız?’’ dedim.
Kendine has tatlı bir kahkahası vardır. Onu patlattı.
‘‘Şartlar giderek olumsuzlaşmıyor mu?’’ dedi.
‘‘Şartların olumsuzlaşması bizim zararımıza değil mi?’’ diye sordum.
Özilhan, Irak'taki durumun bir an önce normale dönmesinden yana olduğunu söylüyor.
Bunun için de Amerika'nın Irak'ta mutlaka başarılı olması ve hákimiyet kurması gerektiğini savunuyor.
‘‘Türkiye'nin buna destek vermesi gerekmez mi?’’ dedim.
‘‘Bir kere çağrılış biçimi kötü. Daha birçok ülke ile birlikte Türkiye'yi de çağırıyorlar. Bu bize yakışmıyor’’ dedi ve ekledi: ‘‘Ayrıca müthiş bir belirsizlik var. Bizi kimse istemiyor. Her gün saldırılar var. Yarın oradan Türk askerlerinin tabutları gelmeye başlarsa ne yaparız? Analar, PKK bitti şimdi bu başladı demez mi?’’
‘‘Irak'taki istikrarsızlık sürerse Türkiye'nin başına çok daha büyük belalar açılır. Onu da hesaba katıyor musunuz?’’ dedim. Kattığını, ama yine de Türkiye'nin bu aşamada oraya asker göndermesinden yana olmadığını anlattı.
‘‘İnşallah Amerika bu işi çözsün. Biz de siyasi, ekonomik, kültürel olarak gidelim oraya. Ama askeri olarak değil’’ dedi.
TÜSİAD'ı çok ‘‘Değişmiş’’ buldum.
Yalanla intikam alınır mı?
HİÇBİR şey yazmazsanız, suya sabuna dokunmazsanız, fincancı katırlarını ürkütmezseniz, kimsenin dalgasına taş koymazsanız hayat çok rahat.
Yok eğer aksini yaparsanız, her gün birilerinin hakaretlerini dinler, iftiralarıyla uğraşır, alçaklıklarını yanıtlamaya çalışırsınız.
Tıpkı birazdan yapacağım gibi.
Geçen cumartesi, Türk spor basınının, kim olduğunu kendilerinin gayet iyi bildiği bir bölümünü ‘‘şerefsizlikle’’ suçladım.
Muhittin Boşat'ın Galatasaray'ı katletmekle görevlendirildiğini yazmadıklarını iddia ettim.
Pazar günü o yazımdaki tezler kanıtlandı. Bu önemli değil. Önemli olan, benim spor basınına şerefsiz dememdi.
Cumartesi günü bir spor yazarı dostum arayarak, ‘‘Haberin olsun, spor basını senden intikam almak için fırsat kollayacak’’ dedi. Dün bazı gazetelerde benim Galatasaray maçında olaylar çıkardığım yolunda iddialar yer alınca, intikamın gecikmediğini anladım. Bana sorulmadan yazılmış, kulaktan dolma bilgilerle, tamamı bazı alçakların yalanlarına ve iddialarına dayalı uydurma haberler. Ben onlara şerefsiz demiştim; bunun için karalanabilirdim. Benim kullandığım sıfat belki fazla ağırdı ama karşılığı bu mu olmalıydı?
Gelin doğrusunu bir de benden dinleyin.
Galatasaray-Fenerbahçe maçını Doğan Medya Grubu'nun üst düzey yöneticileri ve spor yazarı İlker Yasin'le birlikte tribündeki locamızdan izliyor, tezahürat yapıyorduk.
Maçın 20. dakikası civarında şeref tribününün bizim locaya bakan bölümünden birisi ‘‘Altaylı, Altaylı’’ diye seslendi. Dönüp bakınca şişman, kabak kafalı birinin bize doğru küfrettiğini gördük. Bizim locadaki ve şeref tribünü ile bizim locanın arasında kalan locadaki Galatasaraylılar hemen oraya doğru yöneldiler.
Tartışma başlarken ben araya girdim. ‘‘Bana mı küfrediyorsun’’ dedim. O sırada bize küfreden şişman adamın yanında tıfıl birisi peydahlandı ve o da sövmeye başladı. Bunun üzerine ben de elimdeki karton bardağı bunların üzerine boca ettim. Ardından araya girenler bu adamı yerine götürdüler. Adam bize küfretmek için şeref tribününün bir ucundan diğer ucuna gelmişti.
Ben de bu düzeysiz insanlarla daha fazla muhatap olmamak için daha uzaktaki başka bir locaya geçtim. Meşale meselesine gelince. Bizim locada oturan 12 yaşındaki bir çocuk maçtan önce meşale istedi. Ben de bir başka locadaki taraftarlardan bir tane meşale alıp o çocuğa getirdim. Maç başlarken de, bütün tribünde olduğu gibi bizim bölümde de o meşale yakıldı.
Bu, oradaki bazı Fenerbahçelileri ‘‘tahrik’’ etmiş. Bunlar ‘‘Tecavüzcü Coşkun’’ gibi hemen tahrik oluyorlarsa bilemem. Ama yaptığımız iş son derece sıradan bir işti. İddiaların aksine şeref tribününe ne girdim, ne de kapısından kafamı uzattım.
Maç sonunda ise Fenerbahçeli bazı yöneticilerin tahriklerine kapılarak şeref tribününe saldırmak isteyen bazı Galatasaraylıları polisten önce ben engelledim. Buna İstanbul Emniyeti'nin müdürleri de tanıktır.
Şeref tribününden çıkan Mahmut Uslu'nun elini sıkan da bendim; Uslu, bana ‘‘Küfürler çok çirkin. Bizim annemiz kötü kadın değil’’ dediğinde, ‘‘Haklısınız ama her maçınızda bana 45 dakika sövülüyor. Benim sülalem de en az sizinki kadar şerefli’’ diyen de...
Olayların tamamı bundan ibarettir.
Galatasaray'ın haklarını koruyan tek kişi olarak sindirilmeye çalışılmam ve spor medyasının benden intikam alma isteği üst üste gelince ortaya bu ‘‘yalan’’ resim çıktı.
Tabii benim haklılığım da...
NOT: Değerli okurlar, bu yazıyı istemeyerek yazdım. Ancak beni okuyan sizlerin gerçekleri bilmeye hakkı var. Okuduğunuz yazar iyi bir Galatasaraylıdır. Ama bir çılgın değildir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Evrenin en büyük hırsızları, kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gibi tanıtmaya kalkışmadığı zaman.